Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dolandırıcılar artık tuhaf yöntemlere başvurmuş durumda. Bin yıl düşünsem aklıma gelmeyecek bir şekilde dolandırıldım önceki gün.

        Anlatıyorum sıkı durun.

        Ve sizler de dikkat edin.

        Önceki gün Nişantaşı Grey’e Mehmet Davran ile buluşmak için gittim.

        İçeriye girmemle yanıma orada çalışan Ayşegül’ün gelmesi bir oldu.

        Ben daha soluklanmamıştım bile.

        Ayşegül, “Esin Hanım bir hanım geldi. Sizinle görüşmek istiyor. Tayfun Bey’in arkadaşıymış. Sizi de çok iyi tanıyormuş. Tayfun Bey size yönlendirmiş” dedi.

        Ben de “Buyursun” dedim.

        "O KADINI ARIYORUZ BİZ DE!"

        Kadın yanıma geldi “Esin Hanım nasılsınız. Sizi takip ediyorum. Zaten Tayfunla da sizi hep konuşuyoruz. Çok iyi bir insanmışsınız. Arada da Tayfun’a geliyorum. Sağ olsun bana desteklerini hiç esirgemez. Ben arada ona kalem getiririm. O da alır. Ben az önce Tayfun’u aradım. 'Ben toplantıdayım Esin oralardadır sana yardımcı olur’ dedi bana; ben de size geldim” dedi önüme iki kutu kalem koydu. Ben de hiç düşünmeden arkadaşım Tayfun’un her konuda yardımsever olduğunu bildiğim için yanımda olan tüm parayı verdim.

        Hatta bir de kadına “Kusura bakma yanımda bu kadar para var” diye üzüntümü dile getirdim.

        Çünkü kadın dilenci gibi değil, gayet iyi konuşan, doğru düzgün görünümlü biriydi.

        Kadın da parayı alır almaz ışık hızıyla uzaklaştı yanımdan.

        Sonra bir anda olayda bir tuhaflık olduğunu hissettim ve Tayfun Topal’ı aradım.

        Tayfun’da “Aman sakın para vermeseydin. O kadını arıyoruz biz de. Herkesi dolandırıyor. Daha önce de bana gelip ‘Ben Fatih Altaylı’nın arkadaşıyım' diye aynısını yaptı" demez mi? O an anladım ki fena dolandırılmıştım.

        INSTAGRAM'DAN TAKİP EDİYOR

        Aradan zaman geçince yılların tecrübeli işletmecisi Sess’in sahibi Nedim Binler ve Bella Sombra’nın sahibi Şebnem Ercantürk geldi yanımıza.

        Bizler de adam sarrafı sanarız kendimizi.

        Anlattım durumu onlara.

        Nedim Binler “Esin aynısı benim başıma gelse kadın bana gelse ‘Tayfun’a ayıp olmasın diye o an tüm kalemleri alırım, daha fazla para veririm" dedi. Aynısını Şebnem’de söyledi. Yani hiç birimizin aklına kötü bir şey gelmez.

        Yani burada hissettiğimiz duygu, “Arkadaşımız göndermiş aman ona mahçup olmayalım" duygusu.

        Ve bu duygumuzu bir dolandırıcı çok iyi biliyor, hem de Instagram hesabından hepimizi takip ederek ve bundan yararlanıyor.

        Pes diyorum insanımıza.

        Pes diyorum vicdansızlara.

        Pes diyorum başka da bir şey demiyorum.

        İyi niyetini kullanarak bir yere gelen, para elde eden her vicdansıza.

        ***

        Ben daha iyisini yaparım ama yapmıyorum

        Malumunuz, sosyal medya son yıllarda hiç adları, sanları duyulmamış insanların yıldızlarını bir anda parlattı.

        Hatta öyle ki, yılların şöhretlerini yok etti yeni şöhretler oluşturdu.

        Ancak bu durum bazı insanları sinirlendiriyor.

        Hatta duruma üst perdeden bakıp “Ne yapıyorlar ki berbatlar, hatta kezbanlar, hatta ortaokul kompozisyonu seviyesinde yazılar yazıyor, öyle konuşuyorlar. Nasıl bu kadar çok satıyor kitapları, nasıl bu kadar çok takipçileri var” diye suçluyorlar.

        Fakat bir gerçek var ki Nilgün Bodur ve diğerleri günümüzün şöhretleri oldu.

        Kitapları yok satıyor, takipçileri günden güne çoğalıyor ve fenomen oluyorlar.

        Evet üst perdeden bakanlar “Ne var ki canım ne yapıyor bunlar” deyip:

        -Ben daha iyisini yaparım ama yapmıyorum.

        -Bakıyorum, izliyorum ama boş boş konuşuyorlar

        -Ben öyle suratıma bir şeyler sürüp kendimi rezil edemem

        -Elimde öyle sürekli telefon çekim yapıp kendimi saçma sapan durumlara sokamam

        Diye dursunlar atı alan üsküdarı çoktan geçti bile.

        HAYALLERİNİ SÜSLÜYORLAR

        Bu insanlar şöhret arkadaşlar.

        Söylemleri, söyledikleri, sizlerin dediği gibi “Ortaokul ayarındaki yazıları” her yerde paylaşılıyor.

        Hatta “O yazı benim değildi. Kitabıma aldım koydum” dediğinde bile takipçileri “Ne var canım almış koymuş” diyerek suçlamıyor bile. Sizler suçladığınız ve ayıpladığınız ile kalıyorsunuz.

        Çünkü bu insanlar birçok kişinin olmak isteyipte olamadığı şeyi yapıyorlar. Birçok kişinin hayallerini süslüyorlar.

        O yüzden de dokunulmazlık yarattılar kendilerinde.

        Kerimcan Durmaz’ın da durumu yıllardır budur.

        Hala çıktığı kulüplerin en çok kazandıran ismi durumunda. Popülerliği yok olmuş değil. Günden güne de çoğalıyor.

        Ve hatta onlar gibi olmak isteyen insanların sayısı da günden güne çoğalıyor.

        ***

        Sen nasıl bir şeysin Kıvanç

        Ben de birçok kişi gibi Organize İşler 2’yi dört gözle bekliyorum. Önceki gün Kıvanç Tatlıtuğ’un “Sarı Saruhan” lakaplı Adanalı bıçkın bir delikanlı olarak sinemaseverlerin karşısına çıkacağı görüntüsü geldi.

        Uzun uzun baktım.

        Kıvanç Tatlıtuğ Hollywood’da rol kesseydi:

        -Çok kez kırmızı halıda boy gösterirdi.

        -Aranılan bir oyuncu olurdu.

        -Zorlu rollerin ismi olurdu.

        -Hatta Kıvanç’ı kılıktan kılığa, rolden role sokmaktan hiç geri durmazlardı.

        -Kilo da alırdı, kilo da verirdi. Binbir rollerden girer, binbir rollerden çıkardı. (Ki bunu da yaptı kendisi daha önce)

        -Oscar heykelciğini kesinlikle kaldırırdı.

        -Oscar’da yardımcı oyuncu rollerinde dahi çok kez aday gösterilirdi.

        Diğer Yazılar