Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Almanya Gıda ve Tarım Bakanı Cem Özdemir bir yandan iyi bir Yeşil; hem vejetaryen, hem de iklim krizine etkisi bakımından et tüketimini azaltmak için fiyat artışı dahil çok çaba gösteriyor. Ama temel insan hakkı olarak iltica hakkına gelince bu nasıl Yeşil’lik dedirtiyor.

        Düzensiz göçmenlerin sadece Avrupa Birliği sınırları dışında iltica başvurusu yapabilmesini öngören İçişleri Bakanlığı planını desteklediğini açıkladı Özdemir; “AB’ye gelmek isteyenin kim olduğunu, nereden geldiğini ve kalma ihtimalinin ne kadar yüksek olduğunu Avrupa sınırını geçmeden bilmeliyiz. Göçmenlerin AB içinde eşit dağılımı da güvence altına alınmalı. Güney ülkelerini yalnız bırakmamalıyız. Aksi takdirde popülist sağ partiler iktidara geliyor” dedi.

        Özelikle İtalya’daki Giorgia Meloni hükümetini kastettiği için, o kısmı doğru. Neo-faşist hükümet göçmelerin İtalya kıyılarına ulaşmasını engellemek için elinden geleni yapıyor. Sığınmacılara özel koruma ve çalışma izni sağlayan düzenlemeyi geçen hafta iptal etti. Özel koruma statüsü İtalya’yı fazla cazip kılıyormuş, o bakımdan iptal!

        Ancak göçmenleri AB sınırlarında durdurma fikri Yeşiller’in ilkelerine o kadar aykırı ki, Özdemir’in bu açıklamasına partiden tepki geldi. En şiddetlisi de Yeşiller Gençlik Kolları’ndan: “Ampul Koalisyonu iş başına gelirken daha insani bir göç politikası sözü vermişti ama şimdi Avrupa sınırlarına yeni dikenli tel hatları çekmek istiyorlar. İnsan hakları ayaklar altına alınıyor” şeklinde.

        REKLAM

        Yeşiller Eşbaşkanı Omid Nouripour da plana destek vermedi; düzensiz göç sorununa Avrupa çapında bir çözüm bulunması gerektiğini, ancak sınır dışında iltica işlemi için transit merkezlerinin söz konusu olamayacağını, insanların temel haklarından men edilemeyeceğini söyledi.

        Yeşil Gençliğin tepkisi tabii sadece Özdemir’i değil, koalisyonun büyük ortağı Sosyal Demokrat Parti’den (SPD) İçişleri Bakanı Nancy Faeser’i hedef alıyor. Faeser’in planı şu an sadece öneri aşamasında, ancak AB nezdinde hayata geçirilmesi çok olası.

        GÖÇMENİ PÜSKÜRTME REFORMU

        Avrupa Birliği göç politikasını daha sıkı kurallarla yeniden şekillendirmek için yoğun çalışma ve tartışma halinde. Gelecek yılki Avrupa Parlamentosu seçimlerinden önce göç reformunun tamamlanması hedefleniyor. Almanya’nın sınır ötesinde başvuru planı ana gündem maddesi; Fransa, İtalya, İspanya, İsveç ve Belçika ile ortak çalışma yürütüyorlar. Faeser, federal hükümetin üçüncü ülkelerle göç anlaşmaları planladığını ve bunun hukuk kuralları çerçevesinde olacağını söylüyor.

        Aslında bu plan çok da yeni sayılmaz. Almanya, denizden kurtarılan göçmenlerin iltica başvurularını almak üzere Tunus, Fas, Nijer veya Gürcistan ile Moldova’ya gönderilmesi gibi seçenekler için girişimlerde bulundu.

        Ancak bu türlü bir reform düzensiz göçmenler için daha fazla çile ve eziyet, hatta ölüm demek. Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü’nden göçmenlere yardım faaliyeti yürüten sivil toplum kuruluşlarına insan haklarını savunan her kesim sınırlara set çekilmesine itiraz ediyor.

        Akdeniz’in sularında göçmenleri ölümden kurtaran Seebrücke International, Faeser’in planını “ırkçı” diye tanımlıyor, sınırı ötesi toplama merkezlerinde şiddet riski olduğunu söylüyor. İltica hakkını savunan Pro Asyl örgütüne göre ise sınır dışında iltica işlemi Alman Anayasası’na aykırı, çünkü sığınmacıların ülke sınırları içinde geçici koruma altına alınması gerekiyor.

        REKLAM

        Bu örgütlere göre mevcut uygulamalar insani yaklaşımı değil göçmenleri püskürtmeyi önceliyor. Almanya’da Olaf Scholz hükümetiyle 16 eyalet yönetimi arasında düzenlenen göç zirvesine de bu bağlamda bir insan hakları felaketi gözüyle bakılıyor.

        Geçen hafta tamamlanan zirveden ilticaları önleyip sığınmacıları geri göndermeye yönelik sert kararlar çıktı. Buna göre sınır dışı işlemlerini hızlandırmak üzere IT sistemi modernize edilecek – iltica taleplerine inceleme iki yılı buluyor, modernizasyonla daha çabuk tamamlanacak, mülteci statüsü elde edemeyen daha hızlı sınır dışı edilecek. Modernizasyon polisin göçmenleri cep telefonları üzerinden teknik takip yetkisini de artırıyor. Ayrıca göçmenlerin geldikleri ülkelerle müzakere süreci için gözaltı süresi 10 günden 28 güne çıkarılacak ve göçmenlerin barınma ihtiyaçlarını karşılamak üzere eyaletlere bu yıl 1 milyar Euro tutarında ek bütçe verilecek. 2022’de Almanya’ya iltica başvurusunda bulunanların sayısı 244 bini geçti. Başvuruların büyük bölümü Suriye, Afganistan ve Türkiye’den. 2023’in ilk dört ayında ise 101 bin kişi iltica başvurusunda bulundu. Önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 78 artış söz konusu.

        SINIR TANIMAYAN ŞİDDET

        Avrupa kapılarındaki göçmenlere yardım için en yoğun faaliyet gösteren örgütlerden biri Sınır Tanımayan Doktorlar. Ve sınır boylarında şiddetin artık normalleştirildiğini, AB ülkelerinin uluslararası yasaları ihlal ettiğini söylüyorlar. Örgütün raporuna göre, iç çatışmalar, insan hakları ihlalleri, iklim krizi veya pandeminin ekonomik sonuçları nedeniyle ülkesinden kaçarak güvenli sığınak arayan insanların sayısı artarken, AB ülkelerinin göçmenlere muamelesi o oranda şiddetleniyor. Bu durumda sınır dışında iltica başvurusu daha geniş çaplı şiddet ve ölüm potansiyeli barındırıyor.

        REKLAM

        Sınır Tanımayan Doktorlar’ın raporu denizde boğulmaya terk edilen, sınırlardan geri itilen, insani ve tıbbi yardım esirgenen ve potansiyel suçlu yerine konulan göçmenlerin içler acısı durumunu gözler önüne seriyor: Belarus’un Letonya, Litvanya ve Polonya sınırında duvar ve dikenli telleri aşmaya çalışanların yara berelerini, Sırbistan-Macaristan sınırında beş metrelik jiletli tellerin eseri olan kırık, kesik ve yaraları tedavi ediyorlar.

        Macaristan sınırına dayanan göçmenler çoluk çocuk biber gazıyla Sırbistan’a geri püskürtülüyor. İtalya, Fransa ve Yunanistan’da sığınmacıların denizden ve karadan nasıl geri itildikleri rapor ediliyor. Fransa, Belçika ve Hollanda’da sokaklarda yatan kimsesiz göçmen çocuklarını koruma altına alıyorlar.

        Örgütün psikiyatri ekibi Yunanistan’daki kamplarda deportasyon korkusuyla depresyona giren travma geçirenlere bakıyor. Hastalar fiziksel şiddete uğradıklarını, eşyalarının sınır muhafızları ve polis tarafından ellerinden alındığı, üzerlerine köpek salındığını anlatıyor.

        AB’nin göç reformu sınır ötesinde toplama kampı modeline geçtiği takdirde, yaşanacaklar Libya örneğinde kendini gösteriyor. BM raporuna göre geçen yıl, AB’nin finanse ettiği Libya sahil koruma gücü Akdeniz’de yaklaşık 23 bin 600 düzensiz göçmenin yolunu keserek Libya’ya geri dönmeye zorladı. Süresiz gözaltında tutulan bu göçmenler insanlık suçuna maruz kalıyor. Libya hapishanelerinden ancak para karşılığı kurtulabiliyorlar. Parası olmayan biteviye dayak yiyor, salıverilmeleri için aileleri aranarak onlardan para isteniyor. Mağdur ifadelerine göre telefonda dayak sesi dinletiliyor, hatta ailelere işkence videoları gönderiliyor.

        Bu yıl 4 bin 200 kişi Libya’ya geri dönmeye zorlandı; 938 kişi Akdeniz’i geçmeye çalışırken hayatını kaybetti ya da kayboldu: 2017’den bu yana en ölümcül dört ay kayıtlara geçti. Geri döndürülenlerin akıbeti ise meçhul.

        Diğer Yazılar