Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Önceki gün, Demet Akalın ve Alişan’ın yeni sabah programına bakıyorum.

        Bülent Serttaş da konuklar arasında.

        Konu kilo.

        Erkeklerin kilosu.

        Ki Bülent Serttaş kiloları ile barışık biri. Bizler onu her zaman öyle sevdik ve gördük.

        Yani aslında konu Bülent Serttaş’ın dışında.

        O an Sinan Akçıl’ın geçen hafta fazla kilolarını gösteren haber konu.

        Programda o an Sinan Akçıl’ın göbeği, aldığı kilolar, göbeği masaya yatırılmış.

        Sinan Akçıl o an röportajında, “Benim göbeğim yok. O kendisine baksın. Yıllarca Alişan plajlarda tişörtle dolaştı. Lahmacun yedi. Ters ışık mağduruyum ben. Gülben Ergen’i, Hülya Avşar’ı, Sibel Can’ı şimdi anlıyorum. Çok haklılarmış” diyerek Alişan’a da laf atıyor.

        Alişan da, Sinan Akçıl’ın plajda çekilmiş fotoğrafını ekrana verip, üzerinde konuşuyor. Sinan’ın göbeğine dikkat çekip, “Bu yağ işte göbek” diye diye anlatıyor.

        Vay arkadaş.

        Vay ki ne vay.

        Canlı yayın da, hem de bir ekranda.

        Allah’ım şükürler olsun.

        Bu günleri de gördük…

        Yıllarda kadın bedenini masaya yatıran, eviren çeviren, konuşan. Yok kadının selilüti, yok kadının göbeği derken erkek bedeni hakkında konuşuluyor.

        Gerçekten tebrik ederim. Gerçekten şükürler olsun.

        Ve lütfen hem ekranlarda, hem gazetelerde erkek bedeni hakkında daha çok konuşulsun.

        Lütfen daha çok…

        Belki bu sefer biz kadınların ne hissettiğini daha iyi anlaşılabilir.

        Bu yazın şarkısı "Cennetten Çiçek"

        Yaz aylarında bir şarkı dile dolanıyorsa tamam.

        Bu yaz da “Cennetten Çiçek” dillerde.

        Mekanlarda o şarkı çalsın diye DJ’ye şampanyalar yollatılıyor.

        Hatta mekanlarda defalarca çalıyor.

        2020 yaz, “Cennet Çiçek” yazı oldu.

        Zehra’nın şarkısı 7’den 70’e herkesin dilinde.

        Mesela 2019 yazının hiti Zeynep Bastık’dan gelmişti. Hatırlayın “Felaket”i.

        “Bu kız bir felaket felaket” diye diye geçirdik geçen yazı.

        Bir önceki yaza gidelim.

        Yani 2018 yazına.

        O da Jabbar’ın “Raf” ıydı.

        “Bulursun, ararsan hata. Hep ölçer, biçersen cefa. Unutulur gidersin, kaldırırlar rafa” diye diye bir yaz geçti.

        Covid 19’lu geçen bu yaz da “Cennetten Çiçek” unutulmayacak.

        Fakat bu şarkının değişik bir kavrama duygusu var. Bu yüzden uzun yıllar insanların dilinde olacak belli ki.

        Hemen unutulmayacak.

        Ancak Zehra’nın ilk çıkışta böyle bir şarkı yakalaması da işini zorlaştırdı.

        Bunun üstüne çıkması zor. Ama tabii hiç de belli olmaz. Öyle bir şarkı yakalar ki, “Cennetten Çiçek” den de güzel olur.

        Şarkı işi sürprizli bir iştir. Hiç belli olmaz.

        Simge'nin "Misafir"i

        Bu yazın aslında bir başka sürprizli şarkısı da yok değil. Simge’nin 2011 yılında çıkarttığı “Misafir” şarkısı fena şekilde dillerde.

        Bizim arkadaş gurubumuzdan Feyzan Cihan sessiz sedasız her gün bu şarkıyı dinletmeye başladı.

        Bizim geçmişten es geçtiğimiz şarkı fena dilimize dolandı.

        Özellikle pandemi döneminin yıldızı oldu.

        Şimdi de bir bakıyorum her yerde çalıyor.

        Her mekanda.

        Geçen hafta D Maris, Manos’ta bile Simge’nin “Misafir’i çalıyordu.

        Bazı şarkılar vardır ki, gerçekten büyülüdür. Yıllar geçse bile yeniden harekete geçebilir.

        Simge’nin “Misafir”i de tıpkı böyle.

        “Fallarda çıkan biri” var diye diye bu yaz da tekrar etti kendini.

        Sibel'den "Hayat"

        Uzun süredir beklediğim bir albüm vardı o da Sibel Can’ın albümü.

        Önceki gün “Geliyorum” diye yayınladı “Hayat”ı.

        Belli ki, gümbür gümbür geliyor.

        Cuma günü çıkıyormuş. On şarkılık albümde benim de yıllar önce dinlediğim bir İsra Gülümser şarkısı var ki of of.

        Çıkar çıkmaz dillere dolanacak, “Bil Diye Söylüyorum”...

        Rezilsin rezil

        Bir kadın işini, gücünü bırakmış.

        Sokak hayvanlarının yemeğini alıp çöpe atıyor.

        Hiçbir sebep yok.

        Hiçbir neden yok.

        Bir canlının yemek hakkını elinden alıyor.

        Yaradanın yarattığı bir canlının.

        Ne söylersiniz bu rezile…

        Ne dersiniz.

        Gerçekten görüntüyü izlerken söylediklerimi yazamıyorum şu an buraya.

        O kadar öfkeliyim ki!

        Sonra sakin olmaya çalışıp düşündüm.

        Bu nasıl bir kadın?

        Nasıl yetiştirilmiş.

        Çocuğu var mı?

        Kocası var mı?

        Yeğenleri var mı?

        Kardeşleri var mı?

        Annesi, babası hayatta mı?

        Bilmiyorum onlar nasıl düşünüyor. Onlar da bu kadın gibi. Ama ben bu kadının bir ailesinin bir ferdi olsam, bir daha yüzüne bakmayı bırak ailenin kütüğünden adını çıkartmak için mahkemeye verirdim.

        Yüzünü görmeyi değil, adını bile anmazdım.

        Diğer Yazılar