Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ekibiyle beraber kalkmış Van'a gelmiş.

        Depremi yerinde incelemek için.

        Tespitlerini aktardı.

        "Araziyi dolaştık. Bence Kandilli, merkez üssünü yanlış açıklıyor. Merkez üssü olarak gösterilen köyde en ufak bir hasar yok. Bence merkez üssü Van Gölü içinde olmalı" dedi.

        Araziyi dolaşmış: "Fay hattını arazide göremedik. Televizyonlarda fay hattı diye gösterilen, depremden dolayı oluşmuş bir heyelan. Kırık görünmüyor. Bu da gölün içinde olduğu yolundaki fikrimi destekliyor."

        Prof. Ercan'ı en çok etkileyen, kurtarma faaliyetleri olmuş.

        "Ben hayatımda bu kadar hızlı müdahale edilen bir deprem görmedim" dedi.

        "Anında bu kadar kalabalık bir kurtarma ekibi gelecek ve her yere yetişecek. Bu kadar hızlı. Olacak şey değil. Bence bu bir dünya rekorudur" dedi.

        Ben de aynı kanaatteyim.

        Kurtarma ve tıbbi müdahale anlamında kusursuz bir hizmet yapılıyor.

        Sivil savunma, AKUT ve askerler insanüstü bir çaba içindeler.

        İçinde canlı bulunması muhtemel her enkaza ulaşıyorlar. Deliyorlar, kazıyorlar. Çıkarıyorlar.

        Sağlık ise gerçekten inanılmaz.

        Bu kadar geniş bir ekibi nasıl bu kadar hızlı deprem bölgesine intikal ettirip bu kadar iyi organize ettiler, anlamak mümkün değil.

        Van, daha doğrusu Erciş'teki depremin etkisini görmeden anlamak mümkün değil.

        Göz yaşartan bir tablo var.

        Yardımların dağıtımındaki organizasyon bozukluğu ise aynı oranda göz yaşartıcı. Beceriksizlik göz yaşartıyor.

        Tabii bu kaos içinde aksaklıklar olması mümkün, ama bu kadar dezorganize bir durumu da kimse hak etmiyor.

        Fakat şunu da söylemem lazım.

        Bunun en önemli nedeni, "bazı depremzedeler".

        Düzgün, kurallara riayet eden vatandaşlar mağdur olurken, eli sopalılar tam bir talan tablosu çiziyor.

        Size bir tablo anlatayım.

        Deprem çadırı dağıtımı için binlerce kişi sıraya girmiş saatlerdir bekliyor.

        Bir başka grup ise yakındaki bir tepeye yığılmış seyrediyor.

        O sırada çadır ve yardım taşıyan TIR'lar geliyor.

        Tepede seyredenler birdenbire koşup saldırıya geçiyor. Sırada bekleyenleri döverek, iterek kakarak çadırları kapıyor ve kaçıyorlar.

        Polis ve asker müdahale etmiyor. Edemiyor.

        "Etmeyin" demişler.

        Çünkü müdahale sırasında bir olay olsa "Depremzedeleri dövdüler" denilecek. Böyle bir manzara oluşmasına izin verilmiyor.

        BDP'li Van Belediye Başkanı çok suçlanıyor. Benim gördüğüm belediye başkanı da ciddi bir çaba içinde. Tek hatası, devletle olan sorununu buraya da taşımış olması ve işbirliği içinde olmaması.

        Yine de yardımlarda tablo bazılarınca gösterilmek istendiği kadar kötü değil.

        Kızılay

        VAN Depremi sonrası eleştiri oklarımızın hedefi olan Kızılay'ın Genel Müdürü Ömer Taşlı, salı gecesi Teke Tek sırasında arayıp "Yayına katılmak istiyorum" dedi.

        Şaşırdım.

        Bir yanda kendisini açıkça eleştiren iktidar partisinin Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin

        Çelik, diğer yanda ben vardım.

        Aramıza gelmek istiyordu.

        Suçlamaları yanıtlamak istiyordu.

        Geldi ve yanıtladı.

        O kadar düzgün laflar etti ki, sustuk.

        Tüm suçlamalarımızı geri çektik.

        Şapka çıkardık.

        "Afetle çadır dağıtarak mücadele edemezsiniz" dedi Hüseyin Çelik'e ve tabii bana.

        "Kızılay dünyadaki en büyük çadır stokuna sahip 2. kuruluştur ve elinde 50 bin çadır var. Ama Van'da şehir merkezinde 600 bin, Erciş'te 78 bin kişi dışarıda. Bunlara en az 100 bin çadır lazım. Nerede bu kadar çadır?" dedi. Sustuk.

        "Elimizdeki 50 bin çadırı Türkiye'de çeşitli bölgelere dağıttık. Hepsini Van'da tutsak bile yetişmezdi ama zaten hepsini Van'da tutamazdık. Afetin nerede olacağı belli mi ki tutalım" dedi. Sesimizi çıkaramadık.

        "Biz bağışlarla yaşayan bir derneğiz. Afetle mücadele bizim işimiz değil. Sorumluluk onlarda. Biz sadece yaralara merhem oluruz. Ama bütün işi bize yıkmaya çalışanlar var" dedi. Yanıt veremedik.

        Ömer Taşlı'dan sonra deprem gecesi Van'da görev yapan Kızılaycılarla konuştum sonra.

        Onlar da ilk gece ellerindeki 600 çadırı köylere pay ettiklerini, sonrasında yaşanan aksaklıktan ise kendilerinin sorumlu tutulamayacağını söylediler.

        "Çadırların nasıl dağıtılacağına biz karar vermiyoruz. Bize talimat veriyorlar, biz de o talimatlara uyuyoruz" dediler.

        Kızılay'a yönelik tüm eleştirilerimi geri alıyorum.

        Kızılay camiasından özür diliyorum.

        Kendi adıma.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Bardağın yarısının dolu, yarısının da boş olduğunu görebildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar