Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bozburun Körfezi'nde, Ayağacı mevkiinde kıyı kanununa ve imar kanununa aykırı biçimde sürmekte olan inşaat ve doğa katliamı ile ilgili sosyal medyadan yaptığım paylaşım sonrası iktidar destekçisi bir yayının anlamsız biçimde hedefi olmuştum.

        Beni Çevre ve Şehircilik Bakanlığını suçlamakla suçluyor, sorumluluğun aslında Marmaris Belediyesi’nde olduğunu söylüyorlardı.

        Oysa ben ne birini ne de diğerini suçlamıştım.

        İzni verenin ve göz yumanın hangisi olduğunu bilmediğim ve topu birbirlerine atmalarının önüne geçmek için sorumlu olanı göreve çağırmış, her ikisine de seslenmiştim.

        Neyse ki, iktidar yanlılarının anlamsız, manasız ve gereksiz saldırılarına alışkınım, hatta toplum olarak alışkınız.

        O yüzden ciddiye almadım.

        Ama benim yazdıklarım her zaman olduğu gibi ciddiye alındı.

        Yazdığım bölgeye gerek belediye gerekse jandarma ekipleri dün yeniden gelmişler.

        Bölgede varolan ruhsatlı tesislerin ruhsatları dahi incelenmiş ve fazlalıkları olup olmadığı kontrol edilmiş.

        Kaçak yapı ile ilgili bir kez daha tutanaklar tutulmuş.

        Daha sonra da Marmaris Belediyesi bana bir bilgi notu yolladı.

        Marmaris Belediyesi’nin verdiği bilgiye göre Bozburun Mahallesi 335 ada ve 36. Parseldeki kaçak yapılar ile ilgili 26.04.2023 tarihinde yapı tatil zaptı düzenlenerek inşaat mühürlenmiş, 3.05.2023 tarihli Marmaris Belediyesi Encümen kararı ile kaçak yapılar ile ilgili para cezaları ve yıkım kararları alınmış. Yıkım kararının uygulanması ile ilgili yasal prosedürler devam ediyormuş.

        Bu yanıt şimdilik tatmin edici.

        Ama bilsinler ki, ben bu işi sonuna kadar takip ederim.

        Bizde yazdım unuttum olmaz.

        Bu arada Marmaris Belediyesi’nin yolladığı bilgi notunda ilginç bir detay var.

        Son 1 yıl içinde izinsiz ve kaçak yapı inşaatlarında büyük bir artış gözlemlemişler.

        Hem kişilere ait arazilerde hem de Hazine’ye ait arazilerin gasp edilmesi suretiyle pek çok yerde kaçak inşaatlar başlamış.

        Zorlu ulaşım koşullarına rağmen her hafta 40 kadar kaçak yapıya müdahale ediliyormuş.

        Belediye bu kaçak yapı furyasının bir “imar affı” beklentisi ile başladığını düşünüyor.

        E tabii normal şartlar altında seçim öncesi bol reklamlı, Hasan Kaçanlı bir imar affı kaçınılmaz olurdu.

        Ama şimdi 50 küsur bini resmi, muhtemelen 200 bin ölümle bir depremden sonra hadi sıkıyorsa bir imar affı daha çıkarın.

        Ne oldu EYT kredileri

        Ne oldu EYT kredileri
        0:00 / 0:00

        İktidar, Emeklilikte Yaşa Takılanların emekli olmasına imkan sağlayan düzenlemeyi, seçim nedeniyle yaparken, ortaya bir sorun çıkmıştı.

        Şirketler bir yandan kalifiye bir işgücünü kaybedecek, bir yandan da emekliliğe hak kazanan çalışanlarının tazminat yükü ile karşı karşıya kalacaktı.

        Ekonomik kriz ortamında bu şirketler için ciddi bir yüktü.

        İktidar bu sıkıntıyı gidermek için söz verdi.

        Şirketlere, düşük faizli “EYT kredisi” verilecekti.

        Ancak bu kredi asla verilmedi.

        EYT kredisi gelmediği gibi, bankalar kredi musluklarını zaten sıkmıştı, BDDK kredilerin dövize kaçmasını engellemek için bankaların kredi vermesini zaten çok zorlaştırmıştı.

        Şimdi özel sektör firmaları, EYT ile emekli olan çalışanlarının kıdem tazminatlarını vermekte zorlanıyor.

        Bu yüzden de pek çoğu tazminatları vadeli ödemeye çalışıyor.

        Türk lirasının hızlı değer kaybı ve seçim sonrası bu değer kaybının hızlanarak artacağı öngörüsü nedeniyle kıdem tazminatlarının vadeli ödenmesi çalışanların ciddi hak kaybına neden oluyor.

        Bir kez daha ekonomik krizin yükü sabit gelirliye yükleniyor.

