Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ŞAHSEN sadece kadınların kilolarının konuşulmadığına pek memnun oluyorum. Artık erkeklerin de kilolarının konuşulması çok iyi. Ve bu durumda erkekler de kilolarına dikkat ediyor. Mesela Cem Yılmaz.

        Son günlerde göğsünü kabarta kabarta verdiği kilolarını sergiliyor. Artık o kilolu halinden eser yok.

        Cem Yılmaz cephesinde gitti göbek, geldi baklavalar durumu var ve kol kaslarını sergiliyor. Enerjisi değişti, kendine güveni geldi, gençleşti. Bence ne yapıyorsa devam etsin. Gayet iyi görünüyor.

        ***********

        ‘SEN YÜRÜDÜKÇE BEN DE YÜRÜYORUM’

        HER gün 10 bin adım ve üstüne çıkanlardanım. Yani 20 bin adımları görüyorum. Bu demek oluyor ki 12-13 km yol yürüyorum. Ve yürüdükçe daha da çok yürümek istiyorum.

        Kendimi çok iyi hissediyorum. Ve bu yürümelerimi sosyal medyada özellikle paylaşıyorum. Çünkü tanımadığım kişiler, “Hiç canım istemiyorken yürüdüğünü görünce kalkıp yürüyorum. Her gün senin haberin yok, seninle yarışıyorum” diye mesaj atıyorlar. Birilerine sağlık açısından yararlı olabilmek ne güzel. Zaten keyifler yok, bari yürüyünce mutluluk hormonu salgılayalım.

        ***********

        KORUMA TUTMASINI TAVSİYE EDERİM

        FARUK Sabancı, 245 bin TL’lik altın kaplama montuyla görüntülenmiş. Altın, Euro, dolar almış başını gidiyorken altın kaplama montunun yanına bir de koruma tutmasını tavsiye ederim. Sonuçta gittiği bir yerde montu illa çıkaracaktır. Fakat çıkarmayabilir de.

        Çünkü geçenlerde bir kulüpte gördüm. O zaman da üzerinde bir başka mont vardı. Mekân çok sıcaktı ve millet sıcaktan neredeyse bayılacaktı ama Faruk Sabancı üzerindeki kalın montu bir saniye olsun çıkarmadı.

        Hatta kendi aramızda, “Daralmadı mı acaba o kalın montla?” diye konuşmadık dersem yalan olur. Demek ki o mont da kıymetliydi. Bak şimdi çözdüm mevzuyu.

        ***********

        BENİM DAHA ÇOK ÇALIŞMAM LAZIM ÇOK

        BU tarz mevzulara girmeyi pek sevmem ama Ertuğrul Özkök’ün, yılların patronu Aydın Doğan’ı uğurladıktan hemen sonra yeni patronunun yanındaki pozunu görünce kendime çok kızdım. Hem de nasıl kızmak. Neden mi?

        - Çünkü 1994’ten bu yana bu sektörde çalışıyorum. Annem bana sürekli, “Ah kızım, bunca yıldır hiç mi bir şey öğrenemiyorsun?” deyip durur. Haklı kadın, öğrenemiyorum.

        - Çünkü neredeyse çalışmadığım patron kalmadı, ama daha bir patronla fotoğrafım yok. E bu da benim basiretsizliğim tabii.

        - Tamam patronla öyle anında “Gel patronum bir fotoğraf çektirelim” diyemeyebilirsiniz. Ama benim daha genel yayın yönetmelerimle bile bir fotoğrafım yok.

        - Tüm bunları da geçtim, zamanında müdürümü işten kovdukları için günlerce yas tutmuşluğum vardır. Ben kim kovulsa üzülür, uzun süre yas tutarım. Öyle kolay kolay gidemem kimsenin yanına. Hele 32 dişimi gösteremem. Kısa da olsa bir üzgünlük dönemi yaşarım.

        - Oysa “Gelen ağam giden paşam” yani. Hele ki şu dönemde ya da bunun dönemi mönemi de yok. Dün de böyleydi, şimdi de böyle, yarın da böyle olacak.

        - Benim daha çok çalışmam lazım. Hatta bin fırın ekmek yemem lazım.

        - Neyse uzun uzun baktım bu fotoğrafa. Hatta alıp yapıştırdım buzdolabımın üzerine. Belki bir şeyler öğrenirim diye. Kolay mı koskoca Ertuğrul Özkök olmak.

        Diğer Yazılar