Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Olayı duydunuz mu, detaylarına hakim misiniz bilmiyorum.

        Ancak dört dörtlük bir felaket, on numara bir rezalet, beş yıldızlı bir kepazelik olduğunu söyleyebilirim.

        Anlatayım, bilmeyenler de öğrensin.

        Genç bir polis memuru eşiyle yaşadığı tartışma sonrasında bunalıma giriyor ve beylik silahını kafasına dayayarak intihar ediyor.

        Haliyle bir soruşturma başlıyor ve adının başına Cumhuriyet kelimesini yakıştıramadığım bir savcı intihar olayını soruşturmakla görevlendiriliyor.

        Soruşturma sırasında savcı intihar eden polisin eşiyle ilişkiye giriyor.

        Genç kadınla beraber olmaya başlıyor.

        Savcı bir yandan da bu ilişkiyi kaydediyor.

        Kaydetmekle kalmıyor, görüntüleri başkaları ile de paylaşıyor.

        Savcı ile ilişki yaşayan dul eş bir süre sonra bu durumu fark ediyor.

        Suç duyurusunda bulunuyor.

        Polisin yaptığı inceleme sonrasında savcının bilgisayarına ve eşyalarına el konuyor.

        Savcının sadece dul eşi değil, başka onlarca kadınla ilişkiye girdiğini ve bu ilişkilerin görüntüsünü kaydettiği ortaya çıkıyor.

        1000 sayfalık veri ve görüntü ele geçiriliyor.

        Savcının beraber olduğu kadınları mesleklerine göre gruplara ayırdığı, tüm bu görüntüleri başkalarına servis ettiği, bir tür porno sistemi kurduğu ortaya çıkıyor.

        Savcının arşivindeki görüntüler ve bu görüntülerle kurduğu seks ağı korkunç.

        Sonuçta savcı hakkında dava açılıyor.

        Rezalet dört dörtlük ortaya çıkınca HSK, savcıyı inceleme altına alıyor ve ceza veriyor.

        Verilen ceza ne dersiniz?

        Söyleyeyim.

        Üç ay meslekten men.

        Şaka yapmıyorum.

        Verilen ceza bu kadar.

        Bu rezil durumun mimarı olan kişi 3 ay 1 gün sonra bir davada karşımıza çıkabilir.

        Hakimin yanında “devlet” adına iddia makamı olarak oturabilir.

        Doğrusu ben bunu hiç ama hiç içime sindiremiyorum.

        Şimdi HSK haklı olarak “Evet ama olay henüz yargı aşamasında. Suçu sabit olmadığı için meslekten atamazdık” diyebilir.

        Haklı da olurlar.

        Keşke Türkiye’de Adalet herkes için bu şekilde işletilebilse demek isterdim ama onu da diyemiyorum.

        Çünkü en azından “Dava sonuçlanıncaya kadar” uzaklaştırma verilebilirdi.

        İşin en kötü tarafı ise son zamanlarda yargı mensupları ile ilgili bu denli vahim olmasa da yakışıksız haberler duyuyoruz.

        FETÖ’nün çökerttiği yargı, partizanca doldurulunca ne yazık ki sonuç bu oluyor.

        TOKİ projesinin sebebi reddiyesi

        TOKİ projesinin sebebi reddiyesi
        0:00 / 0:00

        2019’da vadedilen ve çekilişi yapılıp, hak sahipleri belirlendiği halde hala temeli atılamayan, temeli atılıp inşaatı yapılamayan, ihalesi yapıldığı halde müteahhitleri işi bırakıp kaçan ucuz TOKİ konutları projesi dururken, şimdi 500 bin yeni konut yapılacağına 3 milyon kişinin inandığı ve para yatırdığı söyleniyor.

        Doğrudur.

        Ne olur ne olmaz diye 500 TL yatıran 3 milyon kişi olabilir.

        Ancak ilginç olan dini cemaatler, iktidara en yakın olanları bile bu projeye destek vermiyorlar.

        TOKİ’nin bu projesi açıklandıktan bir iki gün sonra İsmailağa Cemaatinden bir video geldi.

        Cübbeli sarıklı bir adam konuşuyor.

        Altında adı yazıyor.

        Hüsamettin Vanlıoğlu.

        İsmailağa Cemaati Fıkıh Kurulu üyesi imiş.

        Ve fıkıh kurulunun aldığı kararı açıklıyor.

        “Bu projeye başvurmak, bu projeden ev almak caiz değildir.”

        Ve bunun nedenlerini açıklıyor.

        Ve sonunda diyor ki, “Almayın. Günahtır.”

        Bir küçük açık kapı da bırakıyor “Ama içtihadi meseledir. Bazı hoca efendiler alın diyebilir. Ama biz bu görüşe katılmayız.”

        Sadece İsmailağa değil, başka cemaatlerin de bu projeye karşı çıktıklarını duyuyoruz.

        “Caiz” bulmuyorlar. “Almayın” diyorlar.

        Peki projeyi açıklayan iktidar bu “Reddiyeyi” hak ediyor mu!

