Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sosyal medyanın insanı mı demek gerek, son yılların insanı mı demek gerek bilmiyorum ama bu dönem insanında bir hastalık türedi.

        Ve hızla da yayılıyor.

        Adeta bir salgın.

        Bu hastalığın adı “Memnuniyetsizlik.”

        Son yıllarda hiç kimse hiç bir şeyden memnun değil.

        Evinden, arabasından, kıyafetlerinden.

        Gezip dolaştığı yerlerden.

        Hep daha fazlasını istiyor.

        Ya da sosyal medyada gördüğü her şeyi istiyor.

        *

        Tamam neyse bunları geçtim.

        Kıyafeti, tatili, arabayı, evi geçtim.

        İnsanoğlu bu ister. Olabilir.

        Bunları gerçekten anlayabiliyorum ama bir başka insanın dış görünüşünden neden memnuniyetsiz kalıyor çağın insanı bir türlü onu anlamıyorum.

        Mesela çok kilolu insana “Zayıfla çok şişkosun” diyor.

        Zayıf insana, “Biraz kilo al çok zayıfsın” diyor.

        Kaşı ince insana “Kaşlarını biraz kalınlaştır” diyor.

        Kaşı kalın insana “Kaşlarını biraz aldırsana” diyor.

        Diyor da diyor.

        Aslında neden memnun olduğunu da oda bilmiyor.

        *

        Örnek veriyorum hemen.

        Şimdi ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.

        Çağımızın insanı Pınar Altuğ’a “Şu kaşlarını kalınlaştır biraz ne kötü kaşların” diyor.

        Nesrin Cevadzade’ye, “Kaşlarını alsana. Kaşların çok kalın” diyor.

        Özge Ulusoy’a “Biraz kilo al bacakların çok çırpı, kolların kopacak gibi” diyor, İrem Derici’ye “Yine çok kilo aldın biraz zayıfla” diyor.

        Yani diyorlar da da diyorlar.

        Ben yoruldum yazarken “Diyor” kelimesini çok kullanmaktan ama üzgünüm gerçek bu.

        Çağımızın insanı mutlu olmuyor. Hiç bir şeyden.

        Anlık mutluluklarda artık hiç kimseye asla yetmiyor.

        Ve sonuç ortaya büyük bir hastalık çıkıyor. “Memnuniyetsizlik”

        *

        Göbeği içeriye çekmek Türk kadının ata sporudur

        Melike İpek Yalovalı evlenirken göbeği serbest bırakınca olanlar olmuş.

        Hemen “Hamile mi?”, “Hamile misin?”, “Jet hızıyla evlendi kesin hamile” gibi yakıştırmalar yapılmış.

        Melike İpek Yalovalı da “Göbeği içeriye çekmek benim ata sporum. Çekmediğim zaman böyle oluyor işte. 41 kiloya düştüğüm zaman bile göbeğim vardı. O zaman da içime çekiyordum. Bazen çekmediğim de kilolu, çektiğim zaman zayıf çıkıyordum” tadında bir açıklama yapmış.

        Yeminle al benden de o kadar.

        Ama genel Türk kadınının durumunu öyle güzel açıklamış ki, Melike.

        Genel olarak tüm kadınlar göbeğini içeriye çeker.

        Eğer o göbek içeriye çekilmezse kilolu gözükürsün.

        Yani yalnız değilsin Melike. Ata sporunu hepimiz yapıyoruz inan.

        *

        Memlekete yabancılaşmak

        Sosyal medya demişken daha da tuhaf görüntülere denk geliyorum son zamanlarda.

        Birileri çekip yüklüyor.

        Bizler de kendi ülkemizde neler olup bittiğini öğreniyoruz. Ve sonra da “Bu benim memleketim mi? Olamaz” diye isyan ediyoruz.

        Mesela bir sünnet düğününde bir kadın dans ediyor. Ama çirkin bir dans.

        Yani etraf çoluk-çocuk dolu. O ortamda yapılmayacak bir dans gösterisi sergiliyor.

        Gösteri de demek istemiyorum ama ne diyeceğimi inanın şaşırmış durumdayım.

        Mesela eskiden dansözler çıkardı düğünlerde. Ama dansöz kostümleri olurdu üzerlerinde ve ona göre müzik çalardı.
        Hazırlanır ve ona göre dans ederlerdi.

        Adabıyla.

        Fakat bu kadın eteğini sıyırıyor, tuhaf tuhaf olmaması gereken bir dans sergiliyor. Korkunç gerçekten korkunç.

        Sonra Adana'da bir hastane de bir topluluk horon tepiyor.

        Etrafta insanlar şaşkın şaşkın bakıyor.

        Hastaların dolu olduğu hatta hasta yakınlarının yoğunlukta olduğu bir hastane.

        Ama horon tepiliyor.

        Bakıyorsunuz sadece izliyorsunuz.

        Gözleriniz kocaman kocaman oluyor.

        Burası gerçekten benim memleketim olamaz,olmaz, olamaz.

        Böyle saçma şeyleri bizler daha önce görmedik. Tanıklık etmedik.

        Ve keşke hiç tanıklık etmesek.

        Diğer Yazılar