Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Başlık eski bir reklamın ünlü cümlesi gibi oldu ama benim durumumu anlatıyor.

        Sizinkini de soruyorum.

        Ciddi soruyorum.

        “Şaşırdınız mı?”

        Daha anlaşılır sorayım.

        Erzurum’daki saldırı sizi şaşırttı mı!

        Birkaç siyasetçinin son günlerdeki gerginleştirici tavrından sonra, “Vallahi şaşırdım” diyen var ise ben asıl onun aklına şaşarım.

        Erzurum’daki saldırı ne beklenmedikti ne umulmadık…

        Ama bu kez gerçekten bu saldırı “Erzurum halkına mal edilemez”. Erzurum halkı bu açık tahrike katre destek vermedi.

        50-60 bilemedin 100 kişilik bir serseri grubunun saldırısı olarak kaldı.

        Kimse bu kopuk takımına uymadı.

        Kimse gerginliği tırmandıramadı.

        Erzurum halkı bu “tahrik” sınavından oldukça başarıyla çıktı.

        Ama iki kişi sınıfta kaldı.

        Bunlardan biri 17-25 Aralık sonrasında da FETÖ’cülüğünü sürdürdüğü dün ortaya çıkan videolarla hepimiz tarafından anlaşılan Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Seymen.

        Başkan Seymen yaşananlardan üzüntü duymak bir yana, nerede ise keyif almış bir şekilde olayın sorumlusu olarak CHP’lileri göstermeye çalıştı.

        Hastanelik olan, kafası gözü atılan taşlardan yaralanan insanları bir daha hedef haline getirdi.

        Eski başbakanlardan birinin oğlu ile çekilmiş fotoğrafı ile ünlenmiş olan Erzurum Valisi ise saldırganlarla ilgili hiçbir işlem yapılmamış olmasını savunarak “Gerekirse gözaltı işlemleri olacaktır” diyerek konuyu önemsizleştirmeye çabaladı.

        Acaba böyle bir saldırı iktidar partisinin bir mitinginde olsaydı, Vali Bey yine aynı tepkiyi mi gösterirdi?

        Ve şimdi “İmamoğlu miting izni almamıştı” diyerek meseleyi başka bir yere çekiyorlar.

        İmamoğlu miting izni almış mıydı, almamış mıydı bilemem.

        Yapılan şey miting miydi onu da bilemem.

        Hadi diyelim ki, almamıştı.

        İzinsiz yapılan bir toplantıya müdahale etmek kendini “milis gücü” zanneden bir serseri grubunun işi midir, yoksa güvenlik güçlerinin işi mi!

        Siyasi partilerin devamı olduğunu söyleyen sivil milis güçlerinin topluma korku yaydığı bir rejim mi burası?

        Öyle rejimlerin nerelerde olduğunu ve o rejimlere ne dendiğini herhalde hepimiz biliyoruz değil mi!

        Bir sonraki seçimin iki Başbakan adayı

        Bir sonraki seçimin iki Başbakan adayı
        0:00 / 0:00

        Bu seçim dönemi iki lider doğuruyor.

        Bunlardan biri hiç kuşkusuz Ekrem İmamoğlu.

        Belediye Başkanlığı’nın ilk günlerindeki siyasi hatalarını hızla unutturduğu gibi, Türk siyasetinin yeni “Süper Starı” olarak her gün biraz daha sivriliyor.

        Daha önce yazmıştım.

        İmamoğlu ve Yavaş, henüz daha seçim ortamına girilmemişken bile, gittikleri tüm illerde büyük rüzgar estiriyorlardı.

        Özellikle Ekrem İmamoğlu tam bir “rock star” gibi dolaşıyordu gittiği illerin sokaklarında.

        Cumhurbaşkanı yardımcılığı adaylığı ile birlikte düzenlemeye başladıkları mitinglerle her ikisinin de yıldızı daha da parladı.

        Mansur Yavaş, ağırbaşlı, sakin, bilge tavrı ile saygı uyandırmaya devam ederken, Ekrem İmamoğlu “yeni bir lider” olarak yıldızını iyiden iyiye parlattı.

        Ekrem Bey, 1990’ların sonundaki Recep Tayyip Erdoğan’ın yarattığı rüzgardan çok daha güçlü bir rüzgarı arkasına almış görünüyor.

        Miting meydanlarında da hızla pişiyor, hitabet gücünü yükseltiyor, sertleşen siyasetin içine espri, eğlence unsurları katıyor, siyasi rakipleri ile dalga geçiyor, üstelik de bunu promptersız, doğaçlama biçimde yapıyor.

        Gerginlik siyasetinden bıkanlara “etkin ama neşeli” siyaseti gösteriyor.

        Diğer lider adayı ise tartışmasız biçimde Sinan Oğan.

        Oğan, ağırbaşlı, ağzından çıkanı kulağı duyan ve gereksiz büyük laflardansa, içi dolu olmaya aday makul cümlelerde milliyetçi siyaset yapılabileceğini gösteriyor.

        Çok konuşmuyor, boş konuşmuyor, her tuzum var diyene hıyarı alıp koşmadan varlık göstermeyi başarıyor.

        Adayı olduğu ittifaka rağmen, marjinalliğe kaymadan, uç söylemlerden medet ummadan, herkesin dinleyebileceği bir tonda “makuliyet” dersi veriyor. Bu yüzden de “yeni milliyetçiliğin” sözcüsü olarak her yere gidiyor, her yerde dinleniyor.

        Bu yüzden de en geride başladığı Cumhurbaşkanlığı adaylığı yarışında artık 4. sırada değil.

        Çünkü çok konuştukça batmaktansa, öz konuştukça yükseliyor.

        Bu seçimin sonucu ne olur bilmiyorum.

        Daha doğrusu tahmin ediyorum da, bu yazının konusu değil.

        Ama bir şeyi tahminden öte biliyorum.

        Herkes sözünde durursa, bu iki isim, Ekrem İmamoğlu ve Sinan Oğan bir sonraki seçimin muhtemel Başbakan adaylarıdır.

        İkisinin de aynı gün, taşlanması büyük ihtimalle bu nedenledir.

        Önümüzdeki 4 yıl içinde mevcut iktidarın bu kişilere rakip olabilecek bir adayı ancak Savunma Sanayii içinden çıkarabileceğini zannediyorum.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Utanca ortak olmamam isteği makul karşılandığı zaman.

        Diğer Yazılar