Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İstanbul Sözleşmesi kaldırılırken söylemiştik; Türkiye sözleşmeden çekilse de, yeter ki kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair 6284 sayılı yasa uygulansın. Sözleşmenin iç hukuka uyarlanmış düzenlemesi olan yasa uygulansın, artık kadınlar öldürülmesin.

        Nitekim o dönemde AK Parti’den art arda teminatlar gelmişti. Hatta eski Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya “Aslolan İstanbul Sözleşmesi değil, kendi hukukumuz. 6284 sayılı yasa gereğince kadını koruma kararları yürürlükte” demiş ve bir Ankara Mutabakatı planlandığını açıklamıştı.

        Neticede İstanbul Sözleşmesi’nden tek imzayla çıkıldı. Sözleşmenin ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ kavramıyla geleneksel kadın ve erkek rolleri dışında, Türk örfüne aykırı cinsiyetsiz toplum yaratmayı amaçladığı iddiaları sonucu 6284 sayılı yasayla baş başa kaldık.

        İktidar kaynakları, eşcinselliği normalleştirmeye çalışan kesim tarafından manipüle edildiği için sözleşmeden çıktığımızı söylerken, kadını koruyan hukuki mekanizmaları sayıp döküyordu: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Medeni Kanun, Ceza Kanunu, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun… Türkiye ayrıca Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne (CEDAW) taraftır…” Teminatlar böyle uzayıp gidiyordu.

        REKLAM

        Bu arada sözleşme galibiyetini kutlayan sözde muhafazakar siyaset ve medya yeni siparişleri ortaya sürüyordu: “Şimdi sırada 6284 sayılı yasanın değiştirilmesi, CEDAW ve Lanzarote Sözleşmesi ile süresiz nafakanın kaldırılması var…”

        İşte şimdi o talepler Yeniden Refah Partisi’nin hamlesiyle gündeme düşüverdi. Habertürk’te Kübra Par’a konuk olan Yeniden Refah Genel Başkan Yardımcısı Doğan Aydal, Cumhur İttifakı’na katılım için sunulan 30 madde arasında 6284 sayılı yasa ile süresiz nafaka iptalinin yer aldığını, AK Parti’den ‘problem yok’ yanıtı geldiğini iddia etti.

        O dakika kabineden itiraz geldi. Aile Bakanı Derya Yanık, Twitter’da yaptığı açıklamayla kırmızı çizgiyi çekti: “6284 sayılı kanunun ruhuyla ve mevcudiyetiyle varlığı son derece önemlidir. Varlığının tartışmaya açılması dahi bizce kabul edilemez.”

        Ardından, Yeniden Refah’la görüşen AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, “Sadece nezaket ziyaretiydi. Bu konuları hiç konuşmadık” dedi.

        Kapılar kapanmış görünse de Yeniden Refah azimli. Yüksek Disiplin Kurulu üyesi avukat Abdülkadir Yılmaz’ın kaleme aldığı uzun bir 6284’e antitez yazısı yayınladılar.

        Antitez faslına geçmeden önce yasanın “irrite eden” hükümlerini hatırlayalım:

        - Yasa ‘ev içi şiddet’ kavramını getiriyor ve kadınların yanı sıra şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi bulunan çocuklarla aile bireylerinin korunmasını öngörüyor.

        - ‘Kadının beyanı esastır’ anlayışıyla şiddet uygulayan erkek evden uzaklaştırılabiliyor. Çocuklara yaklaşmama kararı çıkabiliyor.

        - Şiddet mağduruna ayrı barınma yeri, geçici maddi yardım, ölüm tehlikesi varsa koruma, kimlik değiştirme imkanı, müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesini içeriyor.

        REKLAM

        - Şiddetin tarifi: Kişinin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesi veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketler; buna yönelik tehdit, baskı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini içeren fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik davranışlar.

        Şiddeti yeterince geniş tanımlayan yasa mağdurun korunması için yeterince tedbiri içeriyor. (Yeterince uygulanmıyor, o ayrı.) Yasanın huylandıran tarafı, erkeklerin evden uzaklaştırılması ve kadına çocuklarıyla yeni bir hayat vaat etmesi. Bunun tersi ise kol kırılır yen içinde kalır, eğer ucunda ölüm olmazsa!

        BAŞ DÖNDÜRÜCÜ ÖRNEKLER

        Yeniden Refah açıklaması, yasanın yaşam hakkıyla, insan onuru ve özgürlüklerini koruyan ruhuna toptan karşı çıkıyor…

        Kadının beyanı esastır, ret.

        Deniliyor ki, bu art niyetli yasa aile hayatını olumsuz etkiliyor; örf, adet ve inanca uygun olmayan yasa yüzünden erkeklerin evden uzaklaştırılması suretiyle yuvalar dağılıyor, suça eğilimli nesiller topluma entegre ediliyor.

        Açıklamada yer alan iddia, İstanbul Sözleşmesi ile 6284 sayılı yasanın kadını yaşatmadığı şeklinde. Dayanak olarak kadınların katline dair uçsuz bucaksız istatistikler sıralanıyor - ki doğru ama yasal tedbirler uygulanmadığı için.

        İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükte olduğu dönemde boşanma davalarındaki artışın tesadüf olmadığı vurgulanıyor, yine uzun istatistikler veriliyor. Sonra sıra evden uzaklaştırılan baba istatistiğine geliyor, o da uzun. Özeti; 2015-2019 arasında 2 milyon baba evden uzaklaştırılmış.

        Ekonomik, duygusal ve psikolojik şiddet nasıl tanımlanacak, ona da ret.

        Hangi davranışların bu tür şiddet kapsamına girebileceğine dair öyle örnekler sıralanmış ki; vakaları şiddet olarak yorumlayacak hakimler var mı, bilemiyorum.

        Mesela damat adayına işini ve kazancını sormak psikolojik şiddet olabilirmiş.

        Gelinin pahalı nişan yüzüğü istemesi ekonomik şiddet sayılabilirmiş.

        REKLAM

        Yazıyı kaleme alan Abdülkadir Yılmaz soruyor: “Gelin ve ailesinin cezalandırılmasını vicdanınız kabul edebilir mi?”

        Bitmedi; Bir anne, sakıncalı sitelere girdiğinden ya da kötü arkadaş edindiğinden şüphelendiği evladının cep telefonunu kurcalarsa psikolojik şiddet olabilirmiş. Ya da savurganlık yapmasın diye çocuğa kısıtlı cep harçlığı vermek ekonomik şiddet kapsamına girebilirmiş.

        Soru şu: “Ebeveynlerin evden uzaklaştırılmasını vicdanınız kabul ediyor mu?”

        (Nasıl yani, çocuk yalnız mı yaşayacak?)

        Devamı var; Ev hanımı, eşinin rızası olmadan eşinin kredi kartıyla alışveriş yaparsa, yeni cep telefonu isterse, tasarruf edip çocuklarının geleceği için altın hesabı açarsa kocasına karşı ekonomik şiddet sayılabilirmiş. Aynı kadın babasının vefatı üzerine içine kapanıp eşine sevgi göstermiyorsa duygusal şiddet; cinsel ihtiyaçlarını karşılamıyorsa cinsel şiddet olabilirmiş.

        İddiaya göre bu örneklerin tamamı 6284 sayılı yasaya göre şiddet suçu ve mutlaka cezalandırılması gerekiyor!

        CEDAW KAYNAMASIN

        Hani İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarken güvence olarak gösterilen Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) var ya, Yeniden Refah ona da karşı. Açıklamada, iktidara geldikleri takdirde “CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi’nin tüm yıkıcı etkilerini ortadan kaldıracakları” vaadinde bulunuyorlar. Şiddet gösteren evden uzaklaştırılmayıp aile psikoloğuyla ıslah ve rehabilitasyon metodu uygulanacakmış.

        BM Genel Kurulu’nda 1979’da kabul edilen ve Türkiye’nin 1985’te imzaladığı CEDAW’ın yıkıcı etkisi nedir acaba?

        Mesela sözleşmenin şu maddesi yıkıcı mıdır?

        “İnsan Hakları Sözleşmelerine taraf devletler, kadın ile erkeklerin tüm ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve siyasi haklardan eşit olarak yararlanacağını taahhüt etmiştir. Ancak kadınlara karşı ayrımcılık devam etmektedir. Bu ayrımcılık hak eşitliği ve insan onuruna saygı ilkelerini ihlaldir. Kadınların siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel hayata eşit katılımını engellediği için, toplumun ve aile refahının artmasına da engel teşkil eder, kadınların insanlık hizmetinde kullanabilecekleri olanakları geliştirmesini zorlaştırır.”

        Yeniden Refah’ın talepleri arasında Lanzarote Sözleşmesi’ne itiraz bulunmaması biraz şaşırtıcı. Çocukların Cinsel Suiistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, İspanya’nın Lanzarote Adası’nda imzaya açılmış, 2011’de Türkiye’de yürürlüğe girmişti. Erken evlilik adı altında istismara set çektiği için, evlilik yaşının düşürülmesini isteyenlerin hedefindeydi. Yeniden Refah tarafından da İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW ile birlikte toplumsal yozlaşmanın müsebbibi olarak gösteriliyordu.

        Kim bilir, belki de altı yaşından itibaren suça maruz kala H.K.G., ibretlik milat olmuştur.

        Diğer Yazılar