Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        90'ların başında "Tarih, Heterodoksi ve Babailer", "Sabah Rüzgârı" gibi kitaplarıyla dikkat çeken tarihçi-yazar Reha Çamuroğlu, 2000'lerin başında "İsmail" ve "Son Yeniçeri" ile popüler hale gelmişti. AK Parti'den 23'üncü dönem İstanbul Milletvekili olan yazar, Ocak 2008'de Başbakan Erdoğan'ın da katıldığı "Alevi iftarı" buluşmasını düzenlenmiş. Sonra AK Parti'den ayrılan Çamuroğlu, 2011'de "Sultan Selahahaddin El Kürdi"yi yazdı, bu yıl da karşımıza "Nazar" ile çıktı...

        Roman, 1500'lerin başında İtalya'nın Modena bölgesinde yaşanan cadