Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Suriyeli göçmenler meselesi tartışılırken ve bu konudaki rahatsızlık giderek büyür ama iktidar ve iktidar trolleri nedeniyle gündeme taşınması korkutma yoluyla engellenirken gözden kaçan başka noktalar da var.

        Türk vatandaşlığının emlak yoluyla satılma meselesi.

        Biliyorsunuz, yapılan bir yasal düzenleme ile bir süreden beri 250 bin dolarlık bir emlak satın alan yabancılar hemen Türk vatandaşlığına girebiliyorlar.

        Bunu yapan başka ülkeler de yok değil.

        Avrupa’da Malta ve Portekiz benzer yöntemle vatandaşlık veriyorlar ama onların vermeyi planladığı vatandaşlık sayısı belli ve birkaç binle sınırlı.

        Üstelik de hiçbirinde bu kadar “ucuzluk” ya da “sezon sonu maliyetine satışlar” yok.

        Oralarda birkaç milyon dolara patlayan vatandaş olma işi, bizde 250 bin dolar.

        Karayipler’de adını sanını bilmediğimiz, ülke olup olmadığı hakkında fikrimiz olmayan küçücük ülkelerde bile bu kadar “ucuz” vatandaşlık yok.

        Üstelik bizim burada bu ucuz vatandaşlığın bile üç kağıdı bulunmuş.

        Çok daha ucuza iş halledilip, satıcılar tarafından alıcıya “kick back” yapılıyor yani 250 bin dolar alınmış gibi gösterilip, sonra arkadan paranın bir bölümü iade ediliyor.

        Ve bundan çok daha vahimi, sayı ile ilgili bir bilgimiz yok.

        Bu yolla şimdiye kadar kaç kişi Türk vatandaşlığı aldı ve bunlar hangi ülkelerin vatandaşı asla sağlıklı ve inandırıcı bir biçimde açıklanmıyor.

        Kim, kaç kişi, nereden geldi ve pasaportumuzu satın aldı bilmiyoruz.

        Kim bunlar?

        Çinli mi, Iraklı mı, Suriyeli mi, Rus mu, nereli!

        Bilmek istiyoruz.

        Bilemiyoruz.

        Bildiğimiz tek şey.

        Ucuz olduğu.

        Hem de çok ucuz.

        Hatta belki zararına satışlar.

        Bir tüccar ne zaman zararına satış yapar onu da siz düşünün.

        Özal'ı kim engelleyebilmişti!

        Özal'ı kim engelleyebilmişti!
        0:00 / 0:00

        Sevgili Orhan Uğuroğlu, geçen hafta kendisine sorduğum “Erdoğan 3. dönem aday olursa, ki partisi olacağını söylüyor, kim engelleyebilir” şeklindeki soruya dün bir yanıt verdi.

        Beni, Mehmet Tezkan’ı, Deniz Zeyrek ve İsmail Küçükkaya’yı işaret ederek, “Anayasa’yı yok mu sayıyorsunuz” diyerek bize “dostane” bir ayar vermek istedi.

        Diğer arkadaşları bilmem ama benim Anayasa’yı yok saymak gibi ne bir düşüncem ne bir iddiam ne de böyle bir yetkim var.

        Anayasa’yı yok saymak benim gibi sıradan gazetecilere değil, güçlü siyasetçilere mahsus bir haslet.

        Hatta kimilerine göre Türkiye’yi dönüştüren büyük siyasetçi, kimilerine göre ise “Benim memurum işini bilir” cümlesindeki yaklaşımı Türkiye’nin siyasi ve bürokratik ahlak erozyonunun kurumsallaştırıcısı, bana göre ise her ikisi birden olan Turgut Özal "Bir kere delmekle bir şey olmaz” diyerek Anayasa’yı paçavraya çeviren siyasetçi neslinin öncülerindendir.

        Yani anlayacağınız Orhan Bey, ben Anayasa’yı delmeye kalkarsam yargılanırım, muhtemelen mahkum olurum, güçlü bir siyasetçi gücünün zirvesinde iken delerse hiçbir şey olmaz.

        Fransızların "Bir kereden bir şey olmaz” diye çevirebileceğimiz meşhur bir lafı vardır.

        Ama Anayasaları bir kere delmekle çok şey olur.

        Herkes bir kere delince, sonunda Anayasa “folloş” olur.

        Ve benimki bir yargı, bir hüküm, bir dilek, bir öneri değildir.

        Benimki size ve herkese sorulmuş bir sorudur.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aday olmak istiyorum" derse, tartışmasız bir lider olarak yönettiği partisi onu Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterirse, kim ona “Hayır olamazsın” diyecektir?

        Benim merak ettiğim budur.

        Hatta bunun ötesinde de merak ettiğim, yanıtını veremediğim sorular var ama…

        Durduk yerde aranmayayım.

        Turbun büyüğü ne olabilir

        Turbun büyüğü ne olabilir
        0:00 / 0:00

        Yemin ederim yanıtını bildiğim bir soru değil.

        Ciddi ciddi merak ettiğim bir konu.

        Salı akşamı Teke Tek’te Seçim Yasası’nda yapılması planlanan ve TBMM’nin gündemine alınan değişiklikleri konuşurken, üçü de sağ siyasete yakın olan konuklarım Prof. Mehmet Şahin, Faruk Acar ve Nevzat Çiçek’e bir soru sordum.

        Soru şuydu:

        “Bu getirilen değişiklik önerisi parlamento seçimleri ile ilgili. Ama asıl önemli olanın Cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğunu biliyoruz. Bu düzenleme orada AK Parti’nin ya da Cumhur İttifakı’nın elini güçlendirmiyor. Bu değişiklik Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ne işine yarayacak?”

        Faruk Acar bu soruya, “Muhtemelen Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığını kaybetse bile kazanacak olan cumhurbaşkanının karşısına Meclis’te alacağı bir çoğunlukla çıkmak, seçilecek cumhurbaşkanının elini TBMM’de kilitlemek istiyor olabilir. Büyükşehir belediyelerinde olduğu gibi iş yapamaz hale getirmek arzusunda olabilir. Ya da Cumhurbaşkanlığını kaybetmesi halinde parlamenter sisteme dönmek için TBMM’de güçlü olmayı arzuluyor olabilir” dedi.

        İlginç olan ise Mehmet Şahin ve Nevzat Çiçek’e program sırasında cep telefonu ile gelen bilgilerdi.

        Her ikisine de “O konuda Haziran ayında çok önemli bir gelişme olacak. Turbun büyüğü heybede” mesajları geldi.

        Şimdi benim en merak ettiğim şey bu.

        Heybedeki turp ne olabilir?

        HDP’nin kapatılması ya da kapatılmaması kararı mı, İmralı’dan gelecek bir açıklama mı!

        Acaba ne!

        Tesadüflere inanır mısınız?

        Tesadüflere inanır mısınız?
        0:00 / 0:00

        Çok ilginç.

        Dün Bodrum Belediyesi’ne Organize Suçlar birimi tarafından bir baskın düzenlendi.

        Tam da Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın epeydir sesi soluğu çıkmayan, Rolls Royce’larını epeydir sergilemeyen, genç sevgilileriyle epeydir medyaya poz vermeyen, Boğaz tepelerindeki evini epeydir medyaya göstermeyen, İngiltere Kraliçesi'ne epeydir hakaret etmeyen, otomobil satın alarak İngiliz ekonomisini kurtarmakla epeydir böbürlenmeyen, mimarlara o değil, bu değil diyerek hakaret eden reklamları epeydir çekmeyen müteahhit Ali Ağaoğlu’nun Milas’ta kurmaya kalkıştığı şehire tepki göstermesinin ardından.

        Bodrum Belediye Başkanı Aras, Ağaoğlu’nun Net Holding'in de ortaklığıyla Bodrum’da yapacağını söylediği dev inşaatla ilgili olarak “Orası Bodrum değil Milas. Yapacağın iş doğayı ve Bodrum’u katledecek bir iş. Bunu sana yaptırmamak lazım” diye çıkıştı.

        İlginçtir.

        Hemen ardından Bodrum gibi CHP’li bir belediye olan Milas’tan ise Ağaoğlu’na destek geldi.

        Ve bunun da hemen sonrasında Bodrum Belediyesi, Emniyet güçleri tarafından basıldı.

        Evet bazen tesadüfler olabilir.

        Ama bu kadarı zor olur.

        Zelenskiy gözden düşerken

        Zelenskiy gözden düşerken
        0:00 / 0:00

        Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy ile ilgili Batı’daki destek sanki giderek azalıyor.

        ABD medyasında bile giderek Zelenskiy’nin geçmiş ilişkileri eşelenmeye, Ukraynalı oligarklarla ilişkisi sorgulanmaya, adaylık ve seçilme süreci kurcalanmaya ve savaşı fırsat bilerek ülke içindeki muhalefeti etkisizleştirip baskı altına alması ve hatta engellemesi eleştiriliyor, yeni bir otokrat lider, yeni bir diktatör oluyor diye suçlanıyor.

        Bu eleştiriler önce küçük yayın organlarında, ardından ABD’nin en etkili gazete ve televizyonlarında dillendirilmeye başladı.

        Bu eleştirileri yapanlara başta “Rusya’nın etkisi altında kaldıkları” suçlaması yapılırken, şimdi giderek bu eleştiriler yaygınlaşıyor ve kafalarda soru işaretleri oluşuyor.

        Bu durumun masum bir eleştiri ve sıradan bir gözden düşme olduğunu ise hiç zannetmiyorum.

        Buradan çıkarılacak ders ise şudur.

        Buralarda liderler Batılı siyasetçilerin ve medyanın abartılı övgülerine kanmamalıdır.

        Bu abartılı övgüler ve methiyeler örülmekte olan bir çorabın habercisi olabilir.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Eleştirileri art niyetli bulup öfkelenenler, bayıldıkları övgülerde de art niyet olabileceğini anladığı zaman.

        Diğer Yazılar