İklim fikre öfke iklimi olunca, rüzgar her yerden aynı esiyor, sağdan soldan ortadan, her yönden, öfkeli…
Bugün artık gazeteci en vurulabilir, en kırılabilir, en hedef gösterilebilir insan olduysa eğer bu iklim yüzündendir.
İktidarın gazeteciye bakışı zaten ortada diyeceğim ama ayıp olacak.
Kiminki, farklı ki!
İktidar belki bu iklimi yaratan ve yaygınlaştıran ve genel geçer hale getiren olmakla, sui misal olduğu halde emsal haline getirmekle eleştirilebilir belki ama herkes iktidarın izinden gidiyor.
Mesele sözde ana muhalefet.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendini cumhurbaşkanı adayı ilan etmeden önce düşünmesi gerektiğini, seçimin kaybı halinde bunun sorumlusu olacağını ve halkın öfkesinin CHP’ye yöneleceğini yazdım diye başıma gelenleri biliyorsunuz.
Kılıçdaroğlu çıktı, olmadık hakaret etti. Bana ve Habertürk’e... Beni Ak Parti’yi gizliden desteklemekle suçladı mesela. (Bunu halka sorsak acaba halk bu durumu hangimize yakıştırır?)
İktidarda olsa idi “Kovun bu herifi” derdi muhtemelen, şaşırmazdım.
Belki de yakın bir gelecekte cumhurbaşkanı danışmanı olabilecek bir diğer muhalif, üstelik de eski bir gazeteci olduğu halde, bilim programı yaptığım için bana tehdit dolu mailler yolladı, “Günü geldiğinde bu korkaklığının hesabını vereceksin” diye.
Bana bunlar yapılıyorsa, muhabir arkadaşlara neler yapılıyordur siz varın düşünün.
Düşünmenize gerek yok aslıda her gün görüyorsunuz.
İşinde olan gazeteciye işine git denmesinden anlıyorsunuz beklentinin ne olduğunu.
Siz görüyorsunuz, biz yaşıyoruz.
Basın danışmanlığına terfi ettiğini zanneden sözde gazeteciler, her gün gazete, televizyon yönetimlerini arayıp, tehditler savuruyorlar. Sağı solu olmadan. Bu üslubu doğru üslup diye bellediklerinden, belki sahiplerinin haberi bile olmadan. "Bir de iktidar olsalar neler yaparlar kim bilir" dedirtircesine...
Gazeteci hedef.
Gazeteci dövülebilen, gazeteci vurulabilen, gazeteci kırılabilen, gazeteci kovulabilen.
Siyaset böyle de başka yerde durum farklı mı!
Herkeste yalandan bir düşünce özgürlüğü, gazeteciye yapılana yalandan bir tepki.
Ucu kendine dokununcaya hatta dokunmasına bile gerek yok dokunabileceğini zannedinceye kadar.
İşte son örnek spordan.
Dört gazeteci.
Benimle aynı takımı tutan ama asla aynı fikirde olmadığım, hatta zaman zaman bana da hakarete varan eleştiriler yönelten 4 spor yazarı.
Bir spor kulübünün yöneticisi tarafından hedef gösteriliyor, tehdit ediliyorlar.
Gazeteciye elbette eleştirebilirsin.
Ama hedef alamazsın, hedef gösteremezsin.
Göstermemelisin…
Kulüp yöneticileri bile, bugün kendi başarısızlıklarının sebebi olarak gazetecileri görmekten ve gazetecileri hedef göstermekten kaçınmıyorsa…
Vay anam vay.
Ört ki ölem derler ya.
Örtmeye gerek yok.
Çoktan ölmüşüz de ağlayanımız yok!