Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Doğumunun 100. yılında, Türkiye siyasi tarihinin en önemli figürlerinden Behice Boran’la ilgili bir biyografi yayımlandı: “Behice.”

        Emel Koç’un, Boran’ın ailesinden ve siyasi çevresinden isimlerle de görüşerek hazırladığı ve Destek Yayınevi tarafından yayımlanan biyografi, sadece bir siyasinin değil, bir devrimcinin, bir kadının, bir annenin biyografisi… Yazar Koç’un belirttiği gibi, “Boran’ın hayatı Türkiye’nin yakın siyasi tarihinin hayatı aynı zamanda…”

        O zaman önce kısaca bu hayatı özetleyelim.

        DÜNYA ÇAPINDA İLK SOSYOLOĞUMUZ

        Behice Boran Türkiye’den Sol’un tarihinin en önemli siyasi figürlerinden biri olsa da aslında bir sosyologdu. Uzun yıllar ABD’de eğitim görmüş, hatta Amerikan Sosyoloji Derneği’nin ilk Türk üyesi, dünyanın en önemli sosyoloji dergilerinden American Journal of Sociology’de yazan ilk Türk sosyolog olmuştu.

        Ama ABD’de yaptığı gözlemler ve incelemeler, onu aynı zamanda kendi cümleleriyle şu sonuca vardırmıştı: “Hayatta fikirlerin yansıması sadece bireysel olmaz, hele bir toplumu değiştirmek, geliştirmek istiyorsanız örgütlü bir biçimde çalışmamız, bir örgüt içinde olmamız lazımdır.”

        TÜRKİYE’DE KALMAYI TERCİH ETTİ

        Bu düşünceler onu siyasete sürükledi. 1942’de TKP’ye üye oldu. Bu durum Pertev Naili Boratav, Niyazi Berkes ve Muzaffer Şerif gibi hocalarla birlikte adının Ankara DTCF’de “solcu profesörler”e çıkmasına yol açtı. Kovuşturmalar sonunda diğer isimler ABD, Kanada ve Fransa gibi ülkelere gitmeyi tercih ederken o Türkiye’de kaldı.

        Sonraki yıllarda defalarca tutuklandı, mahkum oldu. 1961’de kuruluşundan bir süre sonra TİP’e katıldı. 12 Mart 1971’den önce partide, güçlü genel başkan Mehmet Ali Aybar karşısında başkan seçildi. Muhtıradan sonra tutuklandı, Mamak’ta kaldı, partisi kapatıldı. Hapisten çıkınca partiyi tekrar kurdu, ama umdukları gerçekleşmedi…

        BELÇİKA’DA SÜRGÜN VE ÖLÜM

        12 Eylül’de İstanbul’daki evinden alınıp sürgüne gönderildi. Belçika’nın Brüksel kentinde odun sobasıyla ısınan iki odalı küçük bir evde, Belçika hükümetince siyasal sığınma hakkı alanlara sağlanan asgari ücret düzeyinden de düşük bir aylık ile yeni yaşamına başladı. Şöyle diyordu: “Bu işlere girerken, her şeyi düşünmüştüm. Hapis yatmayı, baskıları, şunu, bunu… Ama 76 yaşında bir yabancı ülkede sürgün yaşamak hiç aklıma gelmemişti…”

        Gıyabında 9 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmıştı. Partisi yeniden kapatıldı. 10 Ekim 1987’de Brüksel’de öldü ve sürgünü de böylece bitti. Boran, 16 Ekim’de TBMM’de düzenlenen törenin ardından İstanbul’da Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.

        ASLINDA DOĞUM GÜNÜ 14 MAYIS

        Kitapta göze çarpan ilginç bir ayrıntı, Boran’ın doğum tarihiyle ilgili. O ideolojik olarak 1 Mayıs’ta yani İşçi Bayramı’nda doğduğunu söylese de belgeler böyle söylemiyor. Şöyle anlatıyor Koç durumu:

        “Behice Sadık… Behice Sadık Boran, 1908 yılında II. Meşrutiyetin ilanından iki yıl sonra, Osmanlı İmparatorluğu’nun en gelişmiş ticaret merkezlerinden birinde, her dinden ve kültürden insanın bir arada barış içinde yaşadığı zamanların Bursa’sında, 1 Mayıs 1326 (14 Mayıs 1910) günü doğdu. Boran, Uğur Mumcu’yla yaptığı röportajda doğum tarihinin ‘kesin olarak’ 1 Mayıs 1910 olduğunu söyler. Sonradan benimsediği siyasi çizgi düşünüldüğünde, doğum tarihi olarak belirttiği ay ve gün biraz zorlama olduğu duygusunu uyandırır. Boran durumu, ‘Nüfus kayıtlarında bir karışıklık olsa gerek’ diyerek açıklar.”

        “BUGÜN SÖYLENENLERİ 40 YIL ÖNCE SÖYLEDİ”

        Peki Emel Koç’u bu biyografiyi yazmaya iten neydi? Koç, biyografisini yazarken tanıdığı Behice Boran’ın en dikkat çekici yanını şöyle anlattı:

        “Öncelikle, 1969’da Kürt varlığının kabul edilmesini söylemiş. Hem de 1970’te 12 Mart mahkemelerine karşı bilimsel ve sosyolojik olarak savunmuş bunu. Ama sonuçta 15 yıla mahkum olmuş, partisi kapatılmış. Mahkemede asla savunma yapmamış. Sadece bilimsel olarak Türkiye’nin geleceği konusunda açıklamalar yapmış. Neden Kürt varlığının kabul edilmesi gerektiğini anlatmış.Bugün Genelkurmay Başkanı’na kadar bütün siyasilerin söylediği şeyleri o, o zaman söylemiş ama yargılanmış.”

        “YAPMAK İSTEDİĞİM ÇOK ŞEY VARDI”

        Koç’a göre Boran, siyasi önderliğinden çok, sosyolog kimliğiyle dikkat çekiyor: “Türkiye’nin meselelerine sosyolojik açıdan bakıp tespitler yapıyordu.” Hatta ölümünden birkaç yıl önce bir arkadaşına, şöyle söylediğini aktarıyor Koç: “Sosyolojik açıdan yapmak istediğim çok şey vardı, yapamadım…”

        Diğer Yazılar