Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Eh, artık daha fazla tartışmaya gerek yok.

        CHP’nin 6’lı masaya getireceği Cumhurbaşkanı adayı belli oldu.

        Kemal Kılıçdaroğlu adaylığını açıkladı.

        Benim açımdan hiçbir mahsuru yok.

        Son zamanlarda biraz değişse de efendi, düzgün, kibar, iyi bir insan.

        Bana uyar.

        Bana uyar da Türkiye’ye, seçmenin yüzde 50 artı 1’ine uyar mı onu bilemem.

        Zaten mesele de orada.

        Bundan sonraki aşamada CHP 6 liderin oturduğu masaya adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu adını sunacak.

        Kabul görür mü!

        O masadaki herkesin Kemal Bey’e sevgisi, saygısı, muhabbeti olduğunu biliyorum.

        Ama bu Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kayıtsız şartsız kabul edecekleri anlamına gelmiyor.

        Muhtemelen masada bu partilere hükümet üyelikleri teklif edilerek ikna edileceklerdir.

        Orada da iş kolay değil.

        Ekonomide İyi Parti iyi bir kadro kurdu.

        DEVA ile nasıl paylaşacaklar?

        Gelecek ile siyasi etik yasası üzerinden bir anlaşma olsa da Dışişleri üzerinde nasıl mutabakata varacaklar?

        Saadet’te Temel Karamollaoğlu, Kemal Bey’e destek verecektir kuşkusuz ama bunu tabana nasıl yayacaklar?

        Partilerin kendi dengeleri, liderlerin kendi siyasi gelecekleri söz konusu olacak ve Türkiye’nin en kritik seçimi olarak nitelendirilen bu seçime giderken büyük bir ihtimalle 6’lı masada sonunda iki parti kalacak.

        İyi Parti ve CHP.

        Ancak Kılıçdaroğlu’nun kendi partisine sürekli olarak “Benimle misiniz” diye seslenmesinden anlaşılan CHP içinde bile “sindirim” sorunları var.

        Muhtemelen İyi Parti içinde de benzer sorunlar olacaktır.

        Bu durumda kilit partinin HDP olacağı çok açık.

        Burada HDP’nin nasıl bir beklenti içinde olacağı önemli.

        HDP seçmeninin Cumhur İttifakı’na gitmeyeceği kesindir.

        Ama HDP Millet İttifakı'nı destek için “İşbirliğini el sıkışma ile gösterelim” der ise Cumhur İttifakı’nın seçim kampanyası da netleşecek ve bu el sıkışmanın görüntüsü Cumhur İttifakı’nın seçim afişi olacaktır.

        Başkanlık sisteminin Türkiye’yi getirdiği nokta tam da budur.

        Soft politika

        Soft politika
        0:00 / 0:00

        Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD’de CFR’da bir konuşma yapmış.

        CFR dediğin, Council on Foreign Relations. 100 yıllık bir think tank.

        ABD’nin en etkin düşünce kuruluşlarından biri.

        Muhtemelen birincisi.

        “Amerikan müesses nizamı” diye bir şey var ise onun ete kemiğe bürünmüş hali.

        Türkiye’de iktidar yandaşlarının sürekli iddia ettiği “dış güçler” diye şeytani bir oluşum var ise eğer onun merkez ofisi.

        Bizim iktidarın mensupları her ABD seferinde burada bir konuşma yapmaya bayılır, burada bir boy göstermek ister.

        Bu kez de Mevlüt Bey gitmiş CFR’a ve ABD ile işbirliğimizin en kadar derin ve köklü olduğundan, bu işbirliğini güçlendirmemiz halinde ne kadar önemli işler başarabileceğimizden bahsetmiş.

        Demek ki, dış politikada yeni yönümüz bu.

        Mevlüt Çavuşoğlu, bir Dışişleri Bakanı’ndan çok “His master’s voice” olarak yer etmiştir benim gözümde.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan üst perdeden konuşuyorsa Mevlüt Bey daha üst perdeden bağırır, Cumhurbaşkanı Erdoğan tonu yumuşatıyorsa Mevlüt Bey sözlerini pamuklara sarar.

        Belli ki, “soft” dönemine girmişiz.

        Oysa ortada hiç de “soft” bir durum yok.

        Neredeyse 1 yıldır yeni nesil F16’lar konusunda bir arpa boyu yok gidilmediği gibi, Demokrat senatörler bu F16 satışını “Yunanistan hava sahasını ihlal etmeme” koşuluna bağlıyorlar.

        Biden’le görüşme uğruna vetomuzu kaldırma taahhüdünde bulunduğumuz İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda bu iki ülke teröristleri iade etmek bir yana, aldıkları yargı kararları ile iadeyi imkansız hale getirdikleri halde bizim ağzımızdan artık veto sözü çıkmaz oldu.

        ABD S400’ler bahanesi ile bize vermediği F35’leri S300’leri devreye alan Yunanistan’a veriyor.

        Ege’de Yunan askeri gemileri ile ABD donanması ortak devriye geziyor.

        Yunan Hava Kuvvetleri’nin havadaki kol arkadaşı ABD Hava Kuvvetleri.

        Türkiye’ye 10 kilometre mesafede ABD’nin Akdeniz’deki en büyük deniz üslerinden biri kuruluyor.

        Tüm bunlar yetmezmiş gibi ABD’nin enternasyonal “mikser”i Nancy Pelosi isimli Temsilciler Meclisi Başkanı, Uzakdoğu’yu karıştırdıktan sonra, tam da Azerbaycan-Ermenistan geriliminin yeniden tırmandığı bir anda Ermenistan’a gelip buraları karıştırıyor.

        Ve bunun karşılığında biz “soft politika” başlatacak zamanı buluyoruz.

        Çavuşoğlu’nun CFR’daki bu konuşmasının ardından umarım Pelosi önce Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne ardından da Atina’ya bir ziyaret yapıp, sonra da Alexandrapolis’teki üste askerleri ile buluşmaz.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Taraftarlık hasta bir çocuğu hedef alacak kadar aşağılık bir hale gelmediği zaman.

        Diğer Yazılar