Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İki haftadır Show TV'nin yeni dizisi “Çarpışma” ile çarpışıyorum.

        Ve iki haftadır da şunu görüyorum ki Kıvanç Tatlıtuğ rol yapmak, oynamak, bir karakteri canlandırmak için dünyaya gelmiş.

        O nasıl oynamak, o nasıl hissettirmek.

        Tamam ekip çok iyi, konu güzel ve sürprizler her an karşınıza çıkıyor fakat Kıvanç Tatlıtuğ diziyi öyle bir taşıyor ki, gözünüzü ayıramıyorsunuz.

        Hatta her sahnede Kıvanç Tatlıtuğ çıksın istiyorsunuz, muhteşem gerçekten.

        Her dizisinde kendini bu kadar geliştiren oyuncuların en başında yer alıyor.

        ***

        Boşan ve sevgili ol

        Demet Akalın ve Okan Kurt istemeden boşandılar. Aradan zaman geçti yeniden birlikteler.

        Demet Akalın “Sevgiliyiz böyle daha iyi” açıklaması yaptı.

        Tamam Demet Akalın ve Okan Kurt mecburi boşandılar. Şu an sevgili oldular ama etrafımda tanıdığım o kadar çok kişi var ki boşanıp sonrasında sevgili olarak hayatlarına devam eden.

        Fazlasıyla da mutlular üstelik.

        Boşanıp sevgili olarak takılan birçok kişinin açıklaması: “Geçinemiyorduk, evlenince o büyü bozuldu. Ama sevgili olunca her şey çok daha güzel” diyorlar.

        Neden daha güzel geliyor biliyor musunuz?

        -Kimse kimseye mahkum hissetmiyor kendini.

        -İki tarafta kendini özgür hissediyor. Yani her an kapıyı vurup gidebilir duygusunda ilişkiyi yürütüyor.

        -Evliyken “Nasıl olsa imzayı attık artık tamamdır benim” duygusu tamamen yok oluyor.

        -Saygı özellikle saygı sevgiliyken daha çok devreye giriyor.

        -Evliyken kendini bırakan, salan erkek ya da kadın sevgiliyken daha dikkatli, daha bakımlı ve daha özenli oluyor.

        O yüzden sevgililik durumu her zaman daha güzeldir bazı kişilere göre.

        Tabii bu herkes için geçerli değil. Çoğu insan evli olmayı sever. Ama bazı kişiler sevgiliyken daha mutlu. Ve daha uzun soluklu oluyor ilişkileri. Buna çok kişide şahit oldum.

        ***

        Bir kadın en yakın kız arkadaşına kızarsa

        Meral Kaplan ve Seçkin Piriler çok yakın iki arkadaştı. Öyle yakınlardı ki, aralarından su sızmıyordu.

        Ne olduysa yazın oldu ve iki arkadaş birbirine girdi.

        Öyle ki, bu iki kadın da kendi aralarında şiddet uyguladı.

        Şimdi ise devamı geldi. Seçkin Piriler, kendisine borcu olduğunu söylediği Meral Kaplan’a haciz gönderdi.

        Çünkü “en yakın arkadaşım” dediği kişiye artık kin, nefret, acımasızlık her türlü duyguyu besliyor.

        Geçmiş olsun.

        Bir kadın en yakın kız arkadaşına kızarsa gözünün yaşına bakmaz. Seçkin ve Meral’de bunun en yakın örnekleri.

        ***

        Bu adamları durdurun

        İzmir’de sokak ortasında bir erkek kadını dövüyor, arabasına bindirip kaçırıyor.

        Ve buna hiç kimse bir şey yapamıyor.

        Bunu sokak ortasında hiç çekinmeden yapan biri evinde, kimselerin olmadığı yerde, dört duvar arasında neler yapar kim bilir?

        Allah aşkına şu leş pislikleri durdurun.

        Neden hala en büyük cezaların verildiği yasalar çıkmıyor?

        Neden neden neden?

        Günden güne kadına şiddet daha çok çoğalıyor.

        Bu kadar zor mu bu yasalar çıkması.

        Mesela bu adam şimdi elini kolunu sallaya sallaya gezecek mi?

        Ya da ifadesi alınıp bırakılacak mı?

        Örnekleri çok fazla. Hemen salıveriliyor. Ama ya sonra?

        O kadını öldürüyor ya da daha fazla şiddet uyguluyor.

        Bunun önüne geçecek yasalar ise hala çıkamıyor.

        Caydırıcı, korkutucu yasalar yok. Neden çünkü bu ülke kadınını sevmiyor, korumuyor.

        ***

        Deprem çantasın hazır mı?

        Hayatımızda her ufak ya da büyük sorunlar oluyor.

        Bazılarını çok fazla kafaya takıyoruz, bazıları için ise kahroluyoruz.

        Özellikle yaşadığımız ülke gerçekleri malum. Ve aslında bu gerçeklerin en önemlisi ve en büyüğü de “Deprem!”

        Bizler deprem gerçeğini hep unutuyoruz.

        Es geçiyoruz.

        Ya da unutmak istiyoruz.

        Önemsemiyoruz ve “Allah’tan geliyor yapacak bir şey” yok diyoruz.

        Tamam yapacak bir şey yok belki ama önlem almıyoruz.

        Çarpık yapılaşmaya hiç gelmiyorum. Ama bizim yapmamız gereken görevleri de es geçiyoruz.

        Ancak yaşadığımız ülke gerçeği olarak deprem gün gibi orada duruyor.

        Önceki gün İstanbul’da çok kişi depreme uyandı. Ben duymadım ama duyanlar var.

        Ve yine sağımda solunda herkes birbirine “Deprem çantan var mı?”, “Evinde depremle ilgili bir şeyler yapıyor musunuz?” gibi sorular sormaya başladı.

        Evet çarpık yapılaşma, yetkililer bir şeyler yapmıyor ama ya sen kendin için önlem alıyor musunuz?

        Sizin var mı “Deprem çantanız” mesela.

        Şahsen benim yok.

        Bir kez daha araştırdım deprem çantasının içinde:

        -Su

        -Enerji veren yiyecekler

        -Yedek piller ve fener

        -İlkyardım çantası

        -kişisel reçeteli ilaçlar

        -Çocuklarınız varsa onların kullandığı ilaçlar.

        -Birer kat giysi

        -bir miktar para

        -Kolay tanışabilir battaniye

        -Çakı

        -Düdük

        -Kalem, kağıt

        -Önemli telefon numaralarının ve iletişime geçilecek kişilerin bilgilerinin bulunduğu su geçirmeyen dosya

        -Çocuklar, yaşlılar, engelliler ve ev hayvanları için özel malzemeler

        -Tuvalet kağıdı, tuvalet atıkları için naylon poşetler

        En baş malzemeler olarak geçiyor.

        Yani bu çantayı hazırlayan kaç kişi vardır acaba?

        Ya da gerçekten var mıdır?

        Belki deprem olduğu zamanlar hazırlanıp bir kaç ay sonra kaldırılıyordur bu çanta.

        Eminim buna.

        Haklı olarak bu çanta gözünüzün önünde de yaşanmaz ki!

        Ama yapacak bir şey yok. Bu gerçek maalesef gün gibi orada aynen duruyor. Biraz daha duyarlı olmak ve es geçmemek adına bir kez de ben hatırlatayım istedim.

        Tabii Allah korusun ve bu çantaya hiç ihtiyaç olmasın o ayrı.

        Diğer Yazılar