Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Geçenlerde bir İsviçre grubunun Bern’de verdiği konser seyircinin tepkisi üzerine yarıda kesildi ve bitirildi. Sebebi, grup üyelerinin beyaz hallerine bakmadan renkli Afrika kıyafetleri içinde Jamaika müziği yapması ve kafalarının birazcık rastalı olmasıydı. Bir zamanlar sömürgeci beyazların ırkçı baskısına başkaldırı ve özgürlük mücadelesinin sembolü olan nesnelerle donanmalarına şiddetle itiraz edildi. Peki seyirci, Lauwarm adlı bu grubun ne tür müzik yaptığını bilmiyor muydu? Başka bir grubun yerine çıktıkları için bilmiyor olabilirler. (Acaba müziği de mi beğenmediler, çünkü dinledim vasatın altında yer yer siempre’li İspanyol sosuna bulanmış bir Almanca reggae’ye tahammül edebilen dinler, belki.)

        Olay, İsviçre ölçülerinde sansasyonel olduğu için hararetli bir tartışmadır gidiyor; ağırlıklı olarak ABD’den ithal, ancak son zamanlarda küreselleşen “cultural appropriation” tartışması günlerdir sürüyor. Türkçe literatüre “kültür yağmacılığı” diye girmiş bu kavram bir başka kültüre – çoğunlukla da marjinalize edilmiş kültürlere – ait siyasi, felsefi ve inanca dair kimliği de tanımlayan adet, ritüel veya fikirlerin sırf estetik ve eğlence uğruna baskın kültürler tarafından apartılması anlamına geliyor.

        Bu kültür hırsızlığı dalaşları çoğunlukla, siyahların isyankar saçlarını ehlileştiren dreadlock ve balıksırtı örgülerinin beyazlar tarafından taklit edilmesiyle patlak verir ya, tartışma hep aynı noktaya kilitlenir: O halde siyahlar da kıvırcık saçlarını düzleştirmesinler! Doğuştan gelen düz ya da dalgalı saç herhangi bir eylemin sembolü, bir varoluş ifadesi değildir ama olsun!

        İsviçre’de de sosyal medyaya yansıyan söz düellosu bu noktaya bağlandı. Sol müdavimleri bulunan konser mekanı Brasserie Lorraine’de servis edilen focaccia ve kahve de başka kültürlerin ürünü olduğuna göre, mönüden çıkarılsınlar diye dalga geçenler çıktı. Rasta ve Afrika örgüsü saçların siyahlara özgü olmayıp Grek, Kelt ve Vikinglerce uygulandığını ileri sürenler oldu ama özellikle Vikinglerin kafa derisi boyunca uzanan ince örgülü saçla dolaştığına dair kanıt yok.

        Lauwarm grubu ise Instagram hesabından “Biz bütün kültürlere saygılıyız. Ancak yaptığımız müziğin ve tarzımızı yansıtan kıyafetlerimizin de arkasındayız. Bir kültüre el koyup iç etmekle o kültürün değerini bilmek arasında fark vardır” diye yazdı. Organizatörler iptal nedeniyle gelen tepkiler üzerine “Kasıtlı ırkçılık yok” diyerek konseri ileri bir tarihe aldı.

        Baskılanmış dezavantajlı kültürlerden alıntı yapmaya itirazların başladığı ilk günden beri “değer bilmeyi” içeren karşıt görüş tedavülde. Yani “bir kültürel ürünü müzik, moda veya başka bir sanat dalında amacı dışında kullanmak hırsızlık sayılmaz, tam tersine bir takdir gösterisidir”. Ancak bu savunma siyahların cephesinde asla kabul görmez.

        GWEN STEFANI RASTA DEĞİL, BALIK KUYRUĞU ÖRGÜ YAPMIŞ

        Hakim ırk beyazların rastalanması özellikle kabul görmez. Çünkü bir Rastafaryan’ın “dreadlock” saçında Eski Ahit ve Afrika kökenli mistik, ruhani ve politik derin anlamlar yüklü. Saçı tutam tutam kilitlemekten ibaret “dreadlock”un bileşimindeki “dread” kimi yorumlara göre tanrı korkusu, kimilerine göre ise sömürgeci güçlere korku salmak anlamında. 1930’larda Jamaika’da doğan Rastafari hareketi adını, Etiyopya İmparatoru Haile Selasiye’nin tahta çıkmadan önceki adı Ras (Reis) Tafari’den alır.

        REKLAM

        Bu inanışa göre soyu Kral Süleyman ile Saba Melikesi Belkıs’a dayanan Selasiye siyahları kurtarmak üzere gelen Mesih’tir. Çünkü tanrı Afrika kökenli halkları kölelik, adaletsizlik ve ırkçılıkla sınamak üzere Babil’de (Afrika dışındaki her yer) sürgüne mecbur bırakmıştır. Mesih Afrika diasporasını tutsaklıktan kurtararak ezeli yurtları olan Etiyopya’ya geri götürecektir. Levililer Kitabı’ndan öğütle saçlarını kesmezler. Saçlar tanrısal mücadele kudretini barındırır; hikaye, gücünü saçlarından alan ve fakat Delilah’ın ihanetine uğrayan Samson’a kadar uzanır. Ve bütün bu silsileden anlaşılacağı üzere Rastafaryan kültüründe patriyarka hakimiyeti vardır. Reggae müziğinin de Rastafari hareketinden doğup Bob Marley’le dünyaya yayıldığı ve saç tarzının artık rasta diye anıldığı da malûm.

        Rasta saç tarzını Hint mitolojisinde de bulmak mümkün. Sanskritçe veda (a kısa) metinlerinde tanrı Şiva’nın saçlarına bükümlü anlamına gelen “jata” atıfı vardır. Şiva bütün tasvirlerinde bükümlü saçları tepesinde toplanmış olarak görülür. Hindu inanışına göre kutsal Ganj Nehri’nin suları Şiva’nın keçeleşmiş saçlarından dökülür.

        Amerika’da siyahlara özgü saç modellerini kopyalayan beyaz şöhretlere çemkirmenin yüklü bir tarihçesi var. Kim Kardashian’ın, Blake Edwards komedisi 10’daki at üstünde ikonik Bo Derek görüntüsünü 40 yıl sonra yeniden canlandırayım derken siyahların ağız dolusu hücumuna uğraması mesela. Sonra Justin Bieber’in rasta saçlı paylaşımına gelen tepki üzerine “Bu kültürün üstüne oturmak filan değil, alt tarafı saç” demesi. Zac Efron’un meselenin özünden tamamen bihaber “Eğlence olsun diye yaptım” diyerek rastalı fotoğrafını paylaşınca okkalı azar işitip özür dilemek zorunda kalması.

        Afrika örgülerinin beyaz faili çok ve hedef tahtasındaki son numara Gwen Stefani. Sean Paul ve Jamaikalı yıldız Shenseea’yla geçen ay çıkan Light My Fire şarkısının klibinde Gwen Stefani’nin saçı “dreadlock”lu görünümde, üzerinde de sarı-yeşil-siyah Jamaika renklerinde kostüm var. Kişisel çıkarı uğruna Karayip ve Afro-Amerikan kültürlerini istismar ettiği yönünde şiddetli bir linç hücumu da var.

        REKLAM

        Asla hak etmediği bir hücum. Bir kere videonun tasarımcı ve stilisti Savannah Baker’a göre Stefani’nin saçı “örgüler arasında en beyazı” olarak bilinen balık kuyruğu tarzında, kıyafeti ise Jamaika kökenli değil punk esintili. Gerçekten de rastaya benzeyen saça yakından bakınca incecik örgü olduğu görünüyor. Video çekiminden önce kültür yağmacılığı üzerine enine boyuna konuşup, konuyu Jamaikalılara da danışmışlar. Örgü modelini uygulayan da yıllardır Stefani ile birlikte çalışan siyah bir Jamaikalı kadınmış.