        Sonra da bunun adı “ekonomi politikası” oluyor.

        Bir de sıkılmadan başına “başarılı” sıfatı eklenerek.

        Yarısı nasıl sizden!

        Yarısı nasıl sizden!
        0:00 / 0:00

        İktidar seçim arifesinde yeni bir kampanya başlattı, biliyorsunuz.

        Adı “Yarısı bizden”.

        Evini, binasını kentsel dönüşüme sokacak olanların yapacakları harcamanın yarısını devlet karşılayacak.

        Tabii hibe olarak değil.

        Kredi olarak.

        100 metrekare ev için 750 bin, 120 metrekare ev için 900 bin TL’ye kadar kredi verilecek.

        10 yıl vadeli.

        Görünüşte doğru bir iş gibi duruyor.

        Milletin de başvurması isteniyor.

        Başvurular da başladı.

        Ancak ortada bir sorun var.

        Bu kampanya sadece lafta.

        Çünkü bu uygulamanın yapılabilmesi için ne gereken yasa çıkarıldı ne de bu yasaya bağlı olarak uygulama yönetmelikleri.

        Yani aslında halk, olmayan ve nasıl yapılacağı bilinmeyen bir kredi için başvurup duruyor.

        Bu paranın nasıl ödeneceği, hangi kaynaktan karşılanacağı, hangi şartlarla verileceği, gayri menkulün üzerine ipotek koyulup koyulmayacağı, başvuru yapanın gelir durumu ile ilgili bir incelemenin olup olmayacağı, hatta bu sistemin gerçekten olup olmayacağı bile belli değil.

        Asgari ücret ve dolar

        Asgari ücret ve dolar
        0:00 / 0:00

        Çalışma Bakanı “Asgari ücret 500 dolar olmalı” demiş.

        Bu iş böyledir.

        İktidarların oy oranı düştükçe zam oranını arttırırlar.

        Hele seçimi kazanamayacakları aşikar hale gelmişse, zamlar uçuk hale gelir.

        Bu iktidar döneminde, yani 20 yıldır ekonominin en iyi olduğu dönemlerde bile asgari ücret 500 dolar satın alamadı.

        Ekonominin en iyi yılı olarak gösterilen 2013 yılında asgari ücret 403 dolardı.

        2015 yılında ise 394 dolara geriledi.

        AK Parti’nin en fazla güç kaybettiği dönem olan 2016 yılında ise 430 dolarla tüm zamanların en yüksek noktasına ulaştı.

        Sonra giderek geriledi ve 2022 yılında 287 dolarlık dip noktayı gördü.

        Ve şimdi Bakan Bey “500” dolar diyor.

        Ben ise daha çok hangi kurdan diye merak ediyorum.

        Dolar kaç lira olacak önce onu söylesin.

        IMF anlaşmaları ve şeffaflık

        IMF anlaşmaları ve şeffaflık
        0:00 / 0:00

        Siyasette AK Parti döneminde en fazla kullanılan söylemlerden ya da argümanlardan biri de “IMF” oldu hep.

        Toplam dış borç 3’e katlanıp 130 milyardan 460 milyar dolara çıkarken, AK Parti iktidarı 13 milyar dolarlık IMF kredisinin tamamını ödemiş olmakla övündü.

        Aslında ortada pek de övünülecek bir şey yoktu.

        Çünkü IMF kredisi en düşük faizli kredi tipiydi ve düşük faizli krediyi, yüksek faizli kredi ile kapatmak çok da akıl kârı değildi.

        Ama IMF kredisi kapatılınca IMF’nin mali disiplin denetiminden kurtuluyordunuz.

        Kredinin kapatılmasındaki asıl neden buydu.

        Şimdilerde yine IMF meselesi gündemde ve eski döneme ilişkin “IMF’ye ne verdin de kredi aldın” söylemi yine kürsülerde.

        Oysa IMF’ye ne verildiği her zaman açık olmuştur.

        IMF ile yapılan sözleşme bellidir.

        Devlet kayıtlarında vardır, IKMF kayıtlarında vardır.

        AK Parti iktidarı isterse şu an elinde olan eski Stand by anlaşmasını halka açıklayabilir.

        En küçük detayına kadar herkes öğrenebilir.

        Önünde bir engel yok, iktidarın elini tutan da yok.

        Ben asıl olarak IMF ile anlaşmayı değil de, Suudi Arabistan’dan, Katar’dan gelen milyarlarca doların gelmesini sağlayan anlaşmaları merak ediyorum.

        Ya da Rusya’nın doğalgaz ödemelerini bir yıl erteleyen anlaşmaları.

        Birileri de bir ara onları açıklasın.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Arkadaşlarımızın yazdıklarından utanmak zorunda kalmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar