Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı seçim beyannamesinin detaylarına baktığımızda bir hükümet yetkilisinin, “Kesenin ağzını daha fazla açmamız lazım” önerisinin sonuna kadar uygulandığını görüyoruz.

        Artık seçimin ana argümanları ve taşıyıcı kolonları netleşmiş oldu. Kim daha fazla verirse, kim toplumsal taleplere kayıtsız kalmazsa ve seçmen, kimin bu vaatleri hayata geçirebileceğine ikna olursa tercihini ondan yana kullanacak.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki günkü beyanname toplantısında bu politikaya yaslandı. Erdoğan birkaç kez, “Yaptık yine yaparız”, “Yine biz getireceğiz”, “Jeopolitik krizleri tecrübe ve güçlü liderlikle aşarız” vurgusu yaptı.

        Olumlayan bir dil kullanan Erdoğan’ın kampanya ekibi, iyi bir iletişim dili seçmiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kucaklaşma, anlama, dinleme, gönül kazanma, ikna etme, geri döndürme, barıştırma, sevme, herkese dokunma” kelimelerini özenle ve dengeli kullandı.

        Azıcık kafanızı kaldırıp içinde yaşadığımız topluma baktığınızda, taleplerin, kaygılarının, beklentilerin, hasletlerin neler olduğunu üç aşağı beş yukarı görebilirsiniz. Asıl mesele bunları hayata geçirmenin güçlüğünde...

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beyannamesiyle, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun beyannamelerinin ve bazı ekonomik vaatlerinin örtüştüğü net şekilde görülüyor.

        Çünkü sorunlar belli, çözüm reçeteleri de… Asıl mesele, bu çözüm reçetelerini samimi bir şekilde topluma anlatıp, ikna ederek, yetenekli-liyakatli bir ekiple uygulamaya geçirmek. Bu kadroları bulup iş başına getirmek.

        Vatandaş, iyi niyetli çabanıza ikna olursa sizi baş tacı yapar. Bugüne kadar hep böyle oldu. Siyaset kurumu toplumun taleplerine kör, sağır, dilsiz olduğu zaman, farklı kesimlere üstenci baktığı zaman kaybeder.

        CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun inisiyatif üstlenip aday olarak çıkmasıyla birlikte toplumdaki algısının da değiştiğine tanıklık ettik.

        Yapılan anketlere ve saha tespitlerine göre, Kılıçdaroğlu, oyların tepe noktasından sisteme giriş yaptı. Görünür oldukça, iddialı çıkışlar yaptıkça oylarının yükseleceği değerlendiriliyor.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan da önceki gün, “Vaatlerimizi kıyaslayın” diyerek Kılıçdaroğlu ile ikili bir yarışa gireceklerini tescillemiş oldu. Muhtemelen bu kapışma, ikinci turda olacaktır. Kafa kafaya bir yarış… Seçmen de bunu bekliyor.

        Türkiye’de bugüne kadar hep karşıtlıklar üzerinden bir siyaset yürütüldü. Bu seçimde de bu tür retorik şüphesiz ki kullanılacaktır. Ancak bana göre seçimi domine edecek unsur; ülkeyi ekonomik, sosyal, siyasal olarak feraha çıkaracak politikalar ve beklentiler olacak.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı iktidardan edebilecek bir siyasal muhalefet çizgisi bulunmamakla birlikte ekonomik gidişat ve dolaylı jeopolitik yansımalar belirleyici olabilir. 21 yılın getirdiği yıpranma ve metal yorgunluğunu da buna ekleyebiliriz.

        MECLİS TABLOSU DA ÖNEMLİ

        Gidişat bize, iki turlu cumhurbaşkanı seçiminde ilk turda oluşacak parlamento aritmetiğinin ikinci tur cumhurbaşkanı seçimi için dayanak oluşturacağını gösteriyor. Parlamento seçimi ile cumhurbaşkanı seçimine yönelik söylemler rabıtalı yürüyecek. Birinci turda parlamento çoğunluğunu kazanan seçmene, “Biz kazandık, ikinci turda cumhurbaşkanı da bizden olsun ki parlamento ile uyumlu çalışabilsin” denilecek.

        İnce ve Oğan’ın adaylığı nedeniyle ikinci tur senaryosunu satın alanlar çoğunlukta ancak seçimin birinci turda bitme olasılığı da var. Tespitlerime göre seçim birinci turda kıl payı, ikinci turda açık farkla sonuçlanır. İşte bu noktada, duygusal yoğunluğu yüksek genç seçmenin kararı etkili olacak.

        Burada olgular, gençlerin aileleri ve mantık mekanizmaları devreye girebilir.

        Sürprizlere açık olsa da mevcut listelere ve sandık ittifaklarına baktığımızda parlamentoda referandum çoğunluğu olan 360’a hiçbir ittifak ulaşamıyor. Salt çoğunluk olan 301 ve daha yüksek sayıya Millet İttifakı daha yakın duruyor. HDP ulaşacağı 70-80 milletvekili ile parlamentoda kilit parti olacak gibi duruyor. İktidara kimin geleceğine bağlı olarak seçimden sonra Meclis’te farklı işbirlikleri ve ittifaklar gelişebilir ancak Anayasayı doğrudan değiştirecek 400 milletvekili sayısına kimse ulaşamıyor.

        Bu, Meclis soruşturması ve Yüce Divan çoğunluğu için de geçerli… Anayasayı değiştirmek isteyen yine referandumla gidip millete danışmak zorunda. Ya da bütün partiler bir araya gelip uzlaşacaklar.

        Sistemin en iyi tarafı herhalde bu…

        Diğer Yazılar