        Saçı başı bir yana YouTube’daki yorumlarda da vurgulandığı üzere Gwen Stefani’nin ta 80’lerden beri reggae, dancehall, ska ve rockstaedy’yle Jamaika müziğinin tozunu attırdığı ve Jamaika’da milletin aynı zamanda bir tarz ikonu olarak şarkıcıya bayıldığı ortada. Bununla birlikte yağmacılık suçlamaları öteden beri gündemde. Sadece siyahlar bağlamında da değil; 2004’te çıkardığı ilk albümü Love. Angel. Music. Baby’nin videolarındaki Japon ve Japon kökenli Amerikalı dansçılardan kurulu Harajuku Girls nedeniyle Asyalı kadınlarla ilgili olumsuz imajı körüklediği gerekçesiyle çok eleştirilmişti. Bir yıl sonra da Luxurious şarkısının klibinde Hispanik kültürünü aşırmakla suçlanmıştı.

        YÜKSEK MODANIN GÜNAHLARI

        Müzikte kültürlerin etkileşimine karşı çıkmak abes ama modaya gelince işler değişiyor. Hele yüksek modanın yatacak yeri yok.

        Geçen yıl Lahey Kültür Müzesi’nde açılan “Küresel Gardrop” sergisinde dünyadaki moda etkileşimleri sahnelenmişti; Batı’nın el boyaması pamuklu Hint kumaşlarından Çin ipeklerine, Endonezya’nın batik desenlerinden Japon kimonolarına, Keşmir’in şal ve türbanlarından 1970’lerde hippilerin Afgan tarzı giyim kuşamına bütün kültürel alıntılar sergilenmişti. Bu bağlamda kültür yağmacılığı meselesi tartışmaya açılmış ve hırsızlama tasarım günahları ortaya serilmişti.

        Lahey Kültür Müzesi’nin tanımlamasına göre kaynak belirtmeden farklı kültürlerden kopya çekmek kültür yağmacılığı sınıfına giriyordu. Ancak sergi kapsamında bazı otoriteler konuyu daha ciddi boyuta taşıdı; kaynak referansı da olsa, diğer kültürlere ait semboller anlam ve önemine aldırış etmeden sırf estetik amaçla ticari alanda kullanılamazdı.

        REKLAM

        Örnekler mi? Mesela, Isabel Marant’ın 2020 koleksiyonunda geleneksel Meksika desenlerini kullanarak etnik yerli kültüründen ticari çıkar sağlaması. Marant, Purepecha kabilesinin motiflerinden esinlendiğini itiraf ederek özür dilemiş ve bundan böyle ilham kaynağına atıf yapacağını söylemişti.

        Louis Vuitton ise geçen yıl kefiyeden esinlendiği şalı, sosyal medyadan gelen tepkiler üzerine web sitesinden kaldırmıştı. Siyah-beyaz kefiyenin Filistin direnişinin sembolü olduğu eleştirileri üzerine şalın rengini maviye çevirip kendi monogramını yerleştirmişti. Fiyatı 705 dolardı. Zamanlama da çok talihsizdi, çünkü o günlerde Filistinliler üzerine bombalar yağıyordu.

        Hele Karl Lagerfeld’in 1994’teki Chanel yaz koleksiyonunda elbise korsajlarına Kuran’dan Arapça ayetler basması. Kopan kıyamet üzerine Lagerfeld, baskı dizeyi Tac Mahal’den esinlenmiş bir Hint aşk şiiri sandığını belirterek özür dilemiş, Chanel ise ayet basılan üç elbisenin yakılacağına söz vermişti.

        Peki modada kültür yağmacılığını önlemenin yolu var mı? Meksika Kültür Bakanı Alejandra Frausto Guerrero kültürel mirastan çalıntılar fark edildiği an ünlü markaları medyada afişe ediyor, kamuoyuna açıklama talebiyle firmalara mektup yazıyor. En son, ucuz ürünleriyle gençler arasında yükselen Çin markası Shein’la mücadele halinde; çünkü çiçekli elbise koleksiyonunda Maya kültürünün motifleri yağmalanmış.

        Bir de Tanzanya ve Kenya’da yerleşik Maasai kabilesinin mücadele yöntemi var. Louis Vuitton tarafından sıkça kopyalanan motiflerin telif hakkı için Maasai Fikri Mülkiyet İnisiyatifini kurdular ihtiyar heyeti kararıyla. Kültürel ürünleri ticari alanda kullanmak isteyenler lisans başvurusunda bulunacak. Telif gelirlerini sağlık ve eğitim alanına aktarmayı planlıyorlar.

        Diğer Yazılar