Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Her zaman söylüyorum “Magazinin kitabını yazan Hülya Avşar’dır” diye. İşte buyurun. Kendinden konuşturmak için hep aynı cümleler.

        - Hülya Avşar ve cümleleri değişmez, sadece yıllar değişir.

        - Yok “Erkek karısını çaktırmadan aldatmalı”, yok “Erkek aldatır”, yok öyle, yok böyle.

        - Birkaç zaman sonra “Şampiyon belli ikinci kim” lafını da tekrarlayacak. Çünkü bu lafı da ara ara tekrarlıyor.

        - Hatta biraz zaman geçsin “Türkiye’nin en güzel kadınıyım” da diyecek. Bekleyin hazır olun.

        - Hatta “Bir gün benden güzeli çıkarsa ikinciliğe düştüğümü ilk ben söyleyeceğim” de diyecek. Daha önce bu cümleyi bir değil, birkaç kez kurdu. O ikinci hiç çıkmadı, çıkmayacak çünkü. Maksat kendinden söz ettirmek.

        - Mesela birkaç ay sonra “Tek rakibim aynadaki yansımam” da diyecek. Sonra ne olacak biliyor musunuz? Herkes konuşacak, sesler yükselecek. Kendisi bir köşeye çekilip kıs kıs gülecek.

        Not: Yazdığım cümleler Hülya Avşar’ın daha önce kurduğu cümleler. “Erkek karısını çaktırmadan aldatmalı” gibi klasikleşmiş ifadeleri. Avşar’ın yıllardır kendinden söz ettirmesi, hep bir ayrı köşede durması bu yüzdendir işte.

        **************

        KİMSE SAKİNLEŞMEK İSTEMİYOR

        BİR dayı 8 bin liralık alacak-verecek meselesi yüzünden tartıştığı iki yeğenini cadde ortasında pompalı tüfekle vurmuş. Gözünü kırpmadan. Hiç acımadan. Hiç sakinleşmeden. İki genç hayatını kaybetmiş. Şaka değil, önceki gün yaşanmış.

        Yani:

        -Artık kimse sakin olmak istemiyor.

        -Kavga ettikleri zaman “Tamam sakinleşelim sonra hallederiz” demiyor.

        -”Biraz sakinleşsek bir orta yolu buluruz” demiyor.

        - ”Dur yeğenim bir çözüm buluruz” demiyor.

        -”Dur yahu çözeriz, gel bir B planı bulalım” demiyor.

        Ne yapıyor?

        BAM BAM BAM...

        **************

        ATATÜRK ÂŞIĞI İTALYAN

        Yurtdışında dilini bile bilmediğin bir kişinin Atatürk’ten bahsetmesine bayılıyorum. Düşünün dili, dini, ırkı bambaşka. Bu topraklarda yaşamamış. Kilometrelerce uzakta ama Atatürk’ü tanıyor, yaptıklarını biliyor. Hayatına, bu ülke için yaptıklarına inanamıyor. Anlata anlata bitiremiyor. Geçen hafta böyle bir İtalyan’la tanıştım. Adı Emanuele Addone. 1994 yılında açtığı Dragheria Della Rosa adında küçük bir restoranı var. Turistik bir yer değil. Öyle meşhur bir yer hiç değil. Yerlilerin yemek yediği küçük yerel bir dükkân. Bologna’da. Dükkânın içi hatıralarla dolu. Her dostundan bir anı biriktirmiş. Türk müşterileri de var. Hatta dükkânda Galatasaray, Beşiktaş atkıları ve bir de nazar boncuğu var. Kısa süre önce Atatürk resmi çalınmış! Çaldırdığı için çok üzgündü. Bir daha gidersem hediye olarak götüreceğim. Sizin de yolunuz düşerse mutlaka yemeklerini yiyin pişman olmazsınız. Emanuele size ne yemeniz gerektiğini söylüyor ve masalarla tek tek ilgileniyor. Mönüsü yok.

        **************

        DONADONI’NİN DÜKKÂNI

        İTALYA Como’daki Roberto Donadoni’nin dükkânındaki yemekler yeşil sahaları aratmıyor. Üstte fotoğrafını gördüğünüz bir tablo değil, balıktan yapılmış bir öğle yemeğinin başlangıcı. Nuova Trattoria Dacatra’da Milanlı futbolcuların imzaladığı bir top da mevcut.

        Diğer Yazılar