Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Akşam misafir gelecek.

        Her zamanki gibi mutfağa dalmışım.

        Bir yandan sos hazırlıyorum, bir yandan ördekleri konfi yapıyorum.

        Ellerim, ne ellerimi dirseklerime kadar yağ içindeyim, telefonum çalmaya başladı.

        Beni arayanlar genelde çok başarılı zamanlama yaparlar.

        Ya böyle bir işle uğraşıyorumdur, ya da gayet namüsait bir durumdayımdır ki, telefonum çalar.

        Otururken çaldığına hiç şahit olmadım.

        Neyse uzatmayayım, arayan tanımadığım bir numara.

        Açtım telefonu, “Fatih Abi, ben Acun...”

        Yurt dışındaki futbolcularımız Acun’a takılınca kariyerleri tepe takla aşağı doğru gidiyor diye yazmıştım ya dün, onun için aramış.

        Acun'u 90'ların başından beri tanırım.

        “Abi Allahaşkına beni yıllardır tanırsın, herkesten daha iyi bilirsin, bir futbolcuya zarar verecek neyim var benim, içki içmem, gece hayatım yoktur, alemlere akmak gibi bir huyum yoktur. Niye benimle takılan futbolcunun futbol hayatı bitsin. Emre ile, Arda ile 19 yaşından beri beraber takılırız. Kötü futbolcu mu oldular yani.”

        Güldüm.

        “Sabahlara kadar playstation oynarsın. Zaten burdayken sorun yok. Yurt dışına gidince akılları sende kalıyor galiba.”

        “Yapma abi, ne bende kalacak akılları. Ben Emre ile Emre 19 yaşındayken arkadaş oldum. Kariyeri aşağı mı gitti yoksa hep yukarı mı? Galatasaray, İnter, İspanya İngiltere, Fenerbahçe hep yukarı gitti. Her yerde başarılı oldu. Yaşı oldu 37 hala taş gibi oynuyor. Keza Arda. O da gencecikti arkadaş olduğumuzda. Galatasaray’da kaptan oldu, oradan Atletico Madrid. Atletico’yu ilk kez İspanya şampiyonu yapan kadronun orta sahası ona emanetti. Şampiyonlar Ligi finali oynadı. Daha ne yapacaktı. Haa Barcelona’da son sezonu kötü gitti ama herkesin kariyeri bir yerden sonra aşağı iner. Sonra yine çıkabilir. Abi Mesut’u bile bana bağlamışsın. Ben Mesut’la 5 yıldır arkadaşım. Benimle arkadaşken Almanya ile Dünya Şampiyonu oldu. Real’de oynadı, Arsenal’e geçti. Kötü bir kariyer mi bu?”

        “Galiba seninle Türkiye’de çok eğleniyorlar. O yüzden de akılları Türkiye’de kalıyor. Sürekli buraya gelmek istiyorlar” dedim.

        “Abi yapma, bu çocuklarla ilgili beni suçlamak değil, tam aksine bana madalya takmanız lazım. Bu çocukların kariyerleri boyunca hep arkadaştık ve hepsi Türkiye’nin en başarılı futbolcuları oldu. Niye tersini söylemiyorsun? Niye Acun’la beraber Arda ve Emre uluslararası futbolcu oldular, Acun onların kariyer yapmasına destek verdi demiyorsun. Demiyorsunuz. Ben senin tam aksini düşünüyorum. Bana teşekkür borçlu Türk futbolu diye düşünüyorum. Belki de katkım vardır bu arkadaşlarımın o noktalara gelmesinde. Tamam haklısın Mesut geçen sezonu iyi geçirmedi ama bak seneye nasıl oynayacak.. “

        Bu anlattıklarını yazacağımı söyledim.

        “Şunu da yaz abi, Almanya’da doğup büyümüş, daha önce kendimi Alman gibi hissediyorum diyen Mesut’un Türkiye’de yaşamak istemesine, Türklük duygularının artmasına, Almanların yaptığı haksızlığa tepki göstermesine katkım olduysa bu beni gururlandırır abi. Çok iyi yaptı Mesut. Hadsizlere haddini bildirdi” dedi.

        Biraz da işlerinden bahsettik.

        Yunanistan ve Meksika’daki işleri çok iyi gidiyormuş.

        Şimdi ABD’de aldığı kanalı yükseltmeye başlamış.

        Bu arada Fox da kendisiyle ortak bir şeyler yapmak istiyormuş.

        * * *

        İngiliz farkı

        Onca filozof, onca sanatçı, onca bilimadamı, onca bilgi, onca kültüre rağmen Almanlar’ın neden bir dünya devleti olamadığını buna karşın İngilizlerin neden üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk kurduklarınının basit bir göstergesi Arsenal’den geldi.

        Almanlar kendilerini 4 yıl önce Dünya Şampiyonu yapan takımın en önemli oyuncusu Mesut Özil’i ırkçı suçlamalarla milli takımdan koparırken, İngilizlerin Arsenal takımı tüm bu Alman rezaletine karşı oyuncusuna destek vermek için dün oynadığı bir uluslararası karşılaşmada Mesut Özil’e takım kaptanlığını verdi.

        Bir dünya devleti olmak isteyenlerin özgürlüğe, fikire, insan haklarına, ırkçı olmamaya özen göstermesi gerektiğini Arsenal’in örneğinde bir kez daha gördük.

        Özgürlük olmadan da büyük ve zengin bir devlet olunabilir.

        Ama dünya devleti olunamaz.

        * * *

        Debelenme Ceceli batıyorsun

        Eski eşinin evine gizli kamera yerleştirerek görüntülerini elde eden ve daha sonra da bunu “Gazeteci dostları” ya da “suç ortakları” vasıtasıyla kamuoyu ile paylaşıp “rezilliğin daniskasına” imza atan Mustafa Ceceli isimli “tarikat ehli” olma iddiasındaki yurttaşımız şimdi paçayı kurtarma derdine düşmüş olmalı.

        Çünkü dün aniden ortaya çıkan bir tip “Ceceli’ye eşinin durumunu ben bildirdim” diyor.

        Belli ki palavra.

        Ayrıca da, de ki o bildirdi.

        Peki bu durum Ceceli’nin işlediği “suçu” ortadan kaldırıyor mu?

        Birin evine, odasına gizli kamera yerleştirerek hayatını kayda almak ve sonra da bunu gazeteci kullanarak yaymak “yasal” hale mi geliyor birisi “Ben haber verdim” dedi diye.

        Ceceli ve akıl hocaları çok uyanık bir şekilde hedef saptırmaya, işledikleri suçu arka plana atıp, meseleyi eşinin ilişkisi üzerinden kendi lehlerine çevirmeye çalışıyorlar.

        Yok öyle şey Ceceli.

        Sen suçlusun.

        Evlere kamera koyamazsın.

        O görüntüleri gazeteci olduğunu iddia eden kişiler eliyle yayamaz, yazdıramazsın.

        Çocuğunla ilgili bir sorunun var ise mahkemeye gidersin.

        Çocuğun açısından sakıncalı gördüğünü, durumu gizli kamera görüntüleri ile değil tanık ifadeleri ile ortaya çıkarırsın.

        O yüzden şimdiki debelenmelerin senin suçunu ortadan kaldırmaz.

        Seni suçsuz hale getirmez.

        * * *

        Anne mi baba mı!

        Yukarıdaki yazıya bakarak, çocuğuyla ilgili talebinde Ceceli’yi yüzde yüz haklı gördüğümü falan zannetmeyin.

        Pedagojik açından düşününce o çocuğun Ceceli ile büyümesi, annesiyle büyümesinden daha sakıncalı geliyor bana.

        Düşünsenize hayatını bir sözde tarikat şeyhinin emirlerine göre düzenleyen, kendini Hz. Muhammed’in bugünkü sureti olarak tanıtan bir sözde şeyhin emirleri doğrultusunda eşini boşayıp, başka biriyle evlenen, bilgilere göre kendi grupları içinde her türlü “acayipliğin” yaşandığı bir sözde tarikat ortamında yaşayan bir baba, çocuk için daha mı iyi olur?

        Yargının bu konuda karar verirken, bir tür “Adnan Oktar” benzeri yapıya çocuk verilir mi, gözönüne alması lazım!

        * * *

        Güç unutturmasın

        Ali Koç farklı bir başkan portresi çiziyor ve çok da hoşuma gidiyor yaptıkları.

        Tabii henüz maçlar yok, sonuçlar yok.

        Asıl Başkan’ı lig başlayınca göreceğiz herhalde.

        Yine de söylediği bir cümleye bayıldım.

        “Eleştiri ihanet değildir.”

        Çok doğru.

        Umarım başkanlığı süresince bu cümleyi söylediğini asla unutmaz.

        Çünkü genelde güç, geçmişte söylenen güzel sözleri unutturan bir hastalıktır.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Ne zaman adam oluruz’un yerine cinsiyetçi görünmeyen bir cümle bulabildiğim zaman

        Diğer Yazılar