Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Birisi şu İstanbul’daki taksi sorununa Allah aşkına el atsın.

        Artık İstanbul’da pek az taksi, bolca sarı eşkıya var.

        Özellikle de kentin merkezinde.

        Bunların Türk müşteri ile pek alakaları yok.

        Hepsi turist peşinde.

        Genelde Taksim, Laleli, Mecidiyeköy Cevahir alışveriş merkezi gibi özellikle Arap turistlerin yoğun olduğu bölgelerde konuşlanıyorlar.

        İşleri turist dolandırmak.

        Taksim’de bizim gazetenin önünde her gün kavga var.

        50 liralık yol için 100 dolar istiyorlar.

        Olay çıkıyor.

        Bu taksiler çift çift geziyorlar ve olay çıktığında turistin etrafını sarıp, argo tabir ile boğuntuya getiriyorlar. Turist canını kurtarmak için parayı vermek zorunda kalıyor.

        Bu taksileri yolda görürseniz asla durmuyorlar.

        Bir an önce yeniden karargah haline getirdikleri yukarıda saydığım bölgelere ulaşıp, yeni bir turisti söğüşlemek için hızla yerlerine dönüyorlar.

        Türk vatandaşları ile tek alakaları, yolda bir Türk sürücü ile sorun yaşarlarsa onu kadın erkek demeden dövmekten ibaret.

        Bunlara doğru düzgün bir denetim falan da yok.

        Benim saydığım yerlerde konuşlandıklarını da herkes biliyor ama buralarda ne bir polis ne bir denetim.

        Denetim olsa evrak sormaya gerek yok. Zaten tipine bakıp lisansını iptal edersin ama zaten çoğu lisanssız.

        Plaka sahipleri otomobillerini İstanbul’un bildik, efendi taksicilerine değil, bu serserilere kiralamayı tercih ediyorlar çünkü daha fazla yevmiye veriyorlar.

        Bu yüzden de düzgün taksici esnafı iş bulamıyor. Kiralayacak taksi plakalı otomobil bulamıyor.

        Kötü şoför iyi şoförü kovuyor.

        Ve AK Parti’nin kontrolündeki İBB Meclisi, bu rezaleti bir nebze olsun zapturapt altına alacak taksi projesine bir türlü izin vermiyor.

        İstanbullu çileden çıkıp tehlikeye dönüşen bu duruma katlanmak zorunda bırakılıyor.

        Bana bir masal anlat baba

        Bana bir masal anlat baba
        0:00 / 0:00

        Bazen unutulmuş masalları hatırlatmak, kültürün aktarımı açısından çok ama çok önem taşıyor.

        Ben de zaman zaman bunu yapmaya çalışıyorum.

        Bugün hatırlatacağımız masalımızın adı Batı kültüründen aparılmış “Kırmızı Başlıklı Kız” değil elbette.

        Tamamen yerli ve milli bir masal “Altay Tankı”.

        Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 2007 yılında “yerli ve milli bir tank” üretilmesi kararını aldı.

        Savunma Sanayii İcra Komitesi tarafından alınan bu karardan sonra, yerli tankın Kurtuluş Savaşı komutanlarından Fahrettin Altay’a ithafen Altay adını alması ve prototipin Koç Grubu’nun savunma sanayi şirketlerinden Otokar tarafından geliştirilmesi için sözleşme imzalandı.

        Otokar, Altay tankını Türkiye’nin diğer savunma sanayi şirketlerinin de katkısı ile geliştirecekti. MKEK, Roketsan, Aselsan gibi ulusal kurumlarımız da tankın kendileri ile ilgili bölümlerinin geliştirilmesine katkı sunacaktı.

        Otokar, Altay’ı hızla geliştirmeye başladı.

        Tankın iki bölümü dışında yerlilik oranı yüksekti.

        Ancak motor ve taret bölümlerinin Türkiye’de dizaynı ve üretimi başlangıç aşamasında mümkün olamadığı için motor Almanya’nın MTU şirketi tarafından üretilecek, taret teknolojisi ise ABD’den gelecekti.

        REKLAM

        Savunma Sanayi Başkanlığı bu duruma itiraz etti.

        Motor yerli ve milli olmalıydı. Almanya daha önce savunma sanayi meselelerinde maraza çıkarmıştı. Güvenemezdik. Aynı durum ABD menşeli taret teknolojisi için de geçerliydi.

        Motor için yerli Tümosan işaret edildi.

        “Tümosan bu motoru yapamaz” uyarılarına rağmen Tümosan ile anlaşıldı. 54 aylık bir süre içinde Tümosan bu motoru geliştirecekti.

        Diğer teknolojiler için Güney Kore’ye başvuruldu ve sözleşme yapıldı.

        Uzunca bir süre sonra Tümosan’ın motoru geliştiremeyeceği ortaya çıktı. Epey bir vakit kaybedilmişti. Motor için de Güney Kore ile ortaklık kuruldu. Bu iş de Hyundai’nin bir şirketine verildi.

        Ve sonunda 2012 yılında iki adet ana prototip tamamlandı.

        Tüm testleri yapıldı ve 2015 yılında seri imalata geçme kararı alındı.

        Otokar 10 adet tankı bitirmişti.

        Bu arada Altay tankı için herkes kuyruktaydı!

        Suudi Arabistan, Azerbaycan, Katar orduları bu tankı almak istiyor, Türkiye bu tanklar için teklif veriyordu.

        Yıl 2013’tü.

        Bu arada Tümosan’ın motor yapma çabaları da devam ediyordu.

        Ancak proje bir türlü bir sonraki aşamaya geçemiyordu.

        İddialar bu işi Koç Grubu'na bağlı Otosan’ın yapmasının istenmediği yolundaydı. Ardından Altay tankının seri üretimini kimin yapacağını belirlemek için 2018 yılında ihaleye çıkıldı.

        İhaleyi o günlerde AK Partili olan Ethem Sancak’ın BMC’si Otokar’ı geçerek kazandı.

        REKLAM

        Otokar’ın yetersiz olduğu, daha önce aldığı zırhlı araç ihalelerini zamanında tamamlayamadığı, ürettiğini söylediği araçların sözleşmelere uygun olmadığı iddiaları havada kaldı, BMC ile sözleşme imzalandı.

        BMC’nin bir ortağı da Katar Ordusuydu.

        Bir süre sonra ihale şartnamesinde olmayan bir hamle gerçekleşti.

        Sancak-Katar ortaklığının tankı yapabilmesi için, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait Tank Palet Fabrikası bu ortaklığa verildi.

        Ancak aradan yıllar geçiyor, Altay tankının üretimine geçilemiyordu.

        2015’te teslim edilmesi öngörülen tankın prototipleri 2013’te bitmiş, üretim ihalesi 2018’de yapılabilmişti ama üretim başlamıyordu.

        Bir süre önce bir gelişme daha oldu.

        Ethem Sancak, BMC’deki hisselerini ani bir şekilde iktidara yakın bir başka gruba, demir çelik yatırımları ile bilinen Tosyalı Holding’e devretti.

        Ve ihaleden bu yana 5 yıla yakın bir süre geçtiği halde ortada ne bir tank var ne de herhangi bir gelişme.

        Kim bilir belki tanklar da, aynen 250 bin konut gibi seçimden sonra teslim edilecektir.

        Çözmek isterken derinleştirmek

        Çözmek isterken derinleştirmek
        0:00 / 0:00

        Bugünlerde İstanbul’da ilginç bir hareketlilik var.

        Bazı semtlerde kiralar düşerken, bazı semtlerde hızla yükseliyor.

        Bunun nedeni ise aşikar.

        Türkiye çapında toplam 1169 mahalle yabancı ikametine kapatıldı.

        Bu mahallerde oturan yabancıların ikamet izinleri yenilenmiyor.

        Seyrekleştime projesi ya da getto oluşumunu engelleme düşüncesi kapsamında yabancıların başka bölgelere taşınması isteniyor.

        Esenyurt, Beylikdüzü, Bahçeşehir, Başakşehir, Fatih, Ümraniye, Küçükçekmece gibi bölgelerde yoğun olan yabancılar şimdi başka yerlere akmaya çalışıyor.

        Ancak gerçek hayatta bu yazıldığı kadar kolay olmuyor.

        Şimdi yabancı kaydına kapalı olmayan bölgelerde sahte ikametler başladı.

        Bu yabancılar aslında fiziki olarak oturmadıkları konutlara kaydediliyor, yaşamadıkları yerde yaşar gibi gösteriliyor, başkalarının evlerinde oturuyormuş gibi kayıt altına alınıyorlar.

        Bu işleri organize eden danışmanlık firmaları, hukukçular türedi.

        Yabancı ikametine açık semtlerde kiraladıkları evlere, onlarca yabancıyı orada oturuyormuş gibi kaydeden organizasyonlar ortaya çıktı.

        Denetim olmadığı için, her şeyin çivisi çıktığı için ve hiçbir soruya yanıt verilmediği için kaş yapayım derken göz çıkarılıyor.

        Sığınmacıların oluşturduğu risk, azalacağına artıyor.

        Zaten ikamet belirsizliğinden ötürü Emniyet güçlerine büyük sıkıntılar yaşatan göçmenler şimdi iyiden iyiye kayıt dışına ya da sahte kayda yöneliyor.

        Yüzbinlerce göçmenin sağlıklı adres bilgileri iyiden iyiye tutulamaz hale geliyor.

        Özellikle büyük kentlerde bu durumun tespiti çok daha zor olduğu için güvenlik riski de katlanarak büyüyor.

        Ben bu göçmen ve sığınmacı meselesinin Türkiye’nin başına açacağı büyük dertleri görecek kadar yaşar mıyım bilmiyorum.

        Ama çocuklarınızın ve torunlarınızın bu meseleden çok ama çok büyük acılar çekeceğini biliyorum.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Sorunları akılla çözmeye çalıştığımız zaman.

        Diğer Yazılar