Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün akşam zor bir Teke Tek programı yaptım.

        Program başladıktan kısa süre sonra Bekir Coşkun’un hayatını kaybettiğine ilişkin bazı bilgiler gelmeye başladı.

        Ne yalan söyleyeyim feleğim şaştı.

        Böyle yalan haberlere alışkın olduğumuz için “İnşallah doğru değildir” diyerek doğrulatmamaya çalıştım haberi.

        Ama ne yazık ki doğru idi.

        Bekir Ağabeyimizi kaybetmiştik.

        Hastaydı, son zamanlarda çok acı çekiyordu.

        Yine de ölümü ona yakıştırmak çok zordu.

        Arkasından iki satır yazmak da çok zor.

        Tanıştığımızda o Ankara’da Günaydın’ın büro şefiydi. (Şimdi o göreve Ankara temsilcisi deniyor.)

        Sonrasında Hürriyet’te yıllarca birlikte çalıştık, büyük keyifle.

        Ardından Habertürk’te beraber olduk.

        Cunda’da yazlık evinin balkonunda başlayan sohbetlerimiz genellikle rakı balık masasında son bulurdu.

        Ve sokağa adım attığımız her seferinde nasıl bir sevgi ve hürmet çemberi içinde yaşadığına şahit olurdum.

        Kimseyi kırmadan nasıl sert olunabileceğini,

        Kimseye boyun eğmeden nasıl pamuk gibi yumuşak kalınabileceğini onda gördüm.

        Türkiye’nin en iyi gazetecisi miydi?

        Yanıtını vermek beni aşar.

        Türkiye’nin en müthiş köşe yazarı mıydı?

        En müthişlerden biriydi muhtemelen, Kararını ben veremem!

        Ama tanıdığım en iyi insandı.

        REKLAM

        Çevresindeki sevginin ve saygının da en önemli nedeni oydu bence.

        İyiliği.

        Bekir Abimizi çok arayacağız çooook!

        Öylesi az geliyor.

        Hatta hiç gelmiyor artık!

        Başın sağ olsun sevgili Andree.

        Başın sağ olsun!

        OKUR MEKTUPLARI - PAZARTESİ

        OKUR MEKTUPLARI - PAZARTESİ
        0:00 / 0:00

        Eğitim de fırsat eşitsizliği

        Merhaba Fatih Bey,

        Ben İzmir'de görev yapan bir sınıf öğretmeniyim. Bildiğiniz üzere yüz yüze eğitim sürecine bu hafta başladık. Yüz yüze eğitimde öğrencilerimizi 2 gruba böldük. 1 grup haftada 2 gün yüz yüze, 1 gün online olmak üzere haftada toplamda 18 ders görmektedir. Ders süreleri pandemiden önce 40 dakika iken şimdi 30 dakikaya inmiştir. Elimizden geldiğince müfredatı yetiştirmek için çaba gösteriyoruz ancak maalesef bu süre yeterli olmuyor. Diğer taraftan özel okulların haftanın 5 günü 40 ders yaptığını duyunca bu yazıyı yazmak istedim.

        Özel okulların bu uygulaması beni ciddi derecede rahatsız etti. Biz çocuklarımız eğitiminden geri kalmasındiye tüm çabamızla haftalık 18 ders saatiyle elimizden geleni yaparak konuları yetiştirmeye uğraşırken özel okulların bu uygulamayı göstere göstere yapması eğitimde fırsat eşitliğinin net bir ihlalidir. Bu durum yetkililer tarafından bilindiği halde herhangi bir yaptırım uygulanmamaktadır.

        Sizin bu konudaki hassasiyetinizi bilerek yazıyor, ilginiz için teşekkür ediyorum.

        *

        Yurtlarda rehin kalan eşyalar

        İyi günler Fatih Abi,

        Liseden bu yana yazılarını büyük ölçüde takip eder kimisine katılmasam da çoğunu eleştirel bakış açımı geliştirmemde oldukça faydalı bulmuşumdur. Ben İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 4. Sınıf öğrencisiyim. Maltepe Mimar Sinan Erkek Öğrenci KYK yurdunda ikamet etmekte olan bir öğrenciyim. Bildiğiniz gibi gecenin bir yarısı yurtlarımızdan çıkmamız söylendiğinden ve tatilin 2-3 haftalık olduğu açıklamaları nedeni ile eşyalarımızın önemli bir kısmını odalarımızda bıraktık.

        Pandemi yurtlarının sürekli bir tecrit altında olması nedeni ile eşyalarımızı alamıyoruz. O gün yaşadığımız mağduriyet bir yana aylardır eşyalarımızı alamayarak mağduriyetimiz katlanarak artmakta bir de üstüne yaşadığımız hırsızlıklar ile katlanılmaz hale gelmektedir.

        Önemle belirtmek isterim ki ben ve arkadaşlarım dolap ve bazalarımızın altını asma kilit ile zincirlememize rağmen bazı arkadaşlarımızın kilidinin dahi kırılıp eşyalarının çalındığını duyuyoruz.

        İşçinin emekçinin halkın çocuklarının kaldığı yurtlarda böylesine gözleri dönmüş vahşi hırsızların işledikleri suçun tespitine dair hiçbir önlem ve çalışma namevcuttur.

        Hiçbir şekilde öğrenci dostu olmayan tam tersine biz öğrencilerin bir paçavra gibi hiçbir şekilde düşünülmeden yürütüldüğü bu süreçte lütfen bizim sesimiz olun!

