Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Spor, daha doğrusu futbol konularına girmemeye çalışıyorum.

        Fanatizmin doruk yaptığı, aklın ortadan kalktığı bir konuda muhatapların kalitesizliği de bunun üzerine eklenince konudan uzak durmak aslında en iyisi.

        Ama bazen insan istese de duramıyor.

        Geçen hafta Galatasaray yönetimi Futbol Federasyonu’na giderek federasyondan ve hakemlerinden “Adalet” talep etti.

        Çok ilginçtir, Fenerbahçe yönetimi bu Adalet talebinden çok rahatsız oldu.

        “Adalet” istenmesinden kim niye rahatsız olur anlamak mümkün değil.

        Şaşırdım.

        Geçen senelerin hakemlerden ve federasyondan en fazla rahatsız olan, hakemler ve federasyon aleyhine en fazla açıklama yapan yönetimi Galatasaray’ın federasyona yönelik tepkisinden niyeyse çok rahatsızdı.

        Şaşırdım.

        Dün ise tam bir rezillik vardı karşımızda.

        Ali Palabıyık adında bir rezillik.

        Çok açık ki, bu çocuk federasyonun pis işlerini yapmakla görevlendirilmiş.

        Geçen yıl Rizespor- Galatasaray maçında tetikçi idi.

        Galatasaray’ın küme düşme ihtimali o günün federasyonunu rahatsız etmiş olmalı ki, Ali Palabıyık sahaya sürüldü.

        Açık söyleyeyim, Palabıyık’ı maça atadıklarını duyunca “Galatasaray’a kötülük yapmak için gelmiştir” diye düşünmüştüm.

        Tam aksini yaptı. Biri çok açık iki faulü vermeyerek, Rizespor’un yenilmesini sağladı ve Galatasaray’ın düşme potasına girmesini federasyon emriyle engelledi.

        Sonrasında bir maç daha Galatasaray’a federasyon eliyle kazandırılarak Galatasaray’ın kümeye tutunması sağlandı.

        Dün ise aynı adam, yine tetikçi olarak sahadaydı ama bu kez alışkanlığı olduğu üzere Galatasaray karşıtı olarak.

        Tek tek olaylara girmeyeceğim ama ben hayatımda bu kadar iğrenç bir hakemlik görmedim.

        Galatasaraylı futbolcuları kutluyorum. Bu hakeme karşı müthiş bir sabır gösterdikleri için.

        Çünkü çok açık ki niyeti futbolcuları delirtip 3-5 kırmızı kart ile Galatasaray’ı tamamen bitirmekti. Futbolcular direndi. Tuzağa düşmedi.

        Galatasaray bu maçın videosunu UEFA ve FIFA’ya götürmeli.

        Böyle bir rezaletin hakem kimliği altında sahaya çıkması engellenmeli.

        Galatasaray UEFA’ya yollayacağı videoya geçen yılki Rize maçının görüntülerini de koymalı ki, mal iyice ortaya çıksın ve bu Ali Palabıyık denilen “Şey” futbolu daha fazla kirletememeli.

        “Şey” diyorum çünkü bunun hakem olmadığı çok açık.

        Bu yaptıklarından sonra hangi yüzle sokağa çıkacağı ise gerçekten merak ediyorum.

        Scooterlar terörden çok can alıyor

        Scooterlar terörden çok can alıyor
        0:00 / 0:00

        Aylar yıllardır yazıp duruyorum.

        Kimsenin umuru değil.

        Ne belediyelerin, ne iktidarın, ne muhalefetin.

        Şaşırtıcı mı?

        Tabii değil.

        Al birini vur öbürüne.

        Sözünü ettiğim ve edeceğim mesele “Scooter terörü”.

        Hani şu iki tekerlekli, eski trotinetlerin elektrikli versiyonu.

        Çin’den ithal edilip, sokaklarımızı saran rezillik.

        Başta İstanbul olmak üzere tüm büyük kentlerimizde araç sürücülerinin ve yayaların kabusu, kullanıcılarının ise Azrail’i olan sözde ulaşım aracı.

        Hiç bir trafik kuralına bağlı olmadan trafiğin içinde cirit atan kendisi küçük etkisi büyük felaketler.

        Dün yine İzmir’de iki genç scooterda can vermiş. Gün geçmiyor ki, birileri bu aletlerin üzerinde ya ölmesin ya yaralanmasın.

        Neredeyse her gün bir can.

        Ve buna rağmen bunların en ufak bir kuralı yok.

        - Trafiğin içinde cirit atıyorlar, bir plakaları yok.

        - Tek kişilik olmalarına rağmen bazen iki, bazen üç kişi biniyor kontrol eden yok.

        REKLAM

        - Trafiğin içinde ve hiç de yavaş sayılmayacak bir hızla kullanılmalarına rağmen kullanıcılarda en ufak bir koruyucu ekipman, bırakın koruyucu ekipmanı bir kask bile yok

        - Trafik kurullarına tabii olmadıkları için araç trafiğine ters yönde gitmelerine bir engel yok.

        - Kullanıcısının canı çekerse yolda araçların arasında, canı çekerse kaldırımda yayaların arasında gitmelerini engelleyen birisi yok.

        - Motorlu araç olmasına rağmen kullanıcıların ehliyeti olup olmamasının önemi yok.

        - Kullanıcının bir alt yaş sınırı yok. 3 yaşında çocuklar bile binebiliyor.

        Bu saydıklarımın hepsi doğru, hepsi gerçek.

        Birkaç gün önce Şişli’de yemin ederim en fazla 6-7 yaşlarında üç çocuk trafiğin içinde hızla yol alıyorlardı.

        Her gün tek yönlü trafikte tersten üstünüze doğru gelen bir scooterla mutlaka burun buruna geliyorsunuz. Uyarırsanız bir de küfür yiyorsunuz.

        Kaldırımda ayağınıza takılan, çarpan bir scooterla mutlaka muhatap oluyorsunuz.

        Ve tüm bunlardan daha önemlisi bu aletleri kullanan bir genç, bir çocuk sürekli ölüyor.

        Ve bu rezillik yetmezmiş gibi, aynı sisteme şimdi bir de küçük motosikletler dahil olmuş.

        Ne kask zorunluluğu, ne ehliyet sorgusu, ne başka bir şey.

        Fıldır fıldır geziyorlar.

        Ve daha vahimi sözde trafik polisleri de bunlara hiçbir şey yapmıyor, sormuyor.

        Bu kadar rezillik boşa olmaz diyorum.

        Birileri bu işin rantını, avantasını, rüşvetini fena yiyor olmalı ki, bu rezalet artarak sürüyor.

        Ve bunun doğal sonucu olarak gençler ölüyor.

        Sorun çözmekten göz boyamaya

        Sorun çözmekten göz boyamaya
        0:00 / 0:00

        Hafta sonu telefonum aynı numara tarafından ısrarla aranınca açtım.

        Hafif bir Güneydoğu şivesi ile konuşan kibar bir beyefendi.

        Önce kendini tanıtıp, “Fatih Bey, müsait iseniz bir şey anlatmak istiyorum” dedi.

        Müsait olmadığımı söyledim, ki gerçekten uygunsuz bir zamandı, “O zaman sonra arayayım” dedi kapattı.

        Ertesi gün daha erken bir saatte aradı.

        O kadar kibardı ki, uzun uzun dinledim.

        Diyarbakır’dan arıyordu.

        Orta halli bir çalışandı.

        “Fatih Bey, siz yazmasanız kimsenin umurunda değil. Yazınca umurlarında oluyor mu ondan da emin olamıyorum ama en azından biz bizi anlayan birinin varlığını hissedip mutlu oluyoruz” dedi.

        Bir baba idi.

        İki çocuğu vardı ve ikisi de üniversite talebesiydi.

        Bunlardan biri geçen yıl İzmir’de bir üniversiteyi kazanmıştı. Diğeri ise bu yıl İstanbul’da.

        “Geçen yıl yurda başvurduk. Çıkmadı. Üç kuruşluk evlere 10 kuruş istenilen bir ortamda ev kiraladık mecburen. Boğazımızdan kıstık. Bu sene her ikisi de yurt için başvurdu. Birine çıkar dedik. İkisine de yine yok. Ev aradık İstanbul’da da. Bir arkadaşı ile oturabileceği. Diyarbakır’da hayvan bağlamaya utanacağımız yerlere İstanbul’da istenilen kiraları görünce şaşırdık. Ortalıkta sorunu çözdük diye dolaşanlara söyleyin. Çözdükleri bir şey yok. Kendilerini kandırıyor olabilirler ama bizi kandıramıyorlar” dedi.

        İktidar gençlerin yoğun olduğu her ortamda gençleri türlü hilelerle partiye üye kaydetmeye çalışacağına, gençlerin bu sorunlarını çözmeye çalışsaydı belki gençler arasındaki popülaritesini bir nebze arttırabilirdi.

        Ama artık AK Parti iktidarı sorun çözmektense, göz boyamayı tercih eden bir iktidar haline geldi.

        Hem de uzunca bir süredir.

        Ama emin olan boyamaya çalıştıkları göz bizimki değil.

        Sicil amirlerinin gözünü boyamaya çalışıyorlar sadece.

        Gerisi umurlarında değil.

        Baroya kutlama

        Baroya kutlama
        0:00 / 0:00

        İstanbul Barosu üyelerini, ilkesizliğe prim vermedikleri için ve böyle bir dönemde bir kadın avukatı Türkiye’nin en büyük barosuna başkan seçtikleri için kutluyorum.

        Kadınların böyle bir şeye çok ihtiyacı olan dönemde, sadece doğurma makinası olarak görülmelerinin istendiği bir dönemde bir kadını başkan seçmek çok önemliydi.

        30 yıldır tüm davalarımda iki kadın avukat tarafından temsil edildiğim için bu seçim beni çok mutlu etti.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        İşimiz sevdiklerimizden daha önemli olmadığı zaman.

        Diğer Yazılar