Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ticaret savaşlarının yarattığı gerginlik ve belirsizlik son zamanlarda görmediğimiz türden olaylara sebebiyet veriyor. Özellikle politika yapıcıların olup bitene verdikleri yanıtlar alışılmadık cinsten.

        Dönemin siyaseti ve ticari ilişkileri ne kadar kural tanımaz ve kendine yontucu ise bunların yarattığı finansal ortam da aynı ölçüde bilinmez ve volatil oluyor.

        Böylesi bir ortamda merkez bankaları adına politika yapmanın zorluğu aşikar. Savaşın başladığı ülke olan ABD’de merkez bankası bir sonraki adımını tam olarak kestiremiyor. Savaşın büyüyüp ülkelerine zarar vermemesi için başkan Trump para politikasından yardım istiyor.

        Ne var ki gerek bağımsızlığını korumak gerekse de somut projeksiyonlar yapamaması sebebiyle Fed yerinden kıpırdayamıyor.

        25 baz puanlık bir indirim ve bulanık bir politika metni ile piyasaları baş başa bırakıyor.

        Başı boş kalan finansla piyasalar hal böyle olunca ekonomik temelleri umursamıyor. Bir kriz fiyatlamasına geçiyor ve resesyona girmesine belki 2-3 yıllık öngörülebilir gelecekte yer olmayan ABD’nin faizlerini resesyona girmiş gibi fiyatlıyor.

        Belirsiz ortamın affedici olduğunu gören ve küresel büyümenin düşeceğini hesaplayan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası politika faizini, hedefinin 3 katı enflasyon üreten ülkesinde 425 baz puan indiriyor! Haksız mı? Ya da haksız olduğunu düşünülüyor mu?

        Piyasalar pek kızmadı. Öyleyse devam…

        Hükümetin özel isteği ve temkinli bir iyimserlik arasında sıkışan Hint MB oldukça yaratıcı bir şekilde faizini indirdi. Bu yıl 4. Faiz indirimine imza atan banka ne piyasanın beklediği gibi çeyrek puan ne de hükümetin istediği gibi yarım puan faiz indirdi.

        Banka, çözümü 35 baz puanlık görülmemiş bir indirim oranı belirlemekte buldu…

        Çin, ticaret savaşı müzakerelerinin ortasında birkaç kez Başkan Trump’ın ekstra gümrük tarifelerine maruz kaldı. Son tarifelerden sonra barış görüşmelerini sonunun iyi bir yere çıkmadığını görünce kuru hafifçe değer kaybettirme ihtiyacı hissetti.

        Sabah kalktıklarında, ‘ticaret savaşı barışla sonlansın görüşmeleri’ devam ederken kur manipülatörü ilan edildiklerini öğrendiler. Çin Merkez Bankası, gelişmeler sonrasında doğal yol kurun değer kaybetmesi olmasına rağmen bunu yapamadı.

        Kur sabitlemesini devamlı olarak piyasa beklentisinden güçlü tuttu. Belirsiz bir zamanda yanlış politikayı mecburen uygulamak durumunda kaldılar.

        TÜRKİYE NE YAPACAK?

        Bu oynak zamanların şifresi düşük akımlı sermaye girişi, düşük faizler ve risk iştahında azalma. Türkiye için makro ortam pek uygun olmasa da finansal ortam epey iyi.

        Başat ihracat pazarlarımızda sorunlar başladı ve devam edecek. Diğer yandan, küresel faizler 2 kanaldan bizi besleyecek. Faizler düşecek ve ithalat fiyatları ucuzlayacak. Çünkü emtia fiyatları düşecek.

        Şimdi yüksek faiz veren ülkemizin kuru değerleniyor. Bir yandan da ekonomik çevrimimizde tam dipten döndüğümüz ve makro istikrarı kerhen yakaladığımız bir noktadayız. Enflasyon düşüyor, cari açık kapandı ve ekonomik aktivitedeki daralma sona erdi.

        Tam da şimdi sormak lazım: Türkiye ne yapmalı?

        Soruyu ekonomik değil ancak ekonomi ve siyaset felsefesi zaviyesinden soruyorum. Kural tanımayan liderlik ve rekabetten uzak, korumacı uluslar arası ticaretin dayatıldığı ortamda benzer şekilde kuralsız olmak ve deneysel politikalar üretmek bir yol. Tam aksine, irrasyonelliğin yükseldiği zamanlardaOrtodoks olana dönmek ve olumlu yönde ayrışmak da mümkün.

        Orhan Gencebay’ın dediği gibi ‘Bence sen de haklısın’ dönemindeyiz. Hakikat ötesi çağda her aksiyona belli oranda rıza üretmek ve onu normal kılmak mümkün. Ancak işin doğası bizim için böyle mi olmalı?

        *

        Türkiye uzunca zamandır üstünde tam konsensüs sağlanmamış ve deneysel politikalar üretmeye çalıştı. Bunun sonucu olarak enflasyonda unuttuğumuz seviyeleri yeniden yaşadık. Vatandaşlar, kamu ve özel sektör dolarize oldu. Ülkeye sermaye akımları iyiden iyiye azaldı.

        Saygı kazanmak ve kredibilite biriktirmek için en uygun zemindeyiz. Araziye uymak için de öyle.

        Hangisini seçeceğiz doğrusu ben de merak ediyorum. Çünkü birinin sonucu nasıl oluyor bunu çok iyi öğrendik.

        Diğer Yazılar