Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bugün uzun uzun, derin derin yazılar yazacak takatim yok niyeyse.

        Kendimi biraz yorgun hissediyorum.

        Sıcaktan olsa gerek.

        Ya da gündemin yarattığı bir yorgunluk da olabilir.

        Siyasi uçlardaki azgın azınlığın fikir vandalizmi de bu yorgunluğun bir nedenidir belki.

        Emin olamıyorum.

        Dün gece geç saatlerde, zihinsel yükle yatağa girerken aklıma rahmetli Süleyman Demirel geldi.

        Nur içinde yatsın çok didişirdik kendisi ile.

        Onun olgunluk döneminde gazetecilik yaptım.

        Genelde kendisine muhalif idim.

        Kızardı bana.

        “Deli oğlan” lakabını takmıştı.

        Cumhurbaşkanlığı sırasında da sonrasında da sohbetlerimiz olurdu.

        Gördüğüm en iyi içen adamdı rahmetli.

        Bir şişe viski ya da bazen konyak içer sallanmazdı bile.

        Yine böyle birlikte masanın başına oturduğumuz bir akşam,

        siyasette her şeyin vakti olduğunu, vakti geldiğinde olacak gelişmeyi kimsenin durduramayacağını anlatmak için bir hikaye anlatmıştı bir gün.

        İkinci Dünya Savaşı’nın son günleridir.

        İtalya’yı işgal eden ABD askerleri arasında Joe diye çok fırlama, çok çapkın 20-21 yaşlarında yakışıklı bir delikanlı vardır.

        Her akşam farklı bir İtalyan güzelle beraber olan Joe sabah da birliğine gidip hikayelerini herkese anlatmaktadır.

        Bir gün Joe sabah kasığında müthiş bir ağrı ile uyanır.

        Ağrı dayanılmazdır.

        REKLAM

        Hemen birlikteki doktora götürürler Joe’yu.

        Doktor pantolonunu indirmesini söyler.

        Pantolon iner, doktor Joe’nunkini incelemeye başlar.

        Birkaç dakika baktıktan sonra pantolonunu çekmesini söyler.

        Joe’yu karşısına oturtur ve “Haberler iyi değil” der.

        Joe heyecanlanır.

        “Ne varmış sir” diye sorar.

        Doktor tane tane anlatır:

        “Penisinde çok ciddi bir sorun var. Hemen kesmemiz gerekiyor.”

        Joe kabul etmez.

        “20 yaşındayım. Daha önümde uzun bir hayat var. Çocuğum bile yok. Ben bunu kabul edemem. Başka bir doktora görünmek istiyorum” der.

        Joe’yu uçağa koyup Berlin’e yollarlar.

        Avrupa’daki en iyi askeri doktor oradadır.

        Joe doktorun karşısına geçer.

        Pantolon indirilir.

        Doktor inceler.

        Pantolon çekilir.

        Joe doktora meraklı gözlerle bakar.

        Doktor yavaş yavaş anlatmaya başlar:

        “Sevgili Joe, teşhiste bir hata yok. İtalya’daki doktorun söylediği gibi. Bunu kesmemiz lazım.”

        Joe yine isyan eder.

        “Ben en iyi doktora görünmek istiyorum. Beni Amerika’ya gönderin” der.

        Joe uçağa bindirilir.

        Washington’a en iyi askeri hastaneye gönderilir.

        Oradaki en iyi bevliyecinin karşısına çıkarılır.

        Doktor pantolonu indirtir.

        Şöyle bir inceler.

        Son derece sinirli bir şekilde “Çek evladım pantolonu” der.

        Joe merakla sonucu beklemektedir.

        Doktor Joe’ya bakar ve “Evladım bu askeri doktorların yetersizliği beni çok sinirlendiriyor. Seni iki doktor muayene etmiş ve sana açık söyleyeyim ikisi de yanlış teşhis koymuş. Bunları nasıl doktor yapmışlar bilmiyorum ama senin kesinlikle bir ameliyata ihtiyacın yok. Seni ameliyat etmek eşeklikten başka bir şey değil. Sana boşuna ızdırap çektirmişler” der.

        REKLAM

        Joe sevinir. “Nasıl tedavi edeceğiz sir” diye sorar.

        Doktor “Çok basit. Çık şu sandalyenin üzerine” der.

        Joe oturduğu sandalyenin üzerine çıkar.

        Doktor “Atla şimdi aşağı” der.

        Joe atlar.

        Atladığı anda penisi kopup yere düşer.

        Joe panik içindedir.

        “Hani ameliyata gerek yoktu doktor” diye bağırır.

        Doktor “Evet yoktu. Bak zaten ameliyat etmeden de düşecekti” der.

        Hediye

        Hediye
        0:00 / 0:00

        Türkiye’de son dönemin en antipatik firmalarının YİD müteahhitleri olduğunu söylemeye herhalde gerek yok.

        Otoyol ve köprülerin işletmecisi bu firmalar, kıyamet kopsa bile kendilerine garanti edilen paralarını tıkır tıkır alarak halkın epey bir antipatisini kazanmış vaziyetteler.

        Şimdi yine bir bayram geldi ve devlet yine “Otoyol ve köprü geçişleri bu bayramda da bedava” dedi.

        Tabii bu tam olarak gerçeği yansıtan bir açıklama değil.

        Tüm otoyol ve köprü geçişleri bedava değil.

        Sadece kamunun işlettiği otoyollar ve köprüler.

        Yani büyük bölümü AK Parti öncesi yapılmış olanlar.

        YİD projeleri ise paralı hem de ne paralı.

        Peki bu müteahhitler devlete şirin görünmek için yıllardır her şeyi yaparken acaba devletin bu bayram hediyesine katılmayı niye hiç düşünmezler?

        Yani “Biz de bayramda geçiş ücreti almayacağız. Bu dört gün boyunca garanti ücreti de istemeyeceğiz” demezler.

        Çok mu zordur!

        Okumadan söyleyemem

        Okumadan söyleyemem
        0:00 / 0:00

        Sosyal medya düzenlemesi ile ilgili yasayı henüz tam olarak okuyamadım.

        Bu nedenle bununla ilgili bugün değil, birkaç gün sonra yazmak niyetindeyim.

        İktidarın ya da muhalefetin gazına gelerek peşin peşin “İyidir” ya da “Kötüdür” diyemem.

        Zaten genel olarak yasaların değil uygulayıcıların kusurlu olacağına inanırım.

        En iyi yasa bile uygulayıcının elinde kötü, en kötü yasa bile uygulayıcının elinde iyi olabilir.

        Aynı yasalarla Clinton’ın Amerikası ile Trump’ın Amerikası’nın aynı olduğunu söyleyemeyeceğimiz gibi.

        Bu yüzden yeni çıkarılan yasayı inceleyeceğim, inceleteceğim.

        Sonra yazacağım.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Sevdiklerimize verebileceğimiz en değerli şeyin zamanımız olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar