Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bundan iki ay önce, “Kilo aldığım dönem kapak çekimine gidip, sonrasında iç sayfalara alındığımı öğrendiğim oldum. Dizi sektörü de kilolu diye kadına başrol vermiyor” diyen Hazal Kaya’dan sonra şimdi de Pelin Öztekin, “Kilolu kadınlara başrol verilmiyor” diyerek bu sıkıntıyı yeniden gündeme getirdi.

        Yani büyüklerimizin “Bir dirhem et bin ayıp örter” lafı tarih oldu.

        Yeşilçam'daki balık etli kadınların, hafif göbekli jönlerin dönemi de yok oldu.

        Artık:

        Zayıfsan ekrandasın.

        Zayıfsan başroldesin.

        Zayıfsan gündemdesin.

        Zayıfsan güzelsin.

        Zayıfsan başarılısın dönemi başladı.

        93 kilo veren Pelin Öztekin, “Başrolün 50 kilo olup jönün çok yakışıklı olması gerekmiyor. 100 kilo olan biri aşık olmaz mı, acı çekmez mi? Ne kadar sempatik olursanız olun kiloluysanız size başrol verilmiyor” demiş.

        Ben son yıllarda, hiç hatırlamıyorum mesela ülkemizde kilolu bir başrol oyuncusu.

        Ya da göbekli bir jön.

        Dizilerde yataktan ful makyaj ve saçları yapılı kalkıp, 7-24 topuklu ayakkabı ile dolaşan kadınlar var.

        Kadınların çoğu da davete gider gibi giyiniyor.

        Genelde hepsi zengin.

        Hepsinin lüks arabaları ve evleri var.

        Yani yapılan işlerde doğallık sıfır.

        Bu yüzdendir ki, bizler hala eski Türk filmlerini izliyoruz.

        Kopamıyoruz.

        Çünkü doğal, olduğu gibi, bizden. Hayatın tam da içinden filmlerdi.

        Fakat şimdi dizilerde yaşanan hayatlar bu dönemi asla yansıtmıyor.

        Yansıtmadığı gibi de sektör kiloya takmış durumda.

        Kilolu olan başarılı oyuncuya da olsa, rol vermiyor.

        Kiloyu dayatıyor da dayatıyor.

        Yani diyeceğim odur ki, bu kafalar değişmezse bu kilo muhabbeti de bitmez efendim.

        Milleti de, sektörü de dar bir alana sıkıştırdılar. Güzel zayıf kadın, yakışıklı jön. Zengin kadın, zengin erkek, yalılar, güzel kıyafetler. Ful makyajlar.

        Falan filan...

        Mevzu böyle dönüp dolaşıyor.

        Son günlerde tek bir konu var: Aşı

        Son günlerde tek bir konu var: Aşı
        0:00 / 0:00

        Malumunuz Covid illetinden kurtulamadık. 11 Aralık'ta aşı gelecek tartışmaları sürüyor.

        Ve etrafımda kiminle karşılaşsam, konuşsam daha merhaba demeden:

        -Aşı olacak mısın?

        -Aşı olur musun?

        -Ben aşıyı bekliyorum?

        -Ben aşı olmam. Sen olur musun?

        -Hemen gidip aşı olacağım.

        -İlk kimlere yapılacak biliyor musun?

        -Aşı aşı aşı...

        Başka bir şey konuşulmuyor.

        Online konserler başlıyor

        Online konserler başlıyor
        0:00 / 0:00

        İki gün önce bahsettim bu köşede.

        Online konserler başlıyor diye.

        İşte tarihler açıklandı.

        Ücretler açıklandı.

        İster evinde tek başına, ister arkadaşlarınla.

        Tabii arkadaşların bir araya gelmiyorsun. Onlara şifre veriyorsun, onlarda ekrandan izliyor bağlanıyorlar konsere. Sen de canlı canlı konser esnasında yazışıyorsun herkesle.

        Şimdi mesela kesinleşen konserler var.

        Cem Adrian, Yaşar, Ziynet Sali ve Buray.

        Bilet fiyatları 23 TL. ama altı kişilik alırsan 113 TL.

        Ben de geçen sosyal medyadan, "Kimin online konserini izlemek için para verirsin" dedim. En çok Sıla, Kenan Doğulu ve Tarkan dendi.

        Bu isimler konser verirse ücret ödeyip alır, dinlerim dendi.

        Ki bu tarz konserlere biraz alışsak iyi olur. Unutmayın müzik ruhun gıdasıdır. Müziğe de ihtiyaç var.

        Bu arada 2021 Bostancı Gösteri Merkezi konser tarihleri de belirlendi elbet.

        Ocak ayından itibaren her şey normaledönerse konserler yapılacak elbet. Şimdilik insanlar konser tarihleri belirliyor.

        Ki benim en büyük istediğim normale dönmesi. Konser alanında konser izlemenin keyfi malum bir başka.

        Diğer Yazılar