Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Siyasetin en sıcak iki gündemi “50 artı 1’den tornistan” ve “Helalleşme” açıklamasıydı.

        AK Partililer tarafından tartışmaya açılan ve AK Parti’de uzun süredir rahatsızlık yaratan 50 artı 1 konusu bana göre kapandı.

        Türkiye siyasetinin bugün tartışmasız en güçlü adamı haline gelen Devlet Bahçeli bildik üslubu ile tartışmayı bitirdi.

        Bahçeli’nin manasız ve tehlikeli bir tartışma olarak nitelemesi 50 artı 1 meselesini kapatmıştır.

        Velev ki, Cumhuriyet Halk Partisi çıkıp da “Hadi 50 artı 1 ile de helalleşelim” diyerek bu konuda AK Parti’ye destek kararı almasın ya da İYİ Parti “Parlamenter sisteme dönüş için bir adım olabilir” bahanesi arkasına sığınarak tornistan yapmasın.

        Türkiye’ye başkanlık sistemini ve yarıdan bir fazla şartını getiren isim olan Bahçeli 50 artı 1’den geri dönüş yolunu tıkadı.

        Beğenin veya beğenmeyin bugün Türk siyasetinin kural koyucusu Devlet Bey’dir.

        Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” çağrısı ise ortaya çıkan olumlu veya olumsuz tepkilerle birlikte eğlenceli bir hal almaya başladı.

        Önce Kemal Bey’in hakkını teslim edelim, uzunca bir süreden beri “Gündem belirleme” konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önüne geçti.

        REKLAM

        Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları, önerileri, tavırları, eleştirileri artık Türkiye’nin gündeminde Erdoğan’ın sözlerinden daha uzun süre kalıyor ve daha çok tartışılıyor.

        Tabii bu durum CHP’nin lehine mi aleyhine mi bilmiyoruz.

        Çünkü sağlıklı bir ölçüm yok ancak Kılıçdaroğlu’nun bazı açıklamalarının CHP’ye verdiği zararın, Erdoğan’ın açıklamalarından daha derin olduğunu görebilecek kadar siyaset izleme tecrübemiz var.

        Kemal Kılıçdaroğlu muhtemelen CHP’yi mahkummuş gibi gösterildiği yüzde 30 oy oranının üzerine taşımak için birtakım politikalar üretmeye çalışıyor ama bu en azından şimdilik yeni bir oy getirmediği gibi, daldaki kuşları kaçırıyor.

        Helalleşme çabası da şimdilik benzer bir etki gösterdi gibi duruyor.

        CHP Genel Başkanı’nın “Helalleşme” önerisinin en sıkı şakşakçıları ve ilk ağızdan destekçileri “Liberal tayfa” oldu.

        Sayıları az, gürültüleri çok olan ve hep birlikte bağırma becerisine sahip bu “Fon çocukları” Kılıçdaroğlu’nun helalleşme önerisini çok doğru buldular ve alkışlıyorlar.

        Kılıçdaroğlu’na “Helal” diyen bu grubun, geçmişin “Yetmez ama evet”çileri olduğunu da unutmamak lazım.

        Hala helalleşme meselesinde ne olduğunu anlamaya çalışan ama destekçilerine bakınca şüphe duyan biri olarak Kemal Bey’e şunu hatırlatmak isterim.

        Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu şey CHP’yi CHAKP yapmak ya da AKP2.0’a dönüştürmek değildir.

        Bavuldan çıkanları alkışlayanlarla aynı safta buluşmak hiç değildir.

        AK Parti'ye ve liderine bir seçim daha kazandırma gayreti içinde iseniz o başka tabii...

        Saat meselesi

        Saat meselesi
        0:00 / 0:00

        Ekrem İmamoğlu’nun yaz ve kış saatleri uygulamasından vazgeçilip tek saat uygulamasına gösterdiği tepkiyi o kadar haklı buluyorum ki!

        Türkiye neredeyse ben bildim bileli, bütün medeni dünya ile birlikte “Yaz saati” ve “Kış saati” uygulaması yapardı.

        Bu uygulamanın hem moral hem de ekonomik etkisi vardı.

        İşe, okula giden insanlar karanlıkta yola çıkmak zorunda kalmaz, sabahlar sabah gibi olurdu.

        Ayrıca enerji tüketimine olumlu yönde katkı yaptığı ve enerji tasarrufu sağladığı da evrensel kabul görmüş bir gerçekti.

        Fakat birkaç yıl önce, “Tasarruf falan sağlamıyor” diye aklı evvellik yapılarak Türkiye’nin bu uygulamadan vazgeçilmesine neden olundu.

        Bunun enerji dağıtım şirketi özelleştirmesi alanların gelirlerini arttırmalarına imkan sağlamak için yapıldığını iddia eden de oldu, Kabe ile aynı saatte olmak için çıkarıldığını söyleyen de. Hatta sabah namazlarını kolaylaştırmak için çıkarıldığı bile düşünüldü.

        Hangi nedenle olursa olsun iyi olmadı.

        Özellikle çocuklarını karanlığın kucağında okula göndermek zorunda kalan aileler isyan etti.

        Sonra zaten pandemi gelip okullar kapanınca mesele de kaynadı gitti.

        Şimdi Ekrem İmamoğlu konuyu gündeme taşıdı.

        Çok da iyi yaptı.

        Bu saçma uygulamadan vazgeçmek ve yaz saati-kış saati uygulamasına dönmek gerek.

        Çünkü bu uygulama bana “Modern dünyadan kopmanın” da simgesi gibi gelmeye başladı.

        Olpak: Paramız var

        Olpak: Paramız var
        0:00 / 0:00

        DEİK Başkanı Nail Olpak aradı birkaç gün önceki yazımdan hemen sonra.

        Skyland’dan 10 milyon dolara 3 bin metrekare ofis alıp, tefrişatı için de en az 5-6 milyon TL harcamak zorunda kalmaları üzerine yardım kampanyası yapmalarını ve sanki Konsey başkanlıklarını satışa çıkarmışlar gibi görünmelerini eleştirmem üzerine.

        “Fatih Bey, o ofisin alınması kararını ben tek başıma almadım. Genel kurul kararıdır ve doğru da bir karar olmuştur” dedi.

        “Daha önce kiradaydık ve yılda yaklaşık 6 milyon TL’yi bulan bir kira giderimiz vardı. Skyland’deki ofisimizi ise o günün kuruyla 75 milyon TL’ye aldık. Yani çok iyi bir yatırım oldu bizim için. İstanbul’da gayrimenkulün geri dönüş süresi en az 20 yıldan başlarken bizim aldığımız gayrimenkulde bu süre 12 yıl. Bu çok kârlı bir yatırım oldu” görüşünü savundu.

        Nail Bey’e göre bu satın alma kendilerine başka alanlarda da tasarruf imkanı sağlamış.

        “Bazı toplantılarımız için her seferinde otellerdeyer kiralamak, buralar için de birkaç yüz bin liradan başlayan ödemeler yapmak gerekiyordu. Şimdi 200 kişiye kadar olan toplantılarımızı kendi yerimizde yapabileceğiz. Bu da ayrı bir getiri oldu” dedi.

        Konseylerden para istemelerini ise “Kasamızda paramız var. Destek talebimiz yokluktan değil sadece bu karar alınırken destek veren üyelerimizin satın almaya da destek vermelerini istedik” dedi.

        Konsey başkanlık ve üyeliklerinin satılık olduğu yolundaki eleştirileri ise “Söz konusu değil. Burada en sağlam ilkeleri getiren benim. Eğer bu ülke konseyinin başına geçmek veya üyesi olmak istiyorsanız kuralımız çok net. O ülke ile gerçekten iş yapıyor olacaksınız. Hangi ülke olursa olsun. Buna titizlikle uyuyoruz ve uyacağız. Belki de buradaki titizliğimiz bir rahatsızlık yaratmış olabilir” dedi.

        Öyle midir değil midir bilemem.

        Ama cevap hakkına saygı göstermek gerektiğini bilirim.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Sıkıntı tembelliğe dönüşmediği zaman.

        Diğer Yazılar