Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yıllardır bu köye gidiyorum geliyorum.

        Yani Alaçatı’dan bahsediyorum.

        Tamam ben de ilk geldiğimde nasıl bir köy olduğunu bilmiyordum.

        Hatta gelirken açtım, okudum, bilgi sahibi oldum öyle geldim.

        Sonra öğrendikten, gözlemledikten ve yaşadıktan sonra okuyucum ile paylaştım tüm detayları.

        Ve yıllar içinde, Alaçatı köy olmaktan çıktı. Ünlü oldu, şöhret oldu, artık bambaşka bir yer oldu ama sorulan sorular değişmedi…

        İnsanımız geldiği yeri bilmiyor.

        Öğrenmeden geliyor.

        Yıllardır aynı sorular bıkmadan usanmadan tekrarlanıyor. Zaman zaman yazıyorum. Arşivler de var açın bakın. Tekrar yazıyorum.

        Ben benim gibi birçok kişi her sene olduğu gibi yolda durdurulup şu sorularla muhattap oluyoruz…

        -Deniz ne tarafta? Yürüyerek gidilir mi?

        -Ucuz yemek nerede yiyebiliriz?

        -Tarihi evler nerede?

        -Barlar sokağı nerede?

        -Burası Alaçatı mı, Çeşme mi?

        -Çeşme’ye nasıl gidilir?

        -Hacı Memiş nerede? Nasıl gidilir?

        -Ünlüler nerede takılıyor? Nereden, hangi sokaktan geçiyor?

        Hani her Ramazan ayında Nihat Hatipoğlu’na bitmek bilmeyen garip sorular olunca “Hala mı bu sorular soruluyor. Yok artık” diye isyan ediyoruz ya. Onun gibi.

        Aslında boşuna ediyoruz.

        Gerçekten şuna bir kez daha inandım ki:

        İnsanımız öğrenmek istemiyor.

        Ya da öğrenemiyor…

        Nokta…

        *****

        Lütfen bu saçmalık son bulsun

        Yıllardır yok “Lahmacun 70 TL”, yok “Bilmem nerede loca bilmem kaç dolar”, “Yok Allah’ın denizine girmek şu kadar” gibi laflar havada uçuşuyor.

        Şimdi de Alaçatı’da bir beach 500 TL’ye küçücük bir pizza yaparak kendinden söz ettirmeye ve meşhur olmaya çalışıyor.

        Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy “Bundan sonra buna izin vermeyeceğiz” demiş.

        Lütfen vermeyin artık yeter.

        Lütfen son bulsun bu saçmalık artık yeter.

        Hatta bunun önüne tamamen geçilmesi gerekiyor. Sadece Bodrum-Alaçatı da değil İstanbul’da yaşanan bu tarz saçma fiyat aralıkları yok mu?

        Mesela bir markete giriyorsunuz bir şişe suyu 1 TL’ye alıyorsunuz. Hemen yanıbaşında bir lüks bir restoranta suyu 9 TL’ye içiyorsunuz.

        Kendi kendinize “Tamam buranın kirası var, çalışanı var” diye ikna etmeye çalışıyorsunuz.

        Ama hemen yanı başında bir kahve satan dükkanda aynı su 5 TL’ye satılıyor.

        Daha bu yazıyı uzatabilirim.

        Mesela bir kahve, bir su, bir çay memlekette her üç adımda bir fiyatı değişiyor.

        Sevmiyorum, beğenmiyoruz ama Avrupa’da belli başlı yerler de fiyat aynıdır değişmez mesela.

        Ama bizim memleket maşallah üç adım da hop fiyat anında değişiyor.

        Eğer mal sahibi zam geleceğini anlıyorsa zaten satmıyor elindeki malı tutuyor.

        Öyle şeyler oluyor sürekli. Millet kafasına göre takılıyor.

        Mesela bizim mahalle de üç manava var. Üçünde de fiyat farklı.

        Zaten aynı metrekare de neden üç manav var o da tartışılır ya.

        Keşke tümden bunların önüne geçilebilse ama.

        Zor mudur tüm bunların önüne geçmek?

        Zor olmasa gerek.

        Ben inanıyorum Turizm Bakanımızın bu açıklaması bile bir çeki düzen verecek.

        Bir silkeleyecek.

        Çünkü kendisine inancım büyük.

        Biliyorum.

        *****

        Mehmet Ali Erbil’in işi zor

        Kurban Bayramı nedeniyle birçok sanatçı çalıştı. Bunlardan biri de Mehmet Ali Erbil.

        Kıbrıs Girne Rocks Hotel’de sahneye tekerlekli sandalye ile çıkmak zorunda kalmış.

        Görenlen de ilk başta şaka zannetmiş.

        Çünkü karşılarında ki Mehmet Ali Erbil.

        Ancak bu işin şakası olmaz ki!

        Tekerlekli sandalye şakası mı olur Allah aşkına.

        Ama işte işin içinde Mehmet Ali Erbil olunca insan bir düşünüyor. Ve hep “Acaba mı?” diyor.

        Bir de hiç ne hastalığı yakıştırmıyoruz Mali’ye.

        Oysa ki, Mehmet Ali Erbil’in ciddi bir hastalığı var.

        Her ay hastaneye yatıyor ve 24 saat serum alıyor.

        O serumu almazsa ciddi sıkıntılar yaşıyor.

        Ben de zaman zaman o serumu aldığı zamanlarda kendisinin yanında bulundum.

        Birçok dostu gibi. Çünkü o serumu alırken dostları dolduruyor odasını. Sohbet-muhabbet.

        Mali o anda herkesi güldürüyor. Neşesinden hiç bir şey kaybetmeden.

        O yüzden de ne bir hastalık ne de kötü bir şey yakıştırılmıyor ona.

        O yüzden de işi zor. Kimse inanmıyor. Mali, “Yürürken denge problemi yaşıyorum. Kulisten buraya tekerlekli sandalyeye ihtiyaç duydum” demiş.

        Daha fazla ihtiyaç duymaz o kadarla sınırlı kalır inşallah.

        *****

        Nur Yerlitaş’ı ziyaret ettim

        Hatırlarsanız kısa bir süre önce Nur Yerlitaş’tan sevimsiz bir haber gelmiş ve apar topar ameliyata alınmıştı.

        Beynindeki kitle nedeni ile ameliyat oldu Nurella.

        Ben de bayramdan önce kendisini ziyarete gittim.

        Evinde dinleniyor, gayet iyi gözüyor en yakında zamanda toparlanıp yine karşınızda olacaktır. Ancak şu ara sosyal medya da yok.

        Çünkü hiç bir sosyal medya hesaplarını kullanmıyor Nurella dinleniyor.

        Meraklısına.

        Bence de en doğrusun yapıyor.

        Hepimizin ara ara sosyal medya tatiline çıkmamız gerek. Gerçekten buna hepimizin ihtiyacı var acilen hem de. Toplum olarak.

        Diğer Yazılar