Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Salla memeleri, iç kahveleri, ablası kardeşi, canı her şeyi, unutturmaya çalıştığı, Allah'ın belası boktan bir hayat yaşadığı. Bir de uğruna canını feda edecek kadar seviyorsun ya, işte o en beteri…”İkincikat’ın, tiyatro festivalinde, seyircisinemerhabasını veren oyunlarından “Fü”nün fon müziğine düşen kelamı, bu cümlelerle selamını çakıyor!Aynı evde yaşayan ama farklı alemlerin kadınları olan, iki kız kardeş; Füreyya(Fü) ve Münevver (Mü)… “Fü”yübende bu kadarşahaneleştirense hastası olduğum oyuncuları: Deniz Türkali ve Serra Yılmaz... Yakın arkadaş olmalarına rağmen daha önce aynı sahneyi hiç paylaşmamış Türkali ve Yılmaz’ı biraraya getiren İkincikat ekibini bir kez daha tebrik ediyorum: ortaya seyrine doyulmayacak kadrajda bir seyirlik çıkarmışlar; eyvallah!(Erken içimden geldi notu: Yılların usta oyuncularını tiyatroda seyredalmak öyle iştah açıcı ki; oyun sonrasında algıda şükela bir fotoğraf beliriyor; gidip de dikize yattığınızda ne olduğunu tecrübeleyeceksiniz! Efsunu bozulmasın niyetine; susuyorum en temizinden!)

        “ŞEKERSİZ”DEN SONRA “FÜ”

        Kimdir “Fü’yü bizlerin dikizine sunan sahne arkası kahramanları derseniz de; ortaya çıkan seyirliğin hemhalinin güzelliğine bakıp da yazar ve yönetmeninin dünya yaşı almış insanlar olduğunu sanmayınız; zira bu beyin loblarını ferahlatan hikayeyi bize kazandıran, daha öncesinde de pek çok oyunda imzası bulunan Murat Mahmutyazıcıoğlu ve Sami Berat Marçalı… (Oyuncu, yönetmen ve yazar olarak endam eden) “Şekersiz” oyunundan sonra Murat Mahmutyazıcıoğlu’dan yine nostalji tadında ve nükdedanlığındabir iş ortaya çıkarmasını bekliyordum; ama ikinci buluşmada/hikayede bu kadar dengesini bulmuş ve samimi bir hikaye görmek; -itiraf edeyim-yazacağı üçüncü oyunu görmek için sabırsızlanıyorum… “Şekersiz”dearafta kalanları kadrajlayan yazarımız, “Fü”de tam da bu dünyanın insanlarının derdini çizmiş sahneye; ‘yalnızlık’… Yalnızlığın çatısını da iki kardeşin farklı karakterleri üzerinden vermiş ama bunu yaparken öylesine kesik bir çizik atmış ki yazar ve yönetmen; bu da oyunu iki algı boyutundan arşınlamayı mümkün kılmış; Münevver siyah beyaz, Füreyya da renkli bir karakter olarak anlatıyor meramlarını…

        SEVGİ VARSA ÜMİT VAR DEMEKTİR!?

        Oyunun son karesinde Münevver’in anlattığı, o bilmediğimiz geçmişteki hatırasından süzülen tebessüm ve bir damla gözyaşından da anlıyoruz ki; “sevgi varsa ümit var demektir!” (Es notu: Bazen ve bazı durumlarda sevgi her şeyi çözemiyor diyenler de var ama şimdilik bulunduğumuz paralel evrenden devam!)Oyunun yönetmeni ise yine birçok İkincikat oyununa başarılı rejisiyle hayat veren Sami Berat Marçalı… Genç bir yönetmen Sami, henüz 20’lerinin sonunda…Murat’ın anlatmak istediği hikayeyi ustalıkla ve yine sade bir pencereden anlatmış… (Naçizane fikrim Murat ve Sami, birlikte işler ortaya çıkararak biz tiyatro izleklerini mesut etmeye devam etsinler!)Gelelim oyunun etrafında ve usta oyunculukların yamacında hiç solmamış, performanslarıyla oyunu daha da parlatan iki genç oyuncuya; Canan Atalay ve Aziz Caner… Türkali ve Yılmaz’ın kıvamında oyunculuklarının ortasına, Atalay ve Caner’in iliştirdikleri enerjileri görülmeye değer!

        BİZ FANİLERİ PAKLAMA SEANSINDA RİCAMDIR

        İşe giderken, ‘mahallelinin deli olarak tanımladığı’, kalp hastası ve son günlerini yaşayan-aslında kanlı 1 Mayıs’ta en sevdiği insanı kaybetmesi üzerine hayatı şekillenen- Fü’yü yalnız bırakmakistemeyen Mü, eve gelen herkesi kaçıran ablasına bakmaya hevesli genç bir öğrenci olan Sibel’i bulur. Tiyatrocu olma sevdasıyla yanıp tutuşan Si (Sibel), bir sabah Fü ile tanışmaya gider. İşte bu tanışma üç kadının hayatını değiştirir… Tiyatro konservatuvar sınavlarına hazırlanan Si; Fü ve Mü’nüngitmek-kalmak-alışmak-yalnızlık kısaca istediği gibi doya doya yaşayamamak deryasında birbirine tutunmak üzerine kurdukları hayatlarınadahil olunca işler; kısa kelimelerden uzun diyaloglara ve geniş hissiyatlara dönüşür. Tabii bu üç kişilik kadın ordusunun eksenine ‘mahallenin delikanlısı edasında’ bir de (Si’nin sevgilisi) Erkan eklenir. Hoş, genç oyuncu adayı Si’nin de hayatında; sevgilisi Erkan ve tiyatro hayallerinden başka bir şey yoktur ama enerjisiyle/gençliğinin verdiği umutlarıyla; hayallerini geçmişte bırakmış iki kadına ilaç gibi gelecektir. Metin ve oyunculukların birbirini bu derece tamamlayıp, biz fanileri tebessüme düşürüp paklaması seansında ricamdır: Aralık ayının bilmem kaç dereceli soğuklarına sıcacık nefes verecek bir hikaye olan Fü’yü ajandanıza ekleyip bilahare Karaköy’de konuşlanan İkincikat’ın mekanına rotanızı düşürürseniz; pişman olmazsınız, benden söylemesi! Zira bu sezonun en temiz ve en âlâ işlerinden bir tanesi “Fü”… Es notu:Oyunun reji asistanları Melis Öz, Merve Kayaalp, Semih Varol, sahne tasarımı Murat Mahmutyazıcıoğlu, ışık tasarımı Doğu Akal, sahne müziği Ozan Tekin, afiş tasarımı Gizem Bentürk, Ahmet Alp Babür ve videosuMehmet Selçuk Bilge’ye ait.“Fü”yü; 4, 5, 11, 12, 17, 18, 19, 26 Aralık,saat 20.30’da İkincikat Karaköy’de dikize yatabilirsiniz. Bilgi için: ikincikat.org/ 544 527 25 69

        ‘Bu da var’ notu:İzninizle vedamızı günün adamı “Bir gün doğru kelimeleri bulacağım ve onlar basit olacaklar… Kimseye kendi kafa karışıklığımdan başka vaat edebileceğim bir şeyim yoktu…” diyen JackKerouacile verelim istiyorum… Arkaya fon müziği olarak da; “sanılmasın yine basmış onu bulantılar / yanılmasın öyle dalga geçen / yabancılar / ah eğleniyor kendi başına / ah neşesi yeter / ah umurunda mı sandınbu dünya / ah neşesi yeter” diyen Duman’ın “Ah” şarkısını eklersek miss oluruz kanaatindeyim! Şimdilik selametle!

        Diğer Yazılar