        Başta Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Mehmet Kasapoğlu ve KYK Genel Müdürü Recep Ali Er'e şu soruyu sorun ''Gecenin bir yarısı apar topar evinizden çıkarılıp yanınıza sadece taşıyabileceğiniz kadar eşya alıp memleketinize gönderildiğinizi aylardır bir valiz eşya ile idare etmeye çalıştığınızı düşünün. Kendinizi bu kadar değersiz hissettiğiniz bir ülkede nasıl bir motivasyon kaynağı ile büyük işler başarabilir? Kendinizi bu ülkenin geleceği olduğunuza nasıl ikna edebilirsiniz?

        Maalesef ülkemdeki liyakate aykırı görevlendirme ve insanları fişleme skandalları nedeni ile bu yazıda adımın çıkmasının, hedefim olan hakim savcılık mesleğini kazanmama engel olmaması için ismimi gizlerseniz sevinirim.

        *

        Gençler kütüphaneleri istiyor

        Merhabalar Fatih Abi, öncelikle tatilin umarım iyi geçiyordur. Seninle ilk defa iletişim kuruyorum. Normalde daha resmi ve siz'li bir üslup kullanırdım ama yıllardır her gün yazılarını okuyup her programını izlediğim için böyle samimi bir üslubu daha doğru buldum.

        Liseyi Fatih'te Vefa Lisesinde okudum. Bilkent Üniversitesi Psikoloji bölümünde ikinci sınıfta okuyorum. Bu sene öylesine girdiğim üniversite sınavında sözel bölümünde Türkiye'de 460. oldum.

        İstanbul'da doğdum, büyüdüm. İstanbul'da kimsenin konuşmadığı ama aslında büyük bir ihtiyaç olan kütüphane konusu belki hatırlarsınız yerel seçimler öncesi siyasilerimizin aklına gelmişti.

        Binali Yıldırım, Taksim'deki Atatürk Şehir Kütüphanesi'nin 5 milyon kitaplı devasa bir kütüphane haline getirileceğini söylemiş, Ekrem İmamoğlu da Vefa Lisesi'nin hemen karşısındaki İBB binasının kütüphaneye çevrileceğinisöylemiş, bunun da Avrupa'nın en büyüğü olacağını söylemişti.

        Fatih Abi, sanılanın aksine kütüphanelerin öğrenciler açısından birinci vasfı onlara kitap sağlamak değil, bütün eğitim sistemimizin üzerine kurulu olduğu sınavlara çalışabilmeleri için sessiz ve güvenli bir ortam olmalarıdır. Mesela Taksim'deki Atatürk Kütüphanesi'nde gece üçte bile 50 kişi bulabilirsiniz. Gündüzleri önünde saatlerce sıra beklenen bu kurum 24 saat açıktır ve 24 saat boyunca kullanılır.

        Beyazıt'taki İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nin durumu da pek farklı değildir. O da sürekli doludur, kapısında sıra beklenir (24 saat açık değildir). İlçe kütüphanelerinin doluluğu ve çalışma saatleri ilçesine göre değişmekle beraber çoğu yoğundur ve mesela yaşadığım Küçükçekmece ilçesinin kütüphanesi saat 19.00 gibi kapandığı için öğrencilerin çoğunun 17.00'den sonra gelmeye başladığını düşünürsek verimsiz saatlerde hizmet vermekte.

        Öğrenciler olarak çok pahalı şeyler, yerine getirilmesi imkansız şeyler istemiyoruz. Devletten tek beklentimiz bize ders çalışabileceğimiz alan sağlaması, bu sağlandığı takdirde biz zaten çalışacağız.

        Doğru bildiğin yolda yürü Fatih Abi, iyi ki varsın.

        PS: Tatildeyken yazdığım için üzgünüm.

        *

        Merhaba Fatih abi

        Her görüşünüze katılmasam da sizin doğrucu ve zeki yanınızı severim, küçüklükten beri takip ederim sizi.

        Abi, artık bu köprü yol ceza ve ödemelerinden gına gelmeye başladı. Akşam her eve gelişimde karşılaştığımabuk trafik cezaları, sağa sola gittiğinde çekici eziyeti, köprülerde kasti yapılan cezalı geçiş uygulamaları bezdirdi.

        Osmangazi Köprüsü-İzmir yolunda aracımı verdiğim arkadaşımın hatalı olarak 137 TL HGS ücretini gözden kaçırması sonucu dört katı ceza ile birlikte 685 TL, dosyanın herhangi birihtar mesaj vs olmadan icraya verilmesiile 1397 TL icra takibi tebligatı ile karşılaştım.

        Araştırmam sonucu dört katı cezanın ilgili kanun maddesinde olduğunu ve tebligat yönünden de yapacak bir şey olmadığını öğrendim.

        Bu nasıl kanundur ayrı mesele, adamlar HGS üzerindenücret kesmesine rağmen ne HGS mobil’de ne de e-devlet’te ihlalli geçişlergörünüyor ki, fark edip cezaya düşmeyelim.

        Burada ne insaf var, ne ticaret ahlakı, ne de başka bir şey.

        Bu vatandaşı tuzağa düşürmek, kandırmak, cebinden parasını bir anlamda çalmak.

        Bazen düşünüyorum yoksa bizim milletin layığı bu mu?

        *

        Milli Takım kampında FETÖ’ye kimler gitti?

        Bir Fenerbahçeli olarak sizden bir ricam var.

        Biliyorum ki siz de uygun gördüğünüz takdirde bu konuyu gündeme getirebilecek belki de tek kişisiniz.

        Son günlerde gündeme gelen Milli Takım 2010 ABD kampında kafileden ayrılıp FETÖ ziyaretine giden yönetici ve oyuncuların kim olduğunun açıklanması neden yapılmıyor?

        Sakıncası ne, bilinmiyor mu, kim mani oluyor?

        Çok mu zor ya da korkuyor mu diğer medya mensupları?

        Teşekkürler, sağlıklı günler.

        Diğer Yazılar