Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ben çok küçüktüm.

        Babam iflas etmişti.

        Evimize dolup taşan insanlar babam iflas ettiğinde gelip, gitmemeye başlamışlardı.

        Yani kapımızı arşınlayan insanlardan eser kalmamıştı anlayacağınız.

        9 yaşlarındaydım bu gerçekle tanıştığımda.

        Sonra büyüdüm. Ve bu mesleğe başladım.

        Çok ünlü, şöhretli insanlar tanıdım. Onların yanı hep kalabalıktı. Ama öyle böyle değil. Fakat bir gün o şöhret yok olduğunda o insanların yalnızlaştığına da şahit oldum.

        Bu tıpkı iflas etmek gibi bir şeydi aslında.

        İflas etmek sadece para, pulla olan bir şey değil.

        Unutmayın.

        İnsan yalnızlığı da iflas etmek gibi bir şeydir.

        En büyük iflas: yalnızlık ve hastalıktır.

        Bu meslekte hastalanıp elden ayaktan düşünce de iflas ediyor oluyorsunuz aslında.

        Şu günlerde Mehmet Ali Erbil’in durumunu da ona benzetiyorum.

        Her zaman yanı çok kalabalıktı. Sürekli insanlar, sanatçı arkadaşları. Sayamayacağım kadar çok kalabalık.

        Ama görüyorum ki 20 gündür hastaneye uğrayan kişilerin sayısı çok az.

        Bir elin parmağını geçmiyor.

        Hatta kimileri bir kere uğrayıp hatta bir iki dakika durup gittiler.

        Tamam yapabilecek bir şey yok belki ama Mehmet Ali Erbil ile bazılarıyla dostluğu bir iki dakika ile sınırlı değildi.

        Öyle böyle değildi.

        Ve maalesef bu ziyaretler gitgide de azalıyor.

        Mehmet Ali Erbil 20 gündür hastanede yoğun bakımda.

        Kızı Sezin Erbil ve yakın arkadaşı Stelyo Pipis bir an olsun yanından ayrılmıyor.

        Fakat onlar gibi Mehmet Ali Erbil’in yanından ayrılmayacak, ayrılmaması gereken çok kişi olması gerekiyordu.

        Ya da ben hala yalan dünyanın yalanlarına inanıyorum.

        Hala çok safım.

        Öyle olması gerektiğini düşünüyorum.

        Çünkü, Mehmet Ali Erbil’in katkı sağladığı, bu yolda yürürken çok emek olduğu kişiler var.

        Fakat görüyorum ki onların hiç biri yok Mehmet Ali Erbil’in yanında.

        Adını bile anmıyorlar.

        Hastaneye uğramıyorlar bile.

        Kızı Sezin Erbil’i aramıyorlar duyduğuma göre.

        Mehmet Ali Erbil iyileşip bunu duyduğunda üzülür mü?

        Bence kahrolur.

        Onu tanıyan biri olarak söylüyorum.

        Ama bu yalan dünyanın gerçeği de bu maalesef!

        Bu gerçek bugün Mehmet Ali Erbil’in başındaysa yarın senin başında olabilir.

        Hayat böyle gerçeklerle dolu.

        Örnekleri de saymakla bitmez.

        Önemli olan bunu fark etmek, fark edebilmek.

        Sezin Erbil’in babasının yanından ayrılmadan ona güç kuvvet olduğunu, onun eski günlerine dönmesi için her gün sabırla hastane koridorlarında beklediğini biliyorum.

        Allah sabır versin gerçekten zor bir bekleyiş bir kız evladı için.
        Mehmet Ali Erbil’e hiç yakışmayan bu sessizliğin bir an önce eski günlere dönmesi için dua ediyorum.

        Unutmadan: Mehmet Ali Erbil’in diğer kızı Yasmin de sürekli babasının yanında. Ama sürekli hastanede kalma görevini abla Sezin üstlenmiş.

        ***

        Ferhat’ın kızı Yağmur’un haykırışı ilk değil

        Önceki gün Ferhat Göçer’in kızı Yağmur Göçer’in açıklamaları vardı.

        Yağmur Göçer, instagram hesabından “Bir kız çocuğunun babasına haykırışı. Senelerin sessizliğini sesi” notuyla bir açıklama yaptı.

        Ciddi açıklamalarda bulunuyor ve babasıyla iplerini tamamen koparttığını anlatıyor.

        Yağmur şu an 21 yaşında fakat 17 yaşında Habertürk’e yaptığı açıklamalarında duygularını ilk kez şöyle anlatmıştı:

        BABALIK GÖREVİNİ YAPMIYOR

        “Astım krizine girmeme neden olan kedilere ve köpeklere benden daha çok kıymet veriyor. Ömür Gedik’in kızıyla benden daha fazla ilgileniyor. 2012’de bir dizi ameliyat oldum. Hemşire ile bırakıp Ömür Gedik ve kızıyla tatile çıktı. Babalık görevlerini yapmamaya başladı. Evi terk edeceğimi söylediğimde ‘Umurumda değilsin, nereye gidersen git’ dedi. Evden çıktım. Kalp kapakçığımın değişmesi için İsviçre’den gelen doktorla anlaştık. 30 Mayıs'ta ameliyat olacaktım ama babam imza vermedi ve ameliyat olamadım. Şikâyetçiyim.”

        YILLARDIR BİLİYORDUK

        O dönem mahkemelik olmuşlardı.

        Yani bir baba ve kızının dramını zaten yıllardır biliyorduk.

        Ama üstü hep kapandı, hep kapatılmaya çalışıldı.

        Ve Ferhat Göçer hiç kabul etmedi.

        Oysa ki, bir kız çocuğu babasıyla yaşadığı olayı yıllardır anlatmaya ve atlatmaya çalışıyordu çaresizce.

        Ne büyük bir acı.

        Ünlü, şöhretli bir babanın kızısınız ve yaşadığınız olay ne korkunç.

        Her şeyden öte sevgisizlik en büyük acı.

        Sevgisizliğin telafisi yok gerçekten.

        Çocuk dünyaya getirmek çok kolay. Ama sonrasındaki sevgisizlik.

        SEVGİ GÖRÜMYOR

        Bu açıklamalardan sonra klasik Ferhat Göçer “Yağmur benim kızım. Evim onun evidir, istediğinde baba ocağı onun yuvasıdır” diye bir açıklama yaptı.

        Her zaman olduğu gibi kabul etmedi.

        Artık bana Ferhat Göçer’in yaptığı açıklamalar göstermelik geliyor. Çünkü bir çere bulmuyor.

        Kamuoyuna göz boyamak için bir açıklama yapıyor üstünü kapatıyor.

        Eğer bir çare bulsaydı bu kız durup durup niye böyle açıklamalar yapsın.

        Demek ki, gerçekten ilgi, alaka, sevgi görmüyor.

        Gördükleri de yetmiyor.

        Demek ki bir şeyler eksik. Hem de büyük ölçüde.

        Ferhat Göçer’in açıklama yapacağına “Ben nerede yanlış yapıyorum” diye oturup düşünmesi geriyor artık.

        Diğer Yazılar