Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Serpil Timuray’ı tanımayanınız yoktur herhalde.

        Vodafone, yıllar önce Telsim’i TMSF’den satın almış, şirketin başına da İngiltere’den bir yönetici göndermişti.

        Türkiye’nin en büyük 2. GSM şirketi tepetaklak gitmeye başlamış, abone sayısında ve gelirde uğradığı büyük kayıplar sonrasında neredeyse Türkiye’den çıkacak mı sorularının gündeme gelmesine neden olmuştu.

        Tam bu sırada Vodafone bir değişiklik yaparak şirketin başına Serpil Timuray’ı getirmişti.

        Timuray’ın gelmesiyle birlikte birdenbire her şey hızla değişmeye başladı.

        Vodafone Türkiye hızlı bir değişime girdi, yeniden yapılandı, eksiklerini tamamladı, yeni bir müşteri iletişim stratejisi oluşturdu ve büyük bir hızla önce kayıplarını telafi etti, sonra da hem abone sayısı, hem de gelirde hızlı bir büyüme yakaladı.

        Bu başarının ödülü ise Timuray’ın Vodafone’da hızlı bir yükselişe girmesi ve Londra merkezde önemli bir pozisyona gelmesi oldu.

        Serpil Timuray’ın hızı burada da kesilmedi, Vodafone’da yukarıya tırmanmaya devam etti.

        Şiketin CCSO yani Pazarlama ve Stratejiden Sorumlu Başkanlık görevine geldi.

        Muhtar Kent’ten sonra çokuluslu bir dünya devinde en önemli pozisyona gelen bir Türk, böyle bir başarıyı elde eden ilk Türk kadın yönetici, Türkiye’nin de gururlarından biri oldu.

        Vodafone’un Pazarlama ve Stratejiden Sorumlu Başkanı Serpil Timuray ile Londra’da bir araya geldik

        İşte o Serpil Timuray, “Vodafone’da şirket tarihinin en büyük değişimine imza atıyoruz, bunu bizimle paylaşmaya var mısınız?” diye davet edince kalkıp Londra’ya gittik.

        Timuray ve ekibi, Vodafone’un bir marka imajı ve vaadi olarak bir değişime girmesi gerektiğini düşünmüşler.

        “Niye” diye sordum, “Markada bir sorun mu vardı?”

        “Hayır yoktu. Eğer yenilenme için bir sorun olmasını beklerseniz zaten çok geç kalmışsınız demektir” dedi.

        Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 17 ülkede, 13 bin kişiye gelecekle ilgili sorular sormuşlar.

        Hepsinde ama hepsinde, “Gelecek bugünden daha iyi olacak” yanıtları ağırlık kazanmış.

        Yaş gruplarında ise gençler geleceğe daha umutla bakarken, yaş ilerledikçe geleceğin daha iyi olacağına ilişkin beklentiler düşüş göstermiş, ama yine de olumsuz bakanların üzerinde kalmış.

        18-24 yaş grubunun yüzde 62’si teknoloji ile beraber geleceğin çok daha iyi olacağını düşünen bir iyimserlik içindeymiş.

        Bunun üzerine “Fütüristik araştırmalar” konusunda uzman Futerra şirketi ile anlaşmışlar ve geleceğin nasıl şekilleneceğini, gençleri nelerin beklediğini ve buna nasıl katkı sağlayabileceklerini araştırmışlar.

        Teknolojinin sağlıktan temiz enerji üretimine, kaynakların verimli kullanımından insan gelişimine, çalışma koşullarının iyileştirilmesinden yeni iş alanlarına kadar hangi alanlarda nasıl katkılar sunabileceği üzerinde yoğunlaşmışlar.

        Bunu da “Future optimism” yani “Gelecek iyimserlik” adı altında toplamışlar.

        Gelecekte, Vodafone nasıl bir rol üstlenerek bu iyimserliğe katkı sağlayacak, bunun araçlarını geliştirmeye ve geliştirmeyi sürekli, yenilenebilir kılmaya odaklanmışlar.

        Ve sonunda 30 yıllık şirket tarihinin en büyük değişimini gerçekleştirme kararı almışlar.

        Bu iyimserliğe, iyimserliğin gerçek sahibi olan insanları da davet etmek, bu iyimserliği artırmak şirketin hedefi haline getirilmiş.

        Ve şimdi bunu yarından itibaren tüm dünyada büyük bir kampanya ile duyuracaklar.

        Bu girişimin mottosu: “Gelecek heyecan verici... Ready?”

        İlk cümle Vodafone’un hizmet verdiği ülkelerin dilinde olacak.

        Son kelime olan “Ready?” ise İngilizce.

        Ready aslında “Hazır mısın?” demek ama ben bunu “Var mısın?” diye okumayı tercih ediyorum. Çünkü bu bir davet. Geleceğin parçası olma daveti.

        Davet edildiğimiz gelecekte neler mi var?

        - 3D yazıcılarla ev eşyalarımızdan evlerimizin kendisine, otomobil parçalarından kullandığımız tüm aletlerin yapıldığı, aynı yazıcılarla biyomekanik yedek organların, uzuvların üretildiği,

        - Karbon kaynaklı yakıtların giderek ortadan kalktığı ve dünyaya her gün yüz yıllık enerji ihtiyacını yollayan Güneş’in enerjisinden faydalanıldığı,

        - Kişiye özel ilaçların kolaylıkla üretildiği,

        - Şehirleri birbirine bağlayan 600 kms hızlı trenlerin olduğu, kent içlerinde otonom elektrikli araçların dolaştığı,

        - Trafik kazalarının sıfıra indiği,

        - Sağlık hizmetlerinin büyük bir hıza kavuştuğu,

        - Ucuz enerji ile kirletilen kaynakların temizlendiği, suya ulaşmakta güçlük çeken 1.2 milyar insana temiz suyun ulaştırılabildiği,

        - Tarım ürünü üretiminin arttığı ve gen teknolojileri ile insanların protein ihtiyacının çok daha ucuza karşılanabildiği bir dünya...

        Ve daha tahmin bile edemediğimiz pek çok gelişmenin bizi beklediği bir dünya.

        Anladığım kadarıyla Serpil Timuray böyle bir dünya hayal ediyor.

        Bu dünya gerçekten heyecan verici ve karamsar olmaya gerek yok. Soru şu olmalı: Karamsarlığa devam mı edeceğiz yoksa heyecan verici bir geleceğe var mıyız?

        Diğer Yazılar