Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Geçen haftanın en dikkat çeken olaylarından biri, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun SADAT’a yaptığı baskındı.

        Şimdiye kadar, genelde ekonomi ile ilgili kamu kurumlarına baskın düzenleyen ve buralara dikkat çekmeye çalışan Kılıçdaroğlu, bu kez tartışmalı bir özel sektör yapılanmasını, Türkiye’nin gayrı resmi Wagner’i olarak görülen SADAT’ı basması epey ilgi çekti.

        Peki, ne olmuştu da Kemal Kılıçdaroğlu ani bir şekilde ilgisini SADAT’a yöneltmiş ve toplumun dikkatini de SADAT’a çekmeye çalışmıştı?

        SADAT ne diye soracak olanlar için kısaca anlatalım.

        SADAT Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi tarafından 2012 yılında kurulmuş bir “savunma şirketi”.

        Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ.

        Kurucusu AK Parti’ye yakın bir general ve pek çok resmi toplantıya katıldığı, hatta Yüksek Askeri Şura’ya raporlar hazırladığı iddia edilen bir isim.

        Pek çok garip hayalleri olan, şeriatçı bir emekli general.

        Zaten şirketine koyduğu SADAT ismi Savunma ve Danışmanlık’ın kısaltması gibi dursa da aslında İslami literatürde geçen bir kavram.

        “Tarikat reisleri, büyükleri” anlamına geliyor ve kimi tarikat inanışlarına göre de Hz. Muhammed’in hadislerinde haber verdiği ve ölümünden sonra kendisine vekalet edeceğine inanılan evliyalar zinciri.

        Bu din sosunun ardında aslında var olan şey, ABD’de Blackwater adıyla simgeleşmiş, Rusya’da Wagner olarak bilinen “kiralık lejyoner ordusu”.

        Libya’dan, Suriye’ye kadar pek çok operasyonda yer aldığı iddia edilen “Yerli Blackwater”.

        Peki Kılıçdaroğlu niye aniden buraya bir baskın düzenlemeye karar verdi?

        Bu sorunun yanıtını CHP içinde aradım.

        Anlatılanlar ilginç.

        Kılıçdaroğlu’nun SADAT’ı gündeme getirmesinin ve buraya gitmesinin nedeni, seçimle daha doğrusu seçim güvenliği ile ilgili bir süreden beri konuşulan bazı senaryolar.

        Bu senaryolardan en tehlikeli olan ve CHP’yi alarma geçirip bu hamleyi yapmaya yönelten ise şu:

        Erken veya zamanında seçim akşamı Yüksek Seçim Kurulu’ndan veri akışı engellenecek. Sonra AK Parti lehine veriler kanalara iletilecek ve gece erken saatlerde iktidarın seçimi kazandığına dair TRT ve hükümete yakın kanallardan yayın yapılmaya başlanacak. Aynı anda sokaklarda SADAT kontrolündeki gruplar kutlamaya yapmaya başlayacak. O andan itibaren hiç kimse aksini iddia eden bir tutum takınamayacak, bir anlamda atı alan Üsküdar’ı geçecek.

        Bu hikaye Ankara’da çokça dillendirilmeye başlayınca, her ne kadar “Bu kadarı da olmaz” diye düşünse de Kemal Kılıçdaroğlu SADAT’a dikkat çekmeye ve SADAT’ı gündeme getirmeye karar vermiş.

        Baskının arkasında yatan motivasyon işte bu senaryo ve bu iddialar.

        CHP yönetimi de 1950'lerden bu yana seçim güvenliği konusunda oldukça iyi sınavlar vermiş Türkiye'de böyle bir gelişmeye ihtimal vermese de ve en azından seçmenin içini rahatlatmak için böyle bir hareket yapmak zorunda hissetmiş kendini.

        NOT: Bu yazıdaki senaryolar bana ait değil, Ankara'da üretilen senaryolardır ve Türkiye'de seçim güvenliğini riske atmaya kimsenin cesaret edemeyeceğine inanıyorum.

        Hadi inşallah

        Hadi inşallah
        0:00 / 0:00

        İyi ve tarafsız gazeteciliğin ne kadar kıymetli olduğunu görüyoruz.

        Yeşilköy Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi’ne çevrilmeye başlanacağı sırada, henüz ortada açıklanmış bir proje yokken, “Almanlar’dan daha zengin değiliz. Bakın onlar Berlin Tempelhof Havalimanı’nı kamu parkına, konser alanına çevirdiler ama pistleri yıkmadılar. Atatürk Havalimanı'nın milyar dolarlık pistlerine kıymayın” diye yazdım.

        Bir süre sonra proje ortaya çıktı, pistler de kırılacaktı.

        Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum, konuyla ilgili basın açıklamasını yaparken, benim yazıdaki örneklerden yola çıktı ve Tempelhof örneğini verdi.

        Ben de ısrarla Millet Bahçesi’ne karşı olmadığımızı ama pistlerden geri kalan alanda şahane bir bahçe yapılabileceğini yazdım ısrarla.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’la 9 yıl önce yaptığımız programda da buranın imara açılmaması gerektiğini söylediğimi ve buranın park olmasını desteklediğimi hatırlattım.

        Daha sonra aynı hatırlatmayı Cumhurbaşkanı Erdoğan da yaptı.

        Ve şimdi pistlerin kırılmama ihtimali ortaya çıktı.

        Bu gazetecilik ve sivil toplum adına olumlu bir gelişmedir.

        Umarız bu hassasiyet gerçekten ciddiye alınmıştır ve milli servet gerçekten korunur.

        Atatürk Millet Bahçesi ise gerçekten iyi bir iş olur.

        Rant-ül Florya

        Rant-ül Florya
        0:00 / 0:00

        Atatürk Havalimanı’nın pistlerinin kırılmasının arkasındaki gerekçe olarak, Florya’da yaratılmak istenen rant olduğu iddia ediliyor bir süredir.

        İstanbul’u bilenler bilir, havalimanı yakınındaki Florya’da uçakların iniş yoluna çok yakın olması nedeniyle H sınırı vardır.

        Burada 2 kattan yüksek binalara izin verilmez.

        Gerçi Florya Mimarisi diye bir şey icat edilmiş, zemin kotu aşağı çekilerek aşağıdan bir kat, bir de yüksek çatı katı ile 2 kata benzer 4 katlı villa tipi apartman diye bir şey çıkmıştır ortaya ama sonuçta sınırlı bir yükseklik vardır.

        Havalimanı pistleri kapatılırsa, Florya’da yükseklik sınırı kalkacak, bölgede büyük bir rant oluşacaktır.

        Florya’daki binlerce binanı yıkılıp yeniden yapılması ve konut sayısının en ez ikiye hatta üçe katlanması söz konusu olacaktır.

        Bu rant öylesine caziptir ki, Galatasaray seçimlerine bile etkisi vardır, yeni yeni adayların çıkmasında oluşacak bu rantın motivasyon nedeni olduğu iddia edilmektedir.

        Florya bölgesinde iş yapan müteahhitlerin büyük bölümünün AK Partili olması da, hatta bazılarının Bakanlık bile yapmış olması ise ayrı bir siyasi motivasyondur.

        İnadına NATO

        İnadına NATO
        0:00 / 0:00

        Çok doğru bir soru soruluyor.

        “Bugün Türkiye NATO’ye girmek için başvursa mevcut NATO üyelerinden kaçı Türkiye’nin NATO’ye alınmasını veto ederdi?”

        Yanıt basit aslında.

        Bence tamamı.

        Zaten 1952 yılında da çok içten, çok gönüllü bir biçimde almadılar Türkiye’yi.

        Ama o günlerde dünyayı şekillendiren soğuk savaş krizleri, Türkiye’nin önünü açtı.

        O gün bile pek çok Avrupa ülkesi buna sıcak bakmıyordu.

        Bugün Türkiye NATO’ya başvursa muhtemelen hiçbir ülke kabul etmezdi.

        Türkiye’deki kimi erken uyarı sistemleri için ikili anlaşma yolları arar ama Türkiye’yi asla NATO’ya almazlardı.

        Sırf bu bile Türkiye’nin NATO’dan kopmaması gerektiğinin en açık göstergesi.

        Sizin için neyin iyi olduğunu anlamanın yolu bazen böyle mefhumu muhaliften geçer.

        İlke yok, yalan çok

        İlke yok, yalan çok
        0:00 / 0:00

        Bayılıyorum bu Galatasaray taraftarına.

        İçlerinde bir grup ilkesiz, kişiliksiz güruh var ki, insanı Galatasaray’dan soğutur.

        Ki beni soğuttular.

        Bunlar düne kadar Dursun Özbek’e bayrak açmış, demediğini bırakmamış, Dursun Özbek gitsin diye elinden geleni yapmıştı.

        Şimdi ise Dursun Özbek gelecek diye neredeyse zil takıp oynayacaklar.

        Dursun Özbek gelince Fatih Terim'i geri getirecek diye sevinçten delirecekler.

        Bu arada Burak Elmas’ın ibra edilmediği genel kuruldan sonra “Bundan sonra Galatasaray için en iyi ihtimalle Başkan Dursun Özbek’tir ama bana çok açık biçimde aday olmayacağını söyledi. Geriye Metin Öztürk ve Eşref Hamamcıoğlu kalır” diye yazmıştım.

        Nitekim tam da öyle oldu.

        Ama önce genel kurul iptal davaları, ardından seçimin yargı yoluyla engellenmesi geldi ve Dursun Özbek birdenbire aday oluverdi.

        Bunun arkasındaki nedenleri de bir ara yazarım ama ilkesiz tavırlar sergileyip ve asla doğru bir laf etmeyen Metin Öztürk’ün bu fırsattan istifade, pazarlıkla 2. Başkanlık kapması Galatasaraylılar için umarım kabul edilebilir bir şey olmaz.

        Özbek’in bu fırsatçının elinde kendini oyuncak etmesi ise kendisi adına büyük ayıp.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Sahtekarla ortaklık kuranın da niyetin iyi olmadığını anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar