Tarkan'ın albüm satışında son durum
BİR keresinde, “Ah ah, eskiden müzik dünyasında 2 milyonluk albüm satışları olurdu. O zaman CD yoktu hayatımızda” diye yazdığımda birçok kişi, “Ufak at da civcivler yesin” diye beni eleştirmişti. Oysa 90’lardan bahsediyordum. Ve ben o zamanlar müzik yazarlığı yapıyordum. Yani hayatım stüdyolarda, Unkapanı Müzik Çarşısı’nda geçiyordu.
Sonra Levent’e taşındı müzik şirketleri. Ardından tamamen değişti. Zaten CD, dijital derken eski albüm satışları da tarih oldu. Ancak 10 yıl sonra Tarkan’dan yüzleri güldüren satışlar geldi. Bakınız Tarkan’ın “On” albümünün satışlarının son durumu şöyle: 380 bin adet CD, 245 bin adet dijital platform. 21 ülkede de iTunes listesinde yerini aldı.
Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya gibi büyük pazarlar dahil. Billboard World albümler listesinde ise 4 numaraya kadar yükselmiş. Yani 90’ların çok alışık olduğumuz durumlarını yıllar sonra ucundan da olsa yeniden yaşamak keyif verici. O yüzden Tarkan işte. Geç olsa da albümü keyiflendirdi.
KEŞKE TÜM BOMBALAR BÖYLE OLSA
İSMİ Türkçe’ye “Sarışın Bomba” diye geçtiği ve benim de normalde sarışın bombam olduğu için Charlize Theron’un filmi “Atomic Blonde”dan çıkarken sayıklamalarım.
- Keşke dünyada tüm bombalar böyle olsa.
- Charlize Theron oyunculuğunun, güzelliğinin zirvesinde.
- Adamlar yapıyor mirim.
- Gerçekten kendisinin de dediği gibi bilindik bir ajan filmi değil.
- Çekimler esnasında iki dişi kırılmış ama değmiş. İzlemeye doyamadım.
- Charlize Theron, film için 8 kişisel spor antrenörüyle çalışmış. Bizimkilere duyurulur.
- Kesinlikle ikincisi gelmeli.
ARTIK INSTAGRAM’DA...
İÇİNİN farklı olduğunu bildiğim ama dışarıya kendini farklı gösteren herkesi siliyorum, sildim de. Siz de silin. O kadar sahteliklerle mutlu olmak imkânsız. Huzursuz olacağınıza bu insanları görmeyin daha iyi. Yani beni arayıp “Beni silmişsin”, “Beni like’lamıyorsun” diyenlere yanıtımdır.
Sahte olduğunu düşündüğüm herkesi siliyorum. Beni samimiyetsiz ve sahtekâr bulan varsa onlar da beni silebilir. Hiç itiraz etmem, hatta sildiğinizi fark etmem bile. Tabii ki çok kişiyi takip ediyorum. Size de hem keyif aldığım hem de bir şeyler öğrendiğim birkaç isim tavsiye edeyim.
- Ezgi Mola:
Nasıl tatlı, nasıl şeker. Doğal, olduğu gibi. “Bana şunu demişler, bunu demişler” yok. Photoshop derdi bile yok. Oh mis. Onunla birlikte Enis Arıkan’ın da hastası oldum. Videoları beni benden alıyor. Keşke daha sık video çekseler.
Ayşe Köroğlu:
Birçok kişi Derya Köroğlu’nun eşi olarak tanıyor ancak Şahika Tekand’ın eski öğrencilerinden, aslen tiyatrocu. Instagram’da yaptığı dansları, yogası, yürüyüşleri ve yemekleri muhteşem. Ekstra pozitif. Özgür ve güçlü bir kadın.
Bengi Kurtcebe:
Pasta yapmıyor, tablo yapıyor. Her gün öyle pastalar yapıyor ki insan o pastaları kesmeye kıyamaz. Ayrıca kendine yaptığı sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yemekleriyle tam bir pratik önerilerin adresi. Kıskanmıyor değilim. Acil durumda kendisine başvurulacak insan.
NE YAZIKTIR Kİ SOSYAL MEDYA...
- NAMAZ şov yapmaya çalışan insanlardan.
- “Dur şuraya bir ‘Hayırlı cumalar’ yazayım da görevimi tamamlayayım” diyen sahtekârdan.
- Cuma namazını kılmadığı halde camiden fotoğraf paylaşanlardan.
- Oruç tutmayıp oruç tutuyor gibi yapanlardan.
- Sahur saatine saatini kurup fotoğraf paylaşanlardan.
- Bir yerlerde tatil yapıp “Ben evimdeyim” diye izlenim verenlerden.
- Hayır kurumlarına bağışta bulunup makbuzun fotoğrafını Instagram’da paylaşanlardan.
- Allah’a ettiği özel duayı Instagram’a yazanlardan.
- Oy verirken “Şuna oy verirsem işi kesin alırım” diyenden geçilmiyor.
Kısacası sahtekârlık diz boyu. Ama bizim büyüklerimizden öğrendiğimiz din, Müslümanlık bu değil. Bunlar günahtır, ayıptır. Allah bir an önce bizi bu sahtekârlıklardan korusun. Akılları gitmiş, Allah yardımcıları olsun.
