Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Zannederim önümüzdeki seçimlere doğru giderken “Post 8 Haziran” dönemine benzer bir dönem yaşayacağız.

        Nasıl mı!

        Anlatayım.

        14 Eylül günü, yani iki hafta önce ne yazdığımı hatırlıyor musunuz!

        Muhalefetin kendi ayağına sıkmaya doğru gideceğini, ana muhalefet partisi içinde iktidarla yakın isimlerin iktidar koalisyonunun ekmeğine yağ sürecek açıklamalar yapmaya başlamasını, ardından da HDP içindeki bazı unsurların devreye gireceğini ve muhalefeti zor duruma düşürmek ve teröristlerle işbirliği yakıştırmasını güçlendirecek bazı gelişmeler olmasını beklediğimi yazdım.

        Ve ekledim: “Selahattin Demirtaş da bu süreci engelleyemesin diye içerde tutuluyor.”

        Böyle olacağını bekliyordum ama bu kadar hızlı, bu kadar çabuk ve bu kadar erken olacağını beklemiyordum doğrusu.

        Bakın bu yazıdan sonra olan gelişmelere.

        CHP içinden bazı isimler iktidarın ekmeğine yağ sürecek açıklamalar yapmaya başladılar.

        Muhalefete, daha doğrusu CHP’ye yakın medya büyük bir hızla kendi kendini yıpratmaya başladı bile.

        Ve tam da dediğim gibi “terör ve bölücülük” 8 Haziran sonrası hızlı ve ani tırmanışı hatırlatır biçimde Türkiye’nin gündemine hızla giriyor.

        Bakın şu olanlara.

        Bursaspor ile Amedspor maçında yaşananlara.

        Yıllardır bu liglerde yer alan Amedspor’un bir antrenman videosu nedense şimdi sızıyor.

        Maksatlı bir biçimde yapıldığı aşikar bu video, troller tarafından sosyal medyada köpürtülüyor.

        Ardından maçta futbolcular arasında bir gerilim yaşanıyor.

        Bu gerilim sosyal medyada son derece ayrıştırıcı ve hatta bölücü bir pompalamaya maruz kalıyor.

        Bu açık provokasyonun dumanı tüterken, bu kez Mersin’de bir PKK’lı grup ellerinde bomba düzeneği ile bir karakola saldırıyor.

        Bir polisimizi şehit ediyor. Birini yaralıyor.

        Peki söyler misiniz bana PKK son olarak ne zaman böyle bir eylem ya da eylem girişiminde bulundu.

        Epey olmuştur değil mi!

        Dahası Selahattin Demirtaş, bu saldırıyı en sert sözlerle kınıyor.

        Ama sesi duyulmuyor bile.

        Ve biliyoruz ki, bu daha “entree”.

        Önümüzdeki 9 ayda olabilecekleri düşünmek gerçekten ürkütücü.

        Tam da 14 Eylül’de söylediğim gibi.

        Çok çirkin, çok bel altı vuruşlu bir sürece giriyoruz.

        Belli ki, seçim süreci bu konu üzerinden yürütülecek.

        Umarım bu süreçte Türkiye’ye verilecek zarar, seçimden sonra telafi edilecek düzeyde kalır.

        Veto mu demiştiniz!

        Veto mu demiştiniz!
        0:00 / 0:00

        ABD tehdidine kayıtsız kalamayan özel bankaların ardından, kamu bankalarımız da Rusların Mir ödeme sisteminden çıktılar.

        Neyse ki, “ABD zorladı diye Mir ödeme sisteminden çıkacak halimiz yok” neviinden bir çıkış yapmamıştı Türkiye.

        Önce hafiften “Biz kullanmaya devam ederiz” falan dediysek de nihayetinde temkinli bir biçimde “Zorluyorlar. Biz de alternatif arıyoruz” diye şaşkınlık verici düzeyde sağduyulu bir yaklaşım sergilemiştik.

        Turizm sezonunun sonuna gelmesi bir avantaj oldu.

        Mutlaka ortak bir alternatif bulunacaktır.

        Türkiye bu tip ara çözümler bulmakta usta bir ülke ne de olsa.

        Bavul ticareti benzeri bir bavul turizmi sistemi bulurlar yakında.

        Keşke başka alanlarda da höt zöt yerine sağduyulu olmayı becermiş olsaydık diye düşünüyor insan.

        Mesele İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri konusunda.

        “Asla olamazlar. Onlar teröre destek veriyor” diye sert çıktık.

        Sonra bir NATO zirvesi oldu.

        Bir anda vetomuzu geri çektik ve vetoyu geri çektikten sonra Biden’la bir görüşme gerçekleşti.

        Ama vetoyu geri çekmemizin gerekçesi vardı!

        Bu iki ülke terörle arasına mesafe koyacak, PKK/PYD gösterilerini engelleyecek ve dahası ülkelerindeki PKK’lıları Türkiye’ye iade edeceklerdi.

        Hiçbiri olmadı.

        Bize yutturulanın tam aksine vetomuzu kaldırmamızdan sonra gösteriler arttı.

        Hatta Stockholm’de Öcalan’ın fotoğrafları ve PKK bayrakları binalara yansıtıldı.

        İade edileceği söylenen teröristlerin iade edilmeyeceği yargı kararları ile kesinleşti, her iki ülke “Yargı kararlarının aksine hareket edemeyiz” açıklamaları yaptı. Şimdi belki göstermelik bir iki iade olabilir ama onlar da muhtemelen bizim başta talep ettiklerimiz olmayacaktır.

        Ama buna rağmen bizden hala “Madem öyle vetomuz devam ediyor” açıklaması gelmedi.

        Bu iki ülke NATO’ya üye olmuş gibi davranmaya, NATO da İsveç ve Finlandiya’yı içine almış gibi davranmaya başladı.

        Ve Türkiye bu gelişmeleri havaya bakıp ıslık çalarak geçiştirmeye çalışıyor.

        Troller de “Onurlu dış politikadan” ve “Güçlü Türkiye’den” bahsedip duruyor.

        Ben ise bu kadar aptal yerine konmaktan dolayı kendimi çok ama çok kötü hissediyorum.

        Saf kötülük

        Saf kötülük
        0:00 / 0:00

        Ülkede kötülük dozunun ne kadar yükseldiğini gösteren çok iyi bir örnek var.

        Biliyorsunuz Galatasaray’ın teknik direktörü Okan Buruk’un oğlu uzunca bir zamandır lösemi tedavisi görüyordu.

        Çok şükür ki, tedavi olumlu sonuç vermiş ve küçük Ali Yiğit adım adım sağlığına kavuşuyor.

        Bu arada ufaklığa moral olsun diye Okan Buruk, oğlunu maçlara götürüyor ve maç sonlarında Ali Yiğit saha çıkarak futbolcularla el ele veriyor.

        Ve rakip takım taraftarlarından bazıları “Bu çocuğun sahaya çıkma hakkı var mı, Federasyon bu çocuğa izin verdi mi, hangi hakla oraya çıkartılıyor, duygu sömürüsü yapmaya utanmıyor musunuz” gibi son derece aşağılık, son derece utanç verici, son derece insanlık dışı yorumlar yapıyor, sosyal medya üzerinden saldırıyorlar.

        Emin olun bu kadar kötülük çok ama çok fazla.

        Bu kadar kötülük bir toplumu yorar, bitirir.

        Bu kadar kötülük sonunda döner o kötülüğün sahibine gelir.

        Bu kadar kötü olmamaya gayret edin.

        Bu kadar kötü iseniz bile en azından birazını saklamaya çalışın.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Çevresi aptallardan oluşanlar herkesi aptal zannetmediği zaman.

        Diğer Yazılar