Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DÜNYADA çok fazla acı üretildiğini düşünen ve bu acıların bir parçası olmamak adına kendini 2 yıl boyunca eve kapatan, bu süreçte yemekle de bağlantısını kesen Anna adında eski bir dansçı... Anna’yla aynı apartmanda yaşayan, iş güç sahibi olmasına rağmen kendisini sadece uzun yıllardır birlikte olduğu adamla kurduğu ilişki üzerinden açıklayan ve terk edilince hayatının anlamını kaybeden Rebecca... Ve bir rehabilitasyon merkezinde çalışan, kadın bedeninde doğan ama erkek gibi, Sam gibi hisseden Samantha...

        Craft Tiyatro’nun Stef Smith’in yazdığı, Çağ Çalışkur’un Türkçe’ye çevirdiği, İbrahim Çiçek’in yönettiği ‘Yutmak’ adlı oyunu hayatın içinde başlarına gelenleri yutup sindirmekte zorlanan, bu nedenle sıkışmışlık hatta tıkanmışlık hissi yaşayan bu 3 kadının hikâyesini sahneye taşıyor. Anna’yı Ece Dizdar’ın, Rebecca’yı Başak Daşman’ın, Sam’iyse Merve Dizdar’ın canlandırdığı oyun, bu 3 kadının birbirlerine dokunmasıyla, bir iyileşme ve özgürleşme hikâyesine dönüşüyor.

        HAYATA KENDİ RENGİNİ KAT!

        Türkiye’de ilk kez sahnelenen oyunun dekor ve ışık tasarımı Cem Yılmazer’in imzasını taşıyor. Sahnede yan yana sıralanmış, birbirinden metal parmaklıklarla ayrılan 3 bölme var. Bu 3 bölme, 3 karakterin kendilerini içlerine hapsettikleri aslında 3 hücreden farksız daireleri. Bu çok şey söyleyen minimal dekorun bir parçası da farklı renklerde ışıklandırılan raylı tabureler.

        Farklı renkler demişken, oyunu soyutluklar üzerine kurulu çarpıcı bir rejiyle sahneye taşıyan yönetmen İbrahim Çiçek, bu 3 kadını tomar tomar beyaz kâğıtla buluşturuyor. Özellikle ellerindeki renkli boyaları beyaz kâğıdın üzerine fırlattıkları anlar, sadece bu 3 kadına değil, hepimize dair çok şey söylüyor. En çok ıskaladığımız şeyle yüzleştiriyor bizi; kendi rengimizi bulmak ve tüm önyargılara, ‘tuhaf’ yakıştırmalarına, baskılara, acılara, bizi yutkunamaz hale getiren kişi, durum ve olaylara rağmen o rengi inatla hayata katmakla... Aksi halde oyundaki bir replikteki gibi “Tam değil ama hayattayız” dan ibaret oluyor vaziyet. Belki de biz içimizdeki gökkuşağını durmadan bastırdığımız, cesurca ortaya çıkaramadığımız için dışımız yani dünya da bir gökkuşağını andırmaktan bu kadar uzak, grilere ve siyahlara gömülü, ışıldayan renklere hasret...

        SAHNEDE TEK NEFES GİBİLER

        3 kadının hem monologlarına hem de diyaloglarına şahit olduğumuz oyunda, Ece Dizdar, Başak Daşman ve Merve Dizdar öyle bir kimya yakalamışlar ki tek nefes gibiler sahnede... Oyunda kilit rolü olan bir pelikan hikâyesinin de eşlik ettiği içlerine yolculuk sürecinden geçerlerken, seyircinin de içine, en derinlerine değiyorlar. ‘Yutmak’ 20, 22, 27 ve 30 Nisan’da Craft Kadıköy’de, mutlaka siz de dahil olun bu yolculuğa.

        Evet, dünya kötülükten geçilmeyen bir yer! Evet, boğazına bir acı saplanmadan yutkunmak, yutmak gün geçtikçe zorlaşıyor. Yine de yaşamaktan vazgeçmemek, yaşamayı seçmek gerek! Ve tıpkı oyundaki 3 kadın gibi yaşarken yaşatmak, birbirimize değmek, dokunmak, sarılmak! Bitirirken şunu da belirteyim; Merve Dizdar öyle bir Sam yaratmış ki, öyle naif ki, adam olmayı beceremeyen tüm erkeklere örnek olsun, örnek!

        Diğer Yazılar