Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Cüneyd Zapsu’nun Akkuyu Nükleer’in yönetim kurulunda yer aldığını ve İC İnşaat’ın sözleşmesinin feshi ile başlayan son olaylar üzerine istifa ettiğini yazdım dün.

        Akkuyu Nükleer’in yönetim kurulundaki tek Türk idi.

        Yazım üzerine İC grubundan üst düzey bir isim aradı.

        “Bu iş dışarıdan göründüğü kadar basit bir iş değil” diyerek.

        Ve anlattı.

        Bizim işimiz aktarmak.

        Aktaralım.

        “İC olarak bazılarının zannettiği gibi Akkuyu’da sadece beton ve demir işi yapmıyorduk. Türkiye’de nükleer tesis inşaatında iş yapabilme lisansına sahip tek şirketiz. Yani nükleer santral inşaatının teknik taraflarında da işlerimiz vardı. Bu santralin inşasında yer almak İC’ye bir Türk şirketi olarak çok önemli bir fırsat sunuyordu. Nükleer santral inşa edebilme know how’ı.

        Bunu yaparken de biz Türkiye’de bu teknoloji gelişsin diye çaba gösteriyorduk.

        Yani Türk sanayii nükleer tesis üretiminde kullanılabilecek parçaları üretebilsin.

        Mesela boru döşenecek. Bunlar özel borular ama Türkiye’de bunu yapabilecek, bu teknolojiyi geliştirebilecek şirketler var. Biz bu bilginin Türk şirketlerine aktarılmasını ve bu tür teknik/ mekanik üretimlerin Türkiyeli firmalar tarağından yapılmasını sağlamaya çalışıyorduk.”

        Bunun üzerine sordum. “Peki bu işler baştan sözleşmeye koyulmamış mıydı, Türkiye’ye belirli oranda teknoloji transferi yapılması şartı yok muydu sözleşmelerde?”

        “Dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız Bey’in gayretleri ile sözleşmede Türk şirketlerle ilgili maddeler koyulmuştu ama Ruslar Türklere iş vermiyor, kemik atıyorlar. Biz know how artsın. Yarın bir santral daha yapılacağı zaman Türkiye bunu kendi imkanları ile yapabilsin istiyoruz. Ruslar ise bu bilgi Türkiye’nin eline geçmesin istiyor. Biz bunun borusunu da, kontrol ünitesini de, elektroniğini de Türkiye üretsin istiyoruz. Ruslar bunu Türkiye’den saklıyor. Türkiye topraklarında yapılmış bir Rus santrali olsun istiyorlar.”

        Bu kez Rus tarafının iddialarını soruyorum. “Ruslar Türk şirketleri tarafından dolandırıldıklarını iddia ediyorlar. Kendi medyaları da, uluslararası medyaya verdikleri bilgilerle yazılanlar hep bu yönde.”

        İC’nin üst düzey yetkilisinden aldığım yanıt ilginç.

        “Biz bu işi yaparken tek başımıza değiliz. Ortağımız var. O da Rus TİTAN şirketi. Rusların iddiaları doğru ise yani ortada bir usulsüzlük, bir dolandırma var ise o zaman TİTAN, yani kendi şirketleri de bunun parçası. Ama bizimle sözleşme feshediliyor. Ortağımızla sözleşme yenileniyor. Biz bir hata yaptıysak, biz bu suç işlediysek ortağımız TİTAN bunun dışında kalabilir mi! İşi birlikte yapıyoruz. Ama bizimle sözleşmeyi feshediyorlar. TİTAN’la yeni şirket kurup yola devam ediyorlar. Ne bir uyarı, ne önceden bir bilgi. Hani bir itişme olur, bir sorun olur. Hiçbiri yok. Bir anda 15 gün içinde fesihe giden bir süreç. Fol yok yumurta yokken.”

        “Peki sizinle dertleri ne bu halde?”

        “Dediğim gibi teknoloji transferi. Nükleer bilgisi, know how’ı. Türkiye başka nükleerler de yapacak. Sadece Türkiye değil, Avrupa’da da çevre yasaları nedeniyle yeni nükleer santraller gündeme gelecek. Sadece santral değil. Artık yük gemileri, yolcu gemileri, askeri gemiler nükleere yöneliyor. Basitleşti çünkü. Türkiye bu teknolojiye sahip olsun, Türk şirketleri kendilerine rakip olsun istemiyorlar. Mesele bu.”

        “Peki bu iş nereye evrilir. Kavga büyür mü?”

        “Biz bu işin sulh yolu ile çözülmesini istiyoruz. Gizlimiz saklımız yok. Bakın bugün istesek biz bu inşaatı durdurabiliriz. Tüm ekipmanımız sahada ve bugün hala bizim ekipmanlarla yürüyor iş. Onları kullanıyorlar. Yarın bir ekipmanlarımızı çeker inşaatın durmasını sağlarız. Bu da Rosatom’a aylık 500 milyon dolara mal olur. Biz bunu yapmıyoruz.”

        “Hala ümitlisiniz anladığım.”

        “Bu konu Cumhurbaşkanımız ile Sayın Putin’in görüşmesinde ele alındı. Şimdi bir hakem heyeti oluştu. 2 kişi. Bizden Alparslan Bey (Enerji Bakan yardımcısı Alparslan Bayraktar), Rus tarafından da Putin’in güvendiği bir finansçı. Şimdi bunlar her şeyi inceleyecekler. Bizim içimiz rahat. Herkes görecek ki, ortada iddia edildiği gibi şeyler yok. Mesele know how, mesele bilgi transferi. Şunu da ekleyeyim, bazıları istiyor ki, bu mesele Türk Rus ilişkilerinin bozulmasının fitili olsun. Biz ise Türkiye bu teknolojiye sahip olsun, nükleer inşa edebilen, bunun malzemesini üretebilen ülke olsun istiyoruz”

        Yolun başında, 12 sene önce Akkuyu Nükleer bir Rus değil, yüzde 50 Türk, yüzde 50 Rus şirketi iken bu belki mümkündü.

        Bence 2008’de o tren Türkiye tarafından durduruldu.

        Bilen biliyor!

        Vize yok da pasaport var mı!

        Vize yok da pasaport var mı!
        0:00 / 0:00

        Başta Schengen ülkeleri olmak üzere, ABD ve Kanada gibi pek çok ülkenin Türk vatandaşlarına vize verme oranları düşüyormuş. Konsolosluklarda bekleme süresi çok uzamış. Alınan ücretler çok yüksekmiş.

        Türkiye de bu durumu Avrupa Parlamentosu’na taşıyormuş.

        Bunların tamamı doğru, tamamı gerçek.

        Ancak süre konusunda yabancı ülke konsolosluklarını suçlamadan önce biraz da kendimize bakalım.

        Yurt dışına gidecek Türk vatandaşları vize için bekledikleri süreden daha uzun süre kendi yerli ve milli pasaportlarını almak için bekliyorlar.

        Hadi gidin bir pasaport başvurusu yapın bakalım.

        Şanslı bir vatandaş değilseniz kaç günde pasaportunuz gelecek görün.

        “Çip sorunu” gerekçesiyle normalde 2 günde verilen pasaportlar için şanslıysanız 15 gün, şansızsanız 1 ay, bazen daha uzun süre beklemek zorunda kalıyorsunuz.

        Vize sorunu için Avrupa Parlamentosu’na gidin gitmesine ama onlardan “Siz pasaport verebildiniz de biz mi vize veremedik” yanıtını almaya da hazır olun.

        Kavram kargaşası

        Kavram kargaşası
        0:00 / 0:00

        Pazartesi akşamı Tek Tek Bilim’de konuğum İyi Parti Ekonomi Politikaları Başkanı, Wharton School öğretim üyesi Prof. Bilge Yılmaz’dı.

        Yılmaz program sırasında Merkez Bankası rezervlerinde IMF’den gelen 6,5 milyar dolar paranın da olduğunu söyledi.

        Bu söz üzerine, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Yılmaz’ın yanlış bilgi verdiğini söyleyerek itiraz etti.

        Türkiye’ye IMF’le yapılmış bir anlaşmaya dayalı olarak gelen bir para olmadığını söyledi.

        Teke Tek’te konuklarımın söyledikleri beni bağlamıyor. Onların fikirleri.

        Ancak çok somut bir yanlış bilgi verirlerse ben mutlaka düzeltiyorum. Tabii eğer hakim olduğum bir konuda ise.

        Bilge Yılmaz 6,5 milyar dolar geldi deyince önce itiraz edecek oldum.

        Sonra açıkladı. Doğru söylüyordu.

        IMF’den bir stand by anlaşmasına dayalı olarak gelen bir para, bir kredi söz konusu değildi.

        Zaten Bilge Yılmaz’ın da böyle iddiası yoktu.

        IMF’den 2021 yılının Ağustos ayının 23’ünde 4,6 milyar SDR karşılığı 6,4 milyar dolara yakın bir “rezerv kolaylığı” gelmiş ve Merkez Bankası rezervlerine kaydedilmişti.

        Bunu da bakanlık açıklamış, biz de Anadolu Ajansı’nın haberinden görüp, öğrenmiştik.

        Kullanırsanız cüzi bir faiz ödeyecektiniz. Kullanmazsanız orada kaydi para olarak görünecekti.

        Bu parayı IMF tüm üye ülkelere IMF’deki hisseleri oranında yollamıştı.

        190 üye ülke büyüklüklerine göre bu paradan pay almıştı.

        En yüksek payı, 112,6 milyar ABD doları ise ABD kullanmıştı.

        Japonya’nın payına 41,8 milyar dolar düşmüştü.

        Bize gelen ise 6,4 milyar dolara yakın bir kaynaktı.

        Merkez Bankası'nın eksi 60 milyar dolara yaklaşan rezervindeki eksinin 6,4 milyara yakını buydu.

        Mesele iktidarın bu paranın IMF’le bir anlaşmadan kaynaklanan bir borç olarak algılanmasından rahatsız olmasıydı ama zaten böyle bir iddia yoktu.

        NOT: SDR 5 büyük rezerv para biriminin oluşturduğu bir sepete verilen isim. Bu sepette yüzde 42 oranında ABD doları, yüzde 31 oranında Euro, yüzde 11 oranında Yen, yüzde 8 oranında Yuan ve yüzde 8 oranında Sterlin bulunuyor.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Edepsizleri sizden bizden diye ayırmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar