Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Efe Önbilgin’in maceralarına yetişmek mümkün değil. Aslında, yaşadıkları hakkında kitap yazılabilir. Beyazperdede yer alsa Harry Potter’ı geride bırakır gibi geliyor bana. Neyse aslında kendisini sevmiyorum dersem yalan olur. İyi, neşeli, muhabbeti keyifli ve kesinlikle çok akıllı biri. Deniz Akkaya’yı da bence çok ama çok seviyor. Aralarında farklı bir bağ var. Bu bağ ilerde daha da çok bağlanmalarına neden olacak bence. Geçtiğimiz hafta birkaç kez bir araya geldik. Bizim muhabbetimiz ayrı ama sonuçta; ben gazeteciyim ve gördüğümü de yazmam gerekiyor. Efe Bey’i geçen akşam yani Lucca’yı ateşe verdiği günün gecesinde Reina’da gördüm. Bilen bilir, ben Reina’ya gitmiyorum. Ama o gün bir arkadaşımın, “Hadi gel zaten biz de çıkmak üzereyiz. Yarım saat takılır çıkarız” zoruyla gittim. 20 dakika kaldığım süre içinde önümdeki iki locada yaşanan kargaşa beni çok eğlendirdi. Saatler 02.00’yi gösterdiği sırada Efe Önbilgin arkadaş grubuyla eğleniyordu. Bir ara elindeki buz kovasını yan locada oturan mimar Melkan Tabanlıoğlu’nun kafasından aşağıya geçirdi. Melkan Hanım da elindeki bardağı Efe Bey’in başından aşağıya döktü. Kavga, tartışma yok. Eğleniyorlar sanki ama o gece iki loca bir anda birbirine karıştı. Ben asıl Reina’nın işletmecisi Ali Ünal’a üzüldüm. Öyle bir hali vardı ki, bir yandan Melkan Hanım’a tişört veriyor, diğer yandan Efe Bey’in gömleğini çıkartıp tişört giydiriyordu. E ne yapsın, ne de olsa Reina onun evi sayılır; ortalığı toparlamak da onun görevi tabii. İşletmecilerin işi zor.

        Gay barda dansöz modası başladı

        Uzun süredir hafta sonları İstanbul’da olmadığım için cumartesi geceleri sabahlayamıyordum. Bu hafta sonu İstanbul’un altını üstüne getirdim diyebilirim. Çok mekâna uğradım, çok insanla karşılaştım. Şunu söylebilirim ki, cumartesi gecesi her yer tıklım tıklımdı. Ve insanlar da vur patlasın çal oynasın eğleniyorlardı. Geceyi uzun süredir gitmediğim gay barlarda tamamladım. En son durak ise Love’dı. Love’da sahnede dansöz görünce inanamadım. Kaslı ve yağlı vücutlarıyla erkeklerin yerini dansöz Bianca almış. 03.30’da mavi kıyafetiyle öyle kıvrak dans ediyordu ki, herkesi coşturdu.

        Cihangir’i Bodrum mu zannettiniz?

        Ben bu kadınları anlamaz oldum. Ya giyinmeyi bilmiyorlar ya da tacize uğramak istiyorlar. Tamam Cihangir diğer yerlere göre daha gelişmiş, daha modern ama Bodrum da değil en nihayetinde. Kızlar sanki denizden çıkmış da salına salına yürüyor. Hani minicik şortlarla gezmenin ne âlemi var? Tamam ben de istiyorum İstanbul’un Amsterdam, Londra olmasını ama olmuyor işte. Şimdi Cihangir’de her milletten insan var. Karmakarışık bir yer ama bu kadar çıplak dolaşmak rahatsız ediyor gözü bir süre sonra. Kızın arkasından salyaları akmış bir adamı görmek ise rahatsızlığımı bin kat artırıyor. Yoksa başka bir şey değil yani.

        Diğer Yazılar