Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Önceki gün bir habere denk geldim.

        Bergüzar Korel’in ablası Zeynep, Amerika’da yeni bir hayat kurmuş.

        400 TL’ye evlere temizliğe gidiyormuş. 70 TL’ye de köpek gezdiriyormuş.

        Zeynep Korel’e arkadaşları, “İmkanın var, durumun iyi. Neden böyle yaşıyorsun?” diye sorular soruyorlarmış, şaşırıyorlarmış hatta durumuna.

        Zeynep Korel’de yeni hayatını ve tercihlerini anlatırken kendini şöyle savunuyor: “Şu an gündelik yapıyorum. Evlere temizliğe gidiyorum. Bunun daha aşağısı yok. Hiç bir şey ayıp değil. Çalışmak bir ayıp değil. Utanmıyorum” gibisinden konuşmuş da, konuşmuş.

        Öncelikle.

        Açıklamasında ki, şu bölüme acayip takıldım: “Evlere temizliğe gidiyorum. Bunun daha aşağısı yok”

        Bu ne demek!

        Evlere temizliğe gelenler aşağılık mı?

        Yani kendisi öyle mi, bakıyormuş bu duruma ben gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum.

        Ve insan çalışmaktan, emeği ile namusu ile para kazanmaktan neden utansın?

        “Utanmıyorum” diye açıklama yapmak neyin nesi?

        Zeynep hanım uyuşturucu pazarlamıyor, kaçakçılık yapmıyor, hırsızlık yapmıyor. Neden utansın ki!

        Gerçekten evlere gündelikçiliğe gidenler utansın mı?

        Bunu mu anlayalım!

        Gerçekten böyle anlamsız, saçma açıklamalar duymadım. Ve çok garibime gitti.

        Zeynep Korel bence hayatını sorgulayan şaşıran arkadaşlarını da bir an önce hayatından çıkartsın.

        Onlar kötü niyetli. Ya da kendisi gerçekten çok kötü niyetli.

        Benim ablam da yıllardır Hollanda’da yaşıyor. Oralarda mesela acayip normal böyle işler biliyor musunuz?

        Bu ülkede kimsenin tahmin edemeyeceği konumlarda bulunan insanlar kuaförde, barda, markette çalışıyorlar. Hatta evlere temizliğe gidiyorlar, barlarda tuvalet temizliyorlar.

        Ve hiç de bu tarz konuşmalar konuşulmuyor. Bunu sorun etmiyorlar. Keyifle anlatıyorlar.

        Ablamda bir dönem bir sürü işlerde çalıştı. Bisiklet öğretiyordu en son oradaki kadınlara.

        Yani gerçekten namusuyla bir işte çalışıp “Utanmak” çok garip çok.

        Ve gerçekten Zeynep Korel’in yaptığı açıklama tarzı bana çok saçma ve komik geldi. Gerçekten bilinçaltında kendisi bu tür işler yapanları biraz küçümsüyormuş.

        Ben maalesef buradan bunu çıkarttım.

        Türkler bilinçaltı utanır

        Bu arada kesinlikle genelleme yapmıyorum ama Türkler bazı işlerden utanır.

        Dizi ve filmlerimizde de bu konu sık sık işlenir.

        Fabrikada çalışır, “Yöneticiyim” der.

        Sekreterdir “asistanım” der.

        Babası kapıcıdır “Babam doktor” der.

        Evlere temizliğe gider “Ben bu evin sahibiyim” der.

        Konfeksiyonda çalışır “Arkadaşımı ziyarete gitmiştim” gibi yalan uydurur.

        Der de der.

        Az biraz Yeşilçam filmleri izleyen ya da yeni nesil dizileri izleyen ne demek istediğimi anlayacaktır.

        REKLAM

        ***

        Artık hep şüpheyle yaklaşılıyor

        Kenan Işık ile başlayan serüven şimdi Kenan İmirzalıoğlu ile devam ediyor ve en sonunda 1 milyon sahibini buldu.

        Evet “Kim Milyoner Olmak İster” yarışması yeni sunucusu Kenan İmirzalıoğlu ile start aldı ve ilki de üç gün önce gerçekleşti.

        Yarışmacı Arda Ayten de 1 milyonluk soruyu açtırdı ve kazandı.

        Ve tam da bu yarışma sonrasında sesler aynen şöyle yükseldi:

        1-Kesin kurgu.

        2-Kenan İmirzalıoğlu gelir gelmez 1 milyonun gitmesi ne manidar.

        3-Yıllarca kimse 1 milyonluk soruyu açtıramadı.

        4-Kenan İmirzalıoğlu kesin anlaşma yapmıştır.

        5-Nasıl reklam oldu ama!

        Gibi uzayıp gidiyor konuşmalar.

        Peki ama neden?

        Neden hep bir şüphe, hep bir “Kurgudur” kesin yaklaşımları.

        Oysa ki, biz inanan, güvenen bir toplumduk.

        Neden kimselere güvenmiyor olduk?

        Her şey, sahtekarlıkla mı yapılıyor yani?

        Sizi bilmem ama bu beni acayip rahatsız ediyor.

        Hep bir şüphe hep bir kinaye hep bir ima!

        Çok saçma. Böyle yaşanmaz. Ben yıllarca bu sektörde olmama ve çok şey görmeme rağmen insanlara güvenmeye devam ediyorum ve edeceğim de.

        REKLAM

        ***

        Joker’e çoktan Oscar’ı verdik bile

        Geçen cuma vizyona girdiği ilk gün gittim Joker’e.

        Doyamadım.

        Joaquin Phonex’in oyunculuğuna.

        Filmin su gibi akmasına.

        Gerilime.

        Hiddete.

        Şiddete.

        Ve yüzümüze çarpan ciddi gerçekliğe.

        Cuma gününden bu yana filmi düşünüyorum. Eviriyorum, çeviriyorum, tartıyorum, biçiyorum.

        Filmden çıktım “Oscar” hak sütü gibi helal olsun. Benim Oscar belli diyorum.

        Ama yalnız değilim.

        Cuma gününden bu yana tanıdığım, tanımadığım kişiler Joker’i konuşuyor.

        Önceki gün de Nişantaşı’nda bir yerde oturuyorum. Yan iki masamda insanlar hararetli hararetli filmi konuşuyordu.

        Ve onlardan da duyduklarım üç aşağı beş yukarı aynı.

        -Kesinlikle izlemelisin.

        -Muhteşem bir oyunculuk.

        -Oscar’ı kesin alır.

        -Joker başlı başına bir şaheser.

        -Kimse kötü doğmuyor.

        -Resmen adamı kötü yaptılar.

        -Hangi Joker daha iyiydi.

        Diye uzayıp gidiyor.

        Kısacası imkanınız varsa Joker’i izleyin. Ama öyle boş boş izlemeyin. İzledikten sonra uzun uzun düşünün. Tartın, biçin.

        Diğer Yazılar