Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yardım kampanyası başladı.

        Gönüllü kampanya için pek çok “kamu kurumu” maaşlardan kesinti kararı almışlar.

        Gönülsüzsen dilekçe verip “Benim maaşımdan kesmeyin” diyebilirsiniz.

        Zengin elbet yardım etsin ama zaten dar gelirliden bir de böyle para kesmek pek hoş olmasa gerek.

        Bir de “el kesesi” cömertleri var ki, kendilerinin hastasıyım.

        Mesela TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu.

        10 milyon bağışladığını duyunca “Helal olsun adama" diyecektim.

        Meğer TOBB’un parasından bağışlamış.

        Ne güzel değil mi, gariban maaşlı memur cebinden, oda başkanı sanayici oda kasasından ya da el kesesinden.

        Şimdi sorayım size “Kim asıl bağışçı?”

        4000 TL’lik maaşından 400 TL kesilen memur mu, yoksa yarı kamusal kasadaki milletin parasını veren mi?

        Sevgili Hisarcıklıoğlu, o parayı vermene gerek yok ki!

        Zaten hükümet istese bir kararname ile TOBB’un elindeki milyarları alır ve ihtiyacı olan esnafa dağıtır.

        Kamuya ait olduğu halde açıklamadığınız TOBB’un elindeki kaynak son duyduğumda Sabah gazetesine göre 2012 yılında 6 milyar dolardı.

        De ki hiç artmadı, bugün de o kadar.

        O zaman 10 milyon bağışlayacağına, bu olağanüstü durumda sıkıntıya giren esnafa, sanatkara, üyene dağıtsana o parayı.

        Şimdi kızacaksınız bana “Nereden çıktı bu” diye.

        Sen milletle dalga geçer gibi el kesesinden 10 milyon dersen, ben de bunu derim.

        Darılmaca gücenmece yok!

        *

        Acun nöbete

        Zannederim sonunda yine iş dönüp dolaşıp Acun’a gelecek.

        Acun Ilıcalı yine akşamları televizyonlarını kampanya makinası haline getirecek.

        Her gece ekranda Acun’u sağa sola telefon açıp para toplarken göreceğiz.

        Eskiden “Fenerbahçe Türkiye’nin aynasıdır” derlerdi.

        Anlam veremezdim.

        Meğer gerçekten öyle imiş.

        *

        Karar başka, uygulama bambaşka

        Kararlar alınıyor ve zannediliyor ki karar sorunu çözdü.

        Uygulama nasıl oluyor, gerçek hayatta neler oluyor kimse bilmiyor, görmüyor, görenler de söylemiyor.

        Mesela küçük esnafın kredileri üç ay ertelenecek diye bir karar alınıyor.

        Lafa bakarsan herkes zannediyor ki, faizsiz ya da çok düşük faizle sorgusuz sualsiz başvurusuz krediler ertelenecek.

        Kazın ayağa öyle olmuyor ama.

        Esnaf bankaya gidiyor.

        Evet erteleniyor.

        Ama erteleme ücreti, sözleşme değişimi, osu busu şusu derken astar yüzünden pahalı oluyor.

        Kredi borçlusuküçük esnaf kredi sicilini bozmayı göze alsa erteletmemek daha ucuza mal olacak.

        Sadece orada mı böyle!

        Asla.

        Mesela Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu bir karar alıyor!

        “Testler hızlandırılsın, yaygınlaştırılsın”

        İyi de nasıl!

        Bütün iyi niyetine rağmen Bakan Koca’nın 6 saatte sonuç veriyor dediği testin sonucu vatandaşın eline bazen 2, bazen 3, bazen 4 günde geçiyor.

        En iyi ihtimalle ertesi gün.

        Allah var, iyi niyet var, gayret var ama yığılma var, birikme var...

        Kararla, gerçek örtüşmüyor.

        *

        Biraz da tasarruftan söz etsek

        Para toplamayı konuşuyoruz da, niye tasarrufu konuşmuyoruz.

        Devletimiz bir yandan da kendi yapacağı tasarruftedbirlerini konuşup vatandaşa anlatsa ya!

        Makam aracı savurganlığından, hadi Cumhurbaşkanı’nı anladık itibar falan ama onun dışında her yere özel uçakla gitmeyi alışkanlık haline getirmiş kamu yöneticilerinin bundan vazgeçmesinden, bol keseden temsil ve karşılama, uğurlama giderlerinden başlasak.

        Sonra gereksiz yatırımlardan, üretime dönük olmayan harcamalardan vazgeçildiğini de açıklasak.

        Vatandaş açısından daha kabul edilebilir hale gelmez mi her şey!

        *

        Şartlı bağış

        Belediyelerin bağış kampanyalarına yatırılan paralar bloke edildi ve belediyelerin “yasa dışı” bir kampanya yürüttüğü söylendi.

        Yasalara bakınca belediye yönetimlerinin gerçekten hatalı bir tutum içinde olduklarını görülüyor ama hükümetin tepkisi de biraz aşırı oldu.

        Zaten sonra bir yumuşama emaresi gösterdiler.

        Ben şunu söyleyeyim.

        Bu salgın belası yerel yönetimlerle merkezi yönetimlerin ortak çabası olmadan çözülmez.

        O yüzden siyasi kavgayı bir kenara bıraksın herkes.

        Ele ele çalışın.

        Milleti ölümden, hastalıktan koruyun.

        Kavganızı sonra yaparsınız.

        Bu arada belediyeler için benim iki çözüm önerim var:

        1. Basit öneri: Belediyelere aktarılacak bağışlar Kızılay tarafından toplansın. Kızılay’ın daha önce yaptığı ve alışkın olduğu biçimde yardımları “... belediyesine aktarılmak üzere...” diyerek şartlı bağış şeklinde Kızılay’a verelim. Üstelik bu kez yurt dışına değil, yurt içinde bir belediyeye aktaracağı için çok daha kolay olur.

        2. Komplike öneri: Belediyeler yardım için birer web sayfası hazırlasın ve yardıma ihtiyacı olan kişileri burada isim vermeden listelesin ve bu kişilerin son günlerin modasına uygun biçimde “IBAN” numarasını versin. Bizler de buradan istediğimiz kadar kişiye yardım edelim. Yardım edilenler listeden düşürülsün ama yardımın yapılıp yapılmadığı da online olarak takip edilsin!

        *

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Tuvalette sakız çiğneyenin ne yediği konusunda şüpheler oluştuğunu unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar