Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tek tek kişiler üzerinden gitmeyeceğim. Türkiye, sporda insan kalitesine bakınca; medyası, kulüpleri, federasyonu, sporcusu, akademisyeni, bürokratı ve siyasetçisi ortalama olarak vasatın altında bir ülke. Bunu diğer alanlar için de söyleyebilirim. Sanatı, kültürü, ideolojisi, teknolojisi, ekonomisi vs... Ve bu durum bugünün değil, son birkaç yüzyılın sorunu. Bizim insan yetiştirme sorunumuzun sosyolojik, jeopolitik, siyasi sebeplerine girmeyeceğim. Çünkü bu, sporun dışında bir konu. Ancak insan fukaralığımızın spora yansıması üzerinden konuyu biraz deşmek lazım ki en azından sorunu net teşhis edebilelim. Çözüm ise çok uzun ve zorlu bir süreç gerektiriyor.

        ‘Bir camianın başkanı öyle konuşmaz’ diye, öyle dile getirilmemesi gereken şeyleri gayet rahatlıkla konuşabiliyor medya mensupları misal ya da bir camianın başkanı olduğu için herkese gider yapabileceğini düşünüyor öte taraftan bir diğeri... Sporcu kendi dışında herkesi suçluyor, teknik direktör yine kendi dışında herkesi eleştiriyor, zaten her haltı medyadan daha iyi bilen yok... Ortalık dökülüyor, hem kişisel olarak hem de sportif olarak maalesef seviye yerlerde sürünüyor.

        Hepimiz kendi tuvaletimizdeki aynada kendimizi ‘bir bilen’ hatta çok bilen olarak görüyoruz. İşin acı tarafı; eksikliklerimizi, hatalarımızı eleştirenlerin de bir nane bilmemesi. Bu kadar bilgisizliğin, saygısızlığın, nezaketsizliğin, sorumsuzluğun taban yaptığı bir ortamda egolar tavanda uçuşunca, spor dünyamız bir ‘tımarhaneye’ dönüşüyor.

        Bu tımarhanedeki tüm Napolyon’lar kendi köşelerinden, koltuklarından birbirlerini yiyorlar, giderleniyor, atarlanıyorlar... Millet de “Reality Show” gibi bu tımarhanede olup biteni izliyor... Bir bölümü keyif alarak, bir bölümü de ne olduğunu anlamaya çalışarak...

        Bu köşeden ‘eğitim şart’ gibi klişeler hiç yazmadım. Çünkü klişelere, sloganlara inanmam... Gerçekler daha çok ilgimi çekiyor ve o gerçeklik içinde çözüm yollarını eşelemek.

        Maalesef kısa vadede yapılması gereken en gerçekçi hamle “Napolyon’ları” kendi hallerine bırakıp hiç ilgilenmemek. Çünkü o kadar çoklar ki; top yekûn temizlik mümkün olmamakla birlikte, onların yerine gelecek akıllı başlı insan sayımız ise maalesef çok az. Sonuçta gelen aklı başında olanlar da azınlıkta kalıp sapıtacak ve zaten kıt olan insan kaynağımızdan yiyeceğiz...

        O yüzden bunları okumayın, izlemeyin, dinlemeyin kısacası adam yerine koymayın ve yokmuş gibi yapın bir müddet. Böylece onları hiç olmazsa ödüllendirmemiş olursunuz. “Yesinler birbirlerini memleket kurtulsun” diyeceğim ama sizin de büyük bölümünüz de izlemiyor mu sabah programlarını, akşam goy goy ve yetersizlik, yeteneksizlik yarışmalarını...

        Yani Nazım Hikmet’in dediği gibi: Dilim varmıyor ama kabahatin büyük bölümü de bizim değil mi kardeşim?

        Diğer Yazılar