Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sabiha Gökçen Havalimanı’na alçaktan düşen diyebileceğimiz Pegasus uçağı ile ilgili türlü bilgi tezvirat uçuşuyor.

        Biz de bu tezvirat içindeki bilgilerden bir şeyler öğrenmeye çalışıyoruz.

        Bu konu ile ilgili yazımda kendimce önemli bir hata yaparak “Kule ve pilotun karşılıklı hataları” dedim geçen gün.

        Sonrasında da pişman oldum.

        Henüz uçağın uçuş ve kokpit ses kayıt cihazları dinlenmemiş, kule ses kayıtları henüz açıklanmamış, ben ise tezvirata bakarak kendimce yorum yapmışım.

        Tüm okurlardan özür dilerim.

        DHMİ’de Hava Trafik Kontrolörüolarak çalışan bir okurum ise bu konu ile ilgili, önemli bilgiler verdi ve ben de sizinle olayı değil ama yöntemle ilgili tartışmalara yeni bir boyut kazandırabilecek bu bilgileri paylaşmak istedim:

        “Fatih Bey iyi günler,

        Ben DHMİ’de çalışan bir Hava Trafik Kontrolörüyüm. Yazınızda değindiğiniz bir konuda naçizane görüşümü paylaşmak isterim.

        O günkü kazada kulenin pilotun bir dizi hatası var gibi bir söyleminiz olmuş. Bu konuda hata yaptığınızı belirtmek ve usulü size anlatmak istedim.

        Hava trafiğinde pist kullanımı her zaman rüzgara göre ayarlanır. Uçaklar kaldırma kuvvetinden maksimum faydalanmak için her zaman rüzgarın içine doğru iniş kalkış yapmak isterler.

        Ancak bu arka rüzgarla inip kalkamayacakları anlamına gelmez. Her şirketin kendi belirlediği rüzgar limitleri bulunur. Bu bilgiyi kontrolör bilmez ve bilmek zorunda da değildir. Gelen trafik daha erken inmek için veya diğer yönde belki de fırtına bulutu olduğu için bazen ters piste arka rüzgarla inmek isteyebilir.

        Bu durumda pilot gerekli üniteyle temas kurarak ters pist talebini iletir. Bu durumda son rüzgar pilota söylenerek "Niyetiniz nedir?" diye sorulur.

        Pilot tekrar talebini yineler ise ve trafik durumu müsait ise ters pist talebi kabul edilir. Bu kazada da konuşmaların duymadığımız kısmında pilotun 06 pisti talebi olmuştur.

        Kontrolör arkadaşımız ses kaydında da duyduğumuz gibi 500 feette önceki uçağın rüzgar raporunu son rüzgar durumunu ve kendisinden önceki 2 uçağın pas geçtiği bilgisini veriyor.

        Uygulama tamamen doğrudur. Kontrolörün sorumluluğu gerekli bilgiyi pilota vermektir. Kontrolörün pilota ‘Pas geç’ deme yetkisi yoktur.

        Ancak ve ancak pist üzerinde bir araç ya da yabancı madde tespit eder ise, o halde pas geçme talimatı verebilir. Hiçbir kontrolör hiçbir pilota ‘Rüzgar çok şiddetli pas geçin’ diyemez. Bu pilotun uzmanlığıdır. O uçağın hangi rüzgarda inebileceği, nasıl kontrol edildiği gibi birçok bilgiye biz kontrolörlerden çok daha hakimdir. Bu sebeple nihai karar pilottadır. Eğer kontrolör burada rüzgar sebebiyle pas geçme talimatı verirse pilotun yetkisini gasp etmiş olur.

        Havacılık kuralları yoruma açık kurallar değildir. Bu işte size göre doğru bana göre doğru yoktur.

        Ayrıca askeri hava trafik kontrolörü birini bulup havacılık uzmanı diye konuşturmak da doğru değildir. Askeri hava trafik kuralları ile sivil hava trafik kuralları birbirinden çok farklıdır.

        TATCA (Türkiye Hava Trafik Kontrolörleri Derneği) gibi derneklerden görüş alınması çok daha doğru olacaktır.”

        *

        İngiliz çeliği

        Aylar önce OYAK’ın British Steel’i yani İngiltere’nin en önemli uzun çelik üreticilerinden birini almak için görüşmelere başladığında O doğru bir iş yaptığını düşünüyordum.

        Çünkü firma Avrupa’nın en önemli uzun çelik üreticilerinden biriydi. Türkiye’nin demiryolu rayı imalatındaki eksiğini giderecek bir yatırımdı ve çok ciddi bir know how’ı Türkiye’ye kazandıracaktı.

        Ancak bir süre sonra görüşmelerden çekildi.

        İddia “Türkiye’nin parasını yurt dışına mı yatıracaksınız?” şeklinde bir uyarı aldığıydı OYAK'ın.

        Oysa iş doğru idi ve yurt dışına gidecek para öyle milyarlar falan değildi.

        Ancak bu uyarı doğru muydu bilmiyorum fakat bildiğim British Steel’i almak için Çinlilerin de devreye girdiği ve bu rekabet nedeniyle fiyatın yükselmesinden rahatsız olan OYAK’ın “açık arttırmaya” dönüştürmemek için görüşmelerden çekildiği ama British Steel’e ilgisini kaybetmediğiydi.

        Bu arada OYAK Türkiye’de yatırım olanaklarını araştırıyordu ve Demirören Grubu’na ait Total de OYAK'ınilgilendiği işler arasındaydı.

        Hatta bunun bir kurtarma operasyonu olduğu, Demirören’in medya varlıklarının da OYAK’a satılabileceği dedikodusu vardı.

        Bunu o zaman OYAK’a en üst düzeyde sorduğumda “Medya işi ile işimiz olmaz. Ne Demirören’in ne de bir başkasının medya işi ile ilgileniyoruz. Ancak Total ile ilgilendiğimiz doğrudur. Çünkü büyümemiz gerekiyor ve Total hem sektör olarak ilgimizi çekiyor hem de fiyat olarak. OYAK’ın yapısına çok uygun ve büyütmek için her türlü potansiyele sahip olduğumuz bir alan” yanıtını aldım.

        Şimdi OYAK’ın çekildiği British Steel pazarlığına bir zamanlar Mesut Yılmaz’a şimdi ise AK Parti’ye yakın Cengiz Holding’in dahil olduğu söyleniyor.

        Bu arada OYAK’la ilgili bir şeyi de unutmadan söyleyeyim.

        Bir zamanlar siyasal İslamcılarınçok eleştirdiği bir kurumdu OYAK. Türkiye’nin Koç Grubu’ndan sonraki ikinci büyük holdingini artık eleştirmediklerini görüyorum.

        *

        Şurası kesin

        CNN Türk’ün CHP tarafından boykot edilmesi son günlerin medya mevzuu.

        Zannedersin ilk ve tek boykot bu.

        Yahu Türkiye’de boykot edilmeyen yayın kuruluşu, boykot edilmeyen gazeteci mi kaldı!

        Her partinin kendince boykot ettiği, ambargo uyguladığı basın kuruluşları var, gazeteciler var.

        Gazetecilerin akreditasyona tabii tutulduğu, hoşa gitmeyen gazetecilerin uçaklara, toplantılara, kurumlara alınmadığı bir ülkede böyle bir boykotun ne şaşırtıcı bir tarafı var ne de önemli.

        Hele hele siyasi taraflara eşit muamele etmeyen bir ortamın boykotu son derece normal.

        Ben siyasi parti olsam böyle boykotlar yapar mıyım?

        Yapmam. Tam aksine üzerine giderim.

        Daha çok çıkmak isterim ama Türkiye’de bu işler böyle yürümüyor.

        Belki de onlar haklı bilemem.

        Bu arada Ekrem İmamoğlu’nun CNN’de katılacağı bir program da güme gitmiş ve İmamoğlu’nun programa katılmayacağı bildirilmiş.

        Program sunucusu da “Hani siz seçilince rozeti çıkaracaktınız, hani herkesi kucaklayacaktınız” diye kızmış İmamoğlu’na.

        TBMM kürsüsünde tarafsızlık yemini edip tarafsız olmayanlara sorulmayan sorular bunlar.

        Ama şurası kesin.

        İmamoğlu bu programa çıksa idi eğer aynı kişi ve arkadaşları “İmamoğlu partisini takmadı. Boykot duvarında gedik açıldı. İmamoğlu CHP’ye uymadı” gibi başlıkları atacaklardı.

        Kesin.

        *

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Nalıncı keserine benzemediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar