Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Nereden baktığınıza göre değişen konular var elbet. Ekonomi de bunlardan biri. Bu yüzden bir meyil vermeden, soğukkanlı şekilde analiz etmeye ihtiyaç var. Aksi, uç senaryolara götürebilir.

        Bunun için durmamız gereken yer mevcut veriler ve ileri dönük olarak yapabileceğimiz çıkarımlar.

        Bugünü anlamak için 2017'nin başına dönmek gerekiyor. Darbe girişimini bastırmak için ekonomi yönetimi mali kanalları açmak zorunda kalmıştı. Burada öyle canlandırıcı olduk ki yılı %7,3 artıda tamamladık. Ekonomik büyüme uçtu adeta.

        Mevcut şartlarınız üstünde büyüme kaydediyorsanız bunun bedeli oluyor. Biz de eldeki imkanları aşırtıp bir parça ötesine geçince hem mali alanda oynama yerimiz daraldı hem de geçtiğimiz yıldan yüksek bir baz etkisi yaratmış olduk. Durum böyle olunca 2018 ve oradan taşan etkileri ile 2019 başı, parlak geçmişini arayanlar gibi titrek kaldılar. Yaşanan hızlı soğumanın ilk sebebi baz etkisi.

        2017'deki ayakları yorgandan taşıran büyümenin bir diğer etkisi ise sert değer yitiren Türk Lirası ve onun yol açtıkları oldu. Bu sallantıya her 2 liralık borcunun 1 lirası döviz olan ticari işletmeler dayanamadı. Yatırım kararlarını askıya aldıkları gibi istihdamı da kestiler. Ne yazık ki bir adım daha atıp 'maliyet' kalemini düşürmek için personelden feragat ettiler. Vatandaşlar ise bu manzara ve yüksek enflasyon karşısında harcanabilir gelirlerinin azaldığına şahitlik ettiler. Türkçesi, çok daha az harcar oldular. Araba, çamaşır makinesi gibi ihtiyaçlarını başka bir zaman görmek üzere ertelediler. Tüketim çakıldı.

        Tüketim çakılınca, topladığı vergilerin önemli bölümü dolaylı olan ülkemizde maliye hesabını tutturmak için tek seferlik çözümlere başvurduk. Burada her zaman olduğu gibi yaratıcı olmayı da başardık ancak büyümenin bayrağını bırakmak istemeyen kamu için alan daraldı. Son çeyrekte kamunun büyümeye katkısı 0,2 puana kadar düştü.

        Yatırım, tüketim ve kamu bacakları kısa kalan büyüme de böylelikle tamamen dış talep dengesine yaslanmak zorunda kaldı. Bizim gibi kur çarpılması yaşayan ülkelerde ne olduysa biz de onun tıpkısını yaşadık. Çakılan ithalat ve artan ihracat. Öyle ki dış talebin net büyüme katkısı 8 puanı geçti. Buradaki sorun, dış talep katkısının sürekli bu denli güçlü olamayacağı. Sebebi yaptığımız toplam ihracatın milli hasılaya payının düşük olması. Biz tacir bir ulus değiliz. İhracatın milli hasılaya oranı %20-25'lerdfe geziyor. Yani ihracat çok faydalı ancak tek başına yeterli değil. Bizim mutlaka yatırım ve özellikle tüketim kanalını devreye sokmamız gerekiyor.

        Son verilere göre, perakende satışlarda ve ciro endekslerinde daralma sürüyor ancak daralmanın hızı güçten düşüyor. Banka kredilerinde ise tüketiciler beklemeye devam ederken ticari kredilerde kıpırdanma var. Bloomberg HT Tüketici Güveni Ön Endeksi toparlanıyor. Bunların her biri dipten dönüşün başladığının ön işaretleri.

        Tünelin ucundaki ışık mı bu? Yoksa üstümüze gelen trenin ışığı mı? Bakmaya devam edelim.

        12 aylık bütçe açığının 84 milyar TL'ye varması, işsizliğin Ocak ayında tarım dışı % 15.6'ya yükselmesi ve AB'de talebin zayıflıyor olması bizim için uyarı fişekleri.

        Çıkan tablo şu: Dipten dönüş kesin olarak başladı. Diğer yandan, bütçe verileri ve iş gücündeki seyir bize toparlanmanın beklenenden zorlu olacağını söylüyor. Yani yılın ikinci yarısında beklediğimiz makro sıçrama cılız olacak ve az hissedilecek. Bu yüzden kur istikrarı ve onun sağlayacağı dezenflasyon trendi hayati önemde.

        Kur, kur, kur...

        Diğer Yazılar