Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ah Nedim ah…

        Yabancı bir Nedim’den söz etmiyorum. Bizim Nedim Şener, yabancımız değil.

        Sevgili meslektaşım, onurlu arkadaşımız.

        Önceki akşam Habertürk televizyonunda işadamlarına çağrı yaptı, “Yurt dışına kaçırdıkları dolarları getirsinler. Vatandaş üzerine düşeni 15 Temmuz’da yaptı, sıra işadamlarında” diyerek.

        Kulağa hoş gelen popülist bir çağrı.

        Popülizm iyidir ve etkilidir. Ancak gerçeklerle her zaman örtüşmez.

        Yurt dışına para kaçıran birkaç işadamı yok mudur? Vardır elbet.

        Biz de duyuyoruz bazılarını.

        Kimi 50, kimi 100 milyon dolar kaçırmış.

        Yatırım için değil, mevduat olarak.

        Ama toptancı bir yaklaşımla işadamları demek, şu günlerde kan ağlayan iş dünyasına haksızlık Nedimciğim, emin ol haksızlık.

        Adam yatırım yapmış, dolarla borçlanmış bankalara. Onun canı senden, benden daha çok yanıyor.

        O batarsa, binlerce insan işsiz kalacak. Hepimizin canını yakacak sonunda.

        Bırak o işadamını. Bırak parasını zaten ekonomik sistemin içinde tutan adamın yakasını.

        Bak bu işler nasıl oluyor sana anlatayım.

        İşkembeden atarak değil, örnekle.

        Hatırlarsın, bundan önceki krizleri.

        Hani şimdi diyorlar ya, “Küresel kriz Türkiye’den patlayacak”

        2001 Küresel Krizi de Uzakdoğu’dan, Uzakdoğu kaplanlarından patlamıştı.

        Merkez üssü Güney Kore idi o ekonomik depremin.

        Peki biliyor musun o zaman Kore halkı ne yaptı?

        Kore Devlet Başkanı “Dövizinizi bozdurun” çağrısı falan yapmadan bankalara koştu.

        Kimi evindeki dövizini, kimi kasasındaki altınını bankalara yatırdı.

        Hani bizim “Yastık altı” dediğimiz türden servetini.

        Bunun faydası ne mi oldu?

        Ekonominin dışında, atıl duran bir büyük kaynak ekonominin emrine girdi.

        Evde, kasada, yastık altında boş durup ABD ekonomisine kaynak olan kağıtlar, birden bire Kore ekonomisine “Can suyu” oldu.

        Bozdurmaya, kırdırmaya da gerek yok.

        Doları dolar, altını altın olarak yatırdılar bankalara.

        Evde, yastığın, yatağın altında duran parayı ekonomik sisteme sokmak, yabancıdan borç bulmaktan daha ucuz, daha garantili kaynaktır.

        Hangi cinsten para olursa olsun fark etmez.

        İşadamının zaten ekonomi içindeki parasını boşver Nedim.

        Sen 15 Temmuz’da tankın altına yatana, yatmayana seslen.

        Asıl çözüm onlarda.

        Bankaya para yatırmak, tankın altına yatmaktan daha riskli değildir.

        Onu anlat herkese.

        Bankaya yatırılacak her kuruş, tankın paletine tıkıştırılan bir çaputtan daha etkilidir.

        Emin ol.

        ***

        Kurlardaki siyasi etki nasıl hesaplanır?

        Sevilay Hanımcığım, gelelim size.

        Okurların sana tepki gösteriyormuş, “Niye doları moları yazmıyorsun” diye.

        Yazmamakla doğru yapıyorsun bence.

        Anlamadığın konuda yazmamak lazım.

        Zaten yazanlar da pek anlamıyor bu işten.

        Sözde “Analiz” yapıyorlar.

        Analiz dediğinin “Anal” kökünden geldiği söylenir ki, katılırım genelde.

        Bak sana analiz değil bir gerçek yazayım. Basit bir matematik hesabı bu.

        Parmakla bile yaparsın.

        Herkes rahip meselesi, siyasi etki falan diyor ya.

        Mesele öyle değil.

        Yani anlayacağın, bu kur artışının siyasi etkileri muhakkak vardır ama tekil değildir o etki. İşin bir de “Dünya ekonomisi” boyutu vardır.

        Şöyle ki;

        Son üç ayda doların temel paralara karşı yani euro ve sterline karşı performansına bir bakalım.

        1 euro 1.25 dolardan 1.16 dolara düştü.

        1 sterlin 1.43 dolardan 1.30 dolara düştü.

        Yani eurodaki 9 cent kayıp 45 kuruşa karşılık gelir.

        Sterlindeki 13 cent 65 kuruşa karşılık gelir.

        Bu farkları düşersen ki reel düşüştür piyasa gerçeğidir. Doların siyasi etkiden uzak, ekonomik etki ile gerçek anlamda kazandığı değerdir bu.

        Papaza falan bağlı değildir. Ne Almanya’da, ne İngiltere’de tutuklu papaz vardır.

        Hakiki, ekonomik kayıptır bu.

        Geride kalan düşüş ne kadarsa o da siyasi etkidir.

        Sen şimdi oluşan dolar kurundan bu etkiyi düşerken, aradaki fark siyasi etkidir.

        Gerisi laftır.

        Boş laf.

        ***

        Otomobil peşinde

        Fleetcorp adında Arap menşeli uzun dönemli araç ve filo kiralama şirketi battı ve arkasında yüzlerce mağdur bıraktı.

        Bu şirketin batışının ardından meydana gelen gelişmeler, memlekete ayna tutacak nitelikte.

        Fleetcorp adlı bu şirketten alacaklı olan 5 banka var.

        Türk bankaları.

        Yok yok, bu tanım doğru değil. Bu kadar Türk bankası kalmadı memlekette.

        Türkiye’de faaliyet gösteren 5 banka demek daha doğru.

        Bu bankalar Feleetcorp’tan alacaklarını tahsil edebilmek için şimdi şirkete ait yollarda dolaşan otomobillerin peşine düşmüşler.

        Öyle ki, geçenlerde Feleetcorp’a ait bir araçla tatile giden birisi, yolda çevirmeye takılmış.

        Polis bir bakmış ki, otomobil için “Yakalama” emri var.

        Tatile giden aileyi yolda indirip, otomobile el koymuşlar.

        Şimdi bankalar el konulan bu araçların başka bankaya değil de, kendilerine getirilmesi için polislerle işbirliği arayışında imişler.

        ***

        Büyükelçilik şakası

        ABD Büyükelçiliği “sağlam dost ve sağlam müttefiğiz” diye bir açıklama yapmış.

        Okudum.

        İnanamadım.

        Sağlamı buysa çürüğü, bozuğu nasıl olur diye merak ettim.

        Ya da bizim bilmediğimiz bir numara var ortada.

        ***

        Ben küfür etmemeyim de kim etsin!

        Adam 2001 yılında 7 kişiyi öldürüyor.

        Açık, net!

        İtirafını da ediyor, gizli saklı değil.

        Mahkum oluyor.

        Bir cani içerde diye rahatız değil mi?

        Siz öyle zannedin.

        Adam çoktan çıkmış.

        2018’de gidiyor, 1 kişiyi daha öldürüyor.

        Silahını beğendiği için. Başka bir nedeni de yok.

        Yine tutuklanıyor.

        Peki ben böyle adalete, böyle mahkumiyete, böyle infaz sistemine küfür etmeyeyim de. Ne yapayım.

        7 kişiyi öldür.

        Yata yata 15 yıl yat.

        Ve elini kolunu sallaya sallaya çık.

        Git bir kişiyi daha öldür.

        Bakın yazın bir kenara.

        3 sene sonra aynı adam bir kişi daha öldürecektir.

        Çünkü bu sistemle seneye çıkar.

        Sonra da en az bir kişiyi daha öldürür.

        Demedi demeyin.

        ***

        Sunal Ailesinin işi gücü yok mu?

        Türkiye’de filmleri en çok seyredilen, üzerinden yıllar geçtiği halde hala güldüren, düşündüren, eğlendiren Kemal Sunal’ın filmlerini eleştirmiş adını hayatımda ilk kez duyduğum ve duyduktan yaklaşık 3 saniye sonra unuttuğum biri.

        Demiş ki, “Kemal Sunal filmleri bu ülke insanına hakarettir”

        Açıkçası bu cümlede bir Kemal Sunal’a değil, Türk halkına açık bir hakaret görüyorum.

        Bu filmler bu kadar izlenip bu kadar sevilmişse ve bunu iddia eden adını hatırlamadığım kişi bu filmlerin hakaret olduğunu düşünüyorsa bu halka hakarettir, Sunal’a değil.

        Tabii işin bir diğer tarafı da Sunal ailesinin bu kişiyi ciddiye alıp yanıt vermesi.

        İşiniz gücünüz mü yok da her türlü saçmalığa, zırvalığa yanıt veriyorsunuz.

        O yazının adını bilmediğim yazarı ile Kemal Abi’nin adını yan yana anmak dahi Kemal Abi’ye yapılmış bir ayıptır.

        ***

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        En iyi mücadele yolunun işini elden geldiğince iyi yapmak olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar