Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yap İşlet Devret yöntemi ile ve gelir garantisi verilerek yaptırılan köprü, otoyol, hastane, havalimanı gibi projelere garanti edilen geliri sağlamak için her yıl bütçeden milyarlarca lira verildiğini duydukça üzülüyorduk, üzülüyordunuz.

        Sizleri çok seven devletimiz bu üzüntünüze pek yakında son verecek.

        Şaka yapmıyorum.

        Sizlerin bu harcamalara, bu milyarlık ödemelere canınız sıkılmasın, dertlenmeyin, hüzünlenmeyin diye konuya el atan parlamentomuz üzüntünüze son verecek bir yasa teklifini ele almaya başladı.

        Bu teklife yasalaşırsa, ki iktidar koalisyonunun bunu yasalaştıracak çoğunluğa sahip olduğu düşünülürse kesinlikle yasalaşacak, artık üzüntünüz son bulacak.

        Çünkü bundan böyle bu projelere ödenen paralar “Açıklanmayacak.”

        Evet, şaka yapmıyorum.

        Bundan böyle YİD projelerine gelir garantisi kapsamında yapılan ödemeler size duyurulmayacak.

        Yasaya göre bakanlıkların bütçeleri kamuoyu tarafından bilinecek ama detaylar paylaşılmayacak.

        Mesela Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının 100 milyar TL harcadığını bileceksiniz ama bunun ne kadarı nereye, ne kadarı kime, hangi müteahhide verildi bu bilinmeyecek.

        Gizlenecek.

        Böylelikle sizler ne kadar zengin ve bonkör bir devletimiz olduğunu göreceksiniz, bileceksiniz.

        Ama bu zenginliğin kimlerle paylaşıldığını bilmeyeceksiniz.

        REKLAM

        Bu yüzden de üzülmeyeceksiniz.

        Kahrolmayacaksınız.

        Büyük Devletimiz sizi bir kez daha düşündü.

        Ve bu çareyi buldu.

        Ne demişler insanlar bilmedikleri şeyler için üzülmezler.

        Gerçi demokrasilerde böyle bilgiler halktan, seçmenden, kamuoyundan gizlenmez diyenler olabilir.

        Bu söylem Türkiye’ye uyarlanamaz.

        Biz bize benzeriz

        Biz bize benzeriz
        0:00 / 0:00

        Eskiden Türkiye için “Küçük Amerika olacak” denirdi ya.

        Bu artık artık geçerli değil.

        Şimdi “ABD büyük Türkiye oluyor” demek mümkün.

        ABD Başkanı Trump’ın Amerika’nın hiç kuşkusuz en önemli kurumlarından biri olan “Yüksek mahkeme” üyeliği için aday gösterdiği kadının “Kadınları 2. sınıf olarak gören” bir tarikatın üyesi olduğu ortaya çıktı.

        Amerikan demokrasisini ileri taşımak, Amerika’daki hukuk devleti anlayışını güçlendirmek, Amerikan Anayasası’nın eşitlik ilkesini geliştirmek için görev yaptığı varsayılan bir kuruma böyle birini getirmeye kalkışmak bayağı iyi bir fikir gibi duruyor.

        Şimdi sıra geldi Washington, Jefferson, Lincoln gibi kuruculara küfretmeye ve onları aşağılamaya.

        Bir sonraki adımda da Ku Klux Klan’ın eski “genel başkanını!” Yüksek Mahkeme Başkanı yaparlarsa.

        Tadından yenmez.

        Şimdi dersiniz ki, “Ku Klux Klan legal mi genel başkanı olsun”

        O zaman ben de “Mesela FETÖ ve METÖ ne kadar legal” diye sorarım size.

        Bilimsellik

        Bilimsellik
        0:00 / 0:00

        Türkiye birkaç gündür bir makaleyi tartışıyordu.

        COVİD 19 ile ilgili olarak Türkiye’de bir grup hekimin yazdığı bir bilimsel makaleyi.

        Sağlık Bakan Yardımcısı’nın da yazarları arasında yer aldığı makaleye göre Türkiye’de ilk COVİD 19 vakası kamuoyuna açıklanan tarihten neredeyse 1 ay önce görülmüştü.

        Haliyle kıyamet koptu.

        Akşam saatlerinde telefonuma gelen bir mesaj şöyle diyordu:

        “1. Makalede tarih sehven yanlış yazılmış. Çalışma aslında Mart Nisan aylarında yapılmış.

        2. Yer yanlış yazılmış. Çalışma Medical Park’ta değil Mersin ve Adana’da yürütülmüş.

        3. Makaleyi yazanlar bu tedaviyi kendileri şu ana kadar hiç uygulamamışlar.”

        Gece gece epey güldüm.

        Bilimsel bir makale ve en önemli üç unsur yanlış.

        “Bilimsel” kelimesine de yepyeni bir anlam kattık sonunda.

        “Yerli ve milli bilimsellik.”

        Hayvanseverlik

        Hayvanseverlik
        0:00 / 0:00

        Hayvan sevmek esastır.

        Daha doğrusu her canlıyı sevmek esastır.

        Kimi vicdanından dolayı sever, kimi yaradılanı sevdiği için.

        Fark etmez.

        Ben de kendimi bir canlısever olarak görürüm.

        Özellikle de hayvanları ve bitkileri.

        Ama çok açık söyleyeyim, şehrin yollarına elinize geçen plastik kutuları kesip mama ve su kabı diye koyarak, ordan burdan topladığınız kuru mama veya yemek artıklarını kentin caddelerine dökerek, sokakları bir pislik yuvası haline getirerek hayvansever olunmaz.

        Ancak ilkel olunur.

        Pis olunur.

        Her şeyin bir adabı, bir yakışanı vardır.

        Arınç yönetime sehven atanmış

        Arınç yönetime sehven atanmış
        0:00 / 0:00

        Dün Bülent Arınç’ın davasına hakem olarak baktığı bir şirketin yönetim kuruluna girmesini eleştirdim.

        Aslına bakarsanız haber çok da yeni değildi.

        Ben haberi yazmak için Arınç’ın korona teşhisiyle yattığı hastaneden çıkmasını ve sağlığına kavuşmasını beklemiştim.

        Ama bu arada başka yerlerde bu konu haber olmuştu.

        En azından bir internet sitesi ve bir yazar Eylül başında konuyu haber yapmıştı.

        Çünkü ilgili şirket (SİNPAŞ) Kamu Aydınlatma Platformu’na (KAP) Arınç’ın yönetim kurulu üyeliğine atandığını bildirmişti.

        Bir ayı aşkın süredir bu haber yalanlanmamıştı.

        Ancak dün ben bunu gündeme getirince Bülent Arınç bir açıklama yaptı ve KAP’a yapılan bildirimin “sehven” yapıldığını, SİNPAŞ’ın kendisinin onayı olmadan böyle bir bildirimde bulunduğunu ancak daha sonra bu bildirimin kendi talebi üzerine geri çekildiğini belirtti.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Sehven kelimesini sözlükten çıkardığımız zaman.

        Diğer Yazılar