Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        AK Parti, Türkiye Yüzyılı Vizyonu’nun açıklanmasından sonra seçim propaganda çalışmalarında sloganlara ve vatandaşa doğrudan ulaşacak mesajlara ağırlık verdi. Bu kapsamda en dikkat çekici sloganlardan biri, “Doğruya Doğru…” oldu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafıyla birlikte, Doğruya Doğru ifadesinin yer aldığı afiş ve bilbordlar hazırlandı.

        Kampanyanın sorumlu ekibinin başındaki isim olan Ertan Aydın, Türkiye Yüzyılı’nı da hazırlayan ekibin öncüsüydü. Ertan Aydın, Doğruya Doğru sloganı ile ilgili AK Parti milletvekillerine bilgi verdi aynı zamanda görüşlerini aldı. Dün Meclis kulisinde sohbet ettiğim milletvekillerine, “Doğruya doğru ne demek? Neyi kast ediyorsunuz?” diye sordum. Aldığım yanıtlar birbirinden farklıydı. Birçoğu bu sloganı beğendiğini belirtirken, AK Parti’nin yaptıkları kadar yapamadıklarını da anlatacağını söyledi. Bazı vekiller, “20 yıllık iktidarımızda gerçekten ülkeye büyük hizmetler verdik ancak şu anda vatandaş bu hizmetlerin devam etmesini ancak kibirli duruştan uzak durulmasını istiyor. Yani üstenci bir bakış açısından rahatsızlar. Hizmetlerin başa kakılmasını değil, daha çoğunun, daha iyilerinin yapılmasını istiyorlar” değerlendirmesinde bulundu.

        Milletvekilleri, sokakta karşılaştıkları bir diğer sorunun da kullanılan dil ve retorikten duyulan rahatsızlık olduğunu söylüyor. Anlattıklarına göre vatandaşlar, siyasetin ayrıştırıcı ve sert üslubundan yakınıyorlar. AK Parti’nin bu tuzağa düşmemesi gerektiğini, ayrıştırıcı değil birleştirici, bütünleştirici ve kucaklayıcı bir dil kullanması gerektiğini söylüyorlar. Ekonomik sıkıntıları saymadım bile. En çok şikayet edilen konu hayat pahalılığı ve enflasyon. Vatandaş en çok bu konudan şikayetçi…

        Bu arada İyi Parti Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün Meclis Genel Kurulu’nda yaşanan arbedede yumruk darbesi alması ve ardından yoğun bakıma kaldırılması, AK Parti grubunu ciddi şekilde üzmüş. Neredeyse grubun tamamı, “Bu görüntüler bize yakışmadı. Bunlarla anılmak istemiyoruz” diyor. Peki güzel de bir şeyler yapmak gerekmez mi? Allah korusun ya kalp rahatsızlığı bulunan bu vekilimizi kaybetseydik? Niyet iyi, söylem güzel de ya icraat?..

        AK Partililere, “Doğruya doğru tamam da yanlışa da yanlış diyecek misiniz?” diye sorduğumda, samimi yanıtlar aldım. Birçoğu, “Bizim de kafamızı kurcalayan bu. Yanlışa da yanlış diyebilmeliyiz. Yaptıklarımız kadar yapamadıklarımızı da söylemeliyiz. Yanlış yapanları tasfiye edebilmeliyiz ve bir daha aynı yanlışları yapmamalı, aynı hatalara düşmemeliyiz” ifadesini kullanıyor.

        Özetle AK Parti sorunları tespit etmiş. Slogan da güzel. Ancak özeleştiriye hazırlar mı? Bundan emin değilim. Kimse ayranım ekşi demek istemez.

        Ayrıca doğruya doğru derken, muhalefet yanlışları eleştirirken, nasıl, “Evet, biz bunu yanlış yaptık ya da burada hatalı davrandık” diyebileceksiniz. Bu dilemmayı aşmak zor. Ama işin sırrı da burada sanırım: Doğruya doğru tamam da yanlışa yanlış, eğriye eğriye diyebilmelisiniz. Vatandaş inanırsa affeder; hasbi olmak şartıyla... Siyaset zor zanaat…

        YÖK'ten anlamlı proje

        YÖK'ten anlamlı proje
        0:00 / 0:00

        Yükseköğretim Kurulu (YÖK), “Akademik Hareketlilik” adlı önemli bir proje başlattı. Bunu çok önemsedim. Çok şükür çok iyi bir devlet üniversitesinde okudum ve gerçekten hem bilgisi, hem tecrübesi hem de duruşu ile örnek, yüksek saygıyı hak eden, bu güzel ülkenin yetiştirdiği kıymetli öğretmenlerden ders aldım. Terör saldırısına kurban verdiğimiz Ahmet Taner Kışlalı hocamdı. Bir kez daha saygıyla anıyorum. Allah rahmet eylesin…

        YÖK’ün projesi; köklü üniversitelerin yetişmiş akademik kadrosunu, ağırlıklı olarak 2006 yılından sonra kurulan genç üniversitelerin öğretim üyesi ihtiyacı duyulan alanlarında, gönüllülük esasıyla görevlendirilmesini amaçlıyor.

        Bu akademik kadro, birikimini Anadolu'da henüz yolun başında olan üniversitelerde öğrenmeye aç öğrencilerle buluşturacak. Aynı zamanda akademik kadrolar arasındaki ilişkiler geliştirilecek. Öğrenciler, farklı akademik iklim ve dünya görüşündeki hocalarla temas etme ve onları dinleme imkânı bulacaklar. Bu müthiş bir şey. Öğrenciler için TV’de gördüğü bir yıldızla tanışma ve onu dinleme fırsatına benziyor.

        Proje aynı zamanda; öğretim üyesi sayısı fazlalığından dolayı ders verme imkânı bulamayan ya da çok az sayıda derse girebilen akademisyenlere yeni kurulan üniversitelerde ders verme ve öğrencilerle daha fazla buluşma imkânı sunacak.

        Proje, bu yılın bahar döneminde başlıyor. 2006 yılı sonrası kurulan üniversiteler başta olmak üzere 57 üniversiteden öğretim üyesi ihtiyacı YÖK’e bildirildi. Bu talepler, 20’si araştırma üniversitesi olmak üzere olmak üzere toplam 43 üniversiteden karşılanacak. Proje kapsamında, 191 öğretim üyesinin hareketliliği planlanıyor. Örneğin; Boğaziçi Üniversitesi’nden 3, ODTÜ’den 8, İstanbul Üniversitesi’nden 23, Ankara Üniversitesi’nden 12 öğretim üyesi projede yer alacak.

        Öğretim üyesi görevlendirmeleri, gönüllülük esasıyla üniversite yönetim kurulu kararı ve rektörün onayı ile bir yarı yıldan az, dört yarı yıldan fazla olmamak üzere kadroları kendi üniversitelerinde kalmak kaydıyla yapılacak.

        Katılım zorunlu değil ancak katılanlara geliştirme ödeneği, geçici görev yolluğu ve diğer bazı teşvikler verilecek. YÖK’ün gözetim ve denetiminde yürütülecek projede, suiistimaller yaşanmasın diye önlemler de alındı. YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, projenin gönüllük esasına göre yürütüldüğünü belirterek, "Gitmek istemeyen hiçbir hocayı hiçbir üniversite yönetimi ve Yükseköğretim Kurulu asla görevlendiremez" dedi.

        Özetle; batının güçlü üniversitelerinin hocaları dezavantajlı bölgelerdeki öğrencilerle buluşacak. Bu; ilham, motivasyon, etkileşim ve iletişim anlamına geliyor. Belki de artık dünya liginde çok gerilere düştüğümüz akademik eğitim konusunda bizi ayağa kaldırır. Bir umut işte…

        Diğer Yazılar