        Sonuna kadar ediyor.

        Her işe cemaatleri, tarikatları sokarsanız onlar da sizin işinize böyle çomak sokarlar.

        Siz de buna müstahak olursunuz.

        Peki sizce bunu niye yapıyorlar!

        Ben söyleyeyim.

        Pek çok cemaat ya da tarikatın “ev pazarlayan” sistemleri var.

        O evim, bu evim.

        Enflasyon ve maliyet artışları nedeniyle zaten zor dönemler geçiren ve pek çoğu batan bu sistemler, millet TOKİ projesine gerçekten itibar ederse ayakta kalamazlar. Hep birlikte batarlar.

        Bu yüzden de cemaatler bu projeye elbette karşı çıkacaktır.

        Kim bilir belki de ilk kez ve farklı amaçla da olsa hayırlı bir iş yapmış olacaklardır.

        Ama bizdeki cemaatlerde din ve devlet işleri ayrılmasa da din ve cüzdan işleri ayrıdır.

        TOKİ’den ucuz konut hayali, belli ki din iman dinlemiyor.

        3 milyon kişi “Hele bir kaydolalım da” diyor.

        Ortada para olunca hoca efendiler zurnanın son deliği haline gelebiliyor.

        Teşkilata sorulursa

        Teşkilata sorulursa
        0:00 / 0:00

        Altılı masanın adayı kim olacak meselesi iktidardan beslenen medya tarafından sürekli köpürtülüp, masanın bir veya birkaç bacağı kırılmaya çalışılsa da, masa sağlamlığını koruyor.

        Burada tüm liderlerin payı var ama kuşkusuz en büyük pay Kılıçdaroğlu’na ait.

        Kendi partilileri tarafından dahi sabote edilen masayı ayakta tutmayı beceriyor.

        25 yıldır kamplaştırılan ülkede insanlar pişpirik oynamak için bile bir masada birlikte oturmakta zorlanırken en azından 3 benzemez olarak niteleyebileceğimiz 6 partinin aynı masada oturabiliyor ve meseleleri tartışabiliyor olmasını çok önemli ve bir o kadar da değerli bulduğumu aylar önce de yazdım.

        Ancak dün Ahmet Davutoğlu’na da söylediğim gibi, masa şu ana kadar aşırı bir nezakete sahne oluyor.

        Bu nezaketten ötürü de, günü geldiğinde aday konusu nasıl masaya koyulacak çok merak ediyorum.

        Sonuçta zurnanın zırt dediği bir yere gelinecek.

        Davutoğlu bunun yılbaşından önce olmayacağını söyledi.

        Genel olarak hava öyle görünüyor.

        Tabii bu arada masa çevresinden bilgi yağıyor.

        CHP içerisinde Genel Başkan'a yakın bir grubun Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını istediği bir sır değil.

        Kılıçdaroğlu ile bir araya gelen güvendiğim kişiler, “Kemal Bey aday olmayı istiyor. Kararlı görünüyor” diyorlar.

        Ancak yine CHP içinden isimler, “Kemal Kılıçdaroğlu bu koltuğa çok yakışır ama onun kafasında başka bir isim var. Masadaki havayı tam olarak anladıktan sonra masadaki kimsenin itiraz etmeyeceği bu adayı ortaya koyacak” diyorlar.

        Masanın diğer 5 bileşeninden gelen bilgiler sürecin kolay olmayacağına işaret ediyor.

        CHP dışındaki bazı partilerin kendi teşkilatları içinde Kemal Kılıçdaroğlu adı üzerine bir teşkilat yoklaması ya da teşkilat içi anket yaptıklarını ve sonuçların Kılıçdaroğlu lehine olmadığı fısıldanıyor.

        Parti örgüt yöneticileri “Genel başkanların kararına saygı duymakla birlikte” Kılıçdaroğlu’nun riskli bir aday olduğunu genel merkezlere bildiriyorlar.

        Saadet dışında tüm partilerde hissiyatın bu yönde olduğu dedikoduları dedikodunun ötesine geçmiş durumda.

        İktidarın büyük ortağı parti ile aynı siyasi kökten gelen partilerdeki korku ise “Tabanlarımız Cumhurbaşkanlığı için çok istemeseler de Erdoğan’a oy verebilirler ya da Cumhurbaşkanı için oy vermeyebilirler” sıkıntısı yaşıyor.

        Yani anlayacağınız doğru, iktidar çok yıpranıyor.

        Doğru, iktidardan memnun olmayanların sayısı hızla artıyor.

        Doğru, ekonomideki sözde toparlanma toplumun alt katmanlarında hissedilmiyor.

        Doğru, iktidar artık halktan kopmuş gidiyor.

        Doğru, boş tencere, ödenmeyen kira, bulunamayan yurt, tokun açın halinden anlamaması iktidarı 20 yılın en zayıf noktasına taşıdı.

        Ne var ki, muhalefetin işi hala kolay değil.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Dini sömürenler dinciler tarafından sömürüleceklerini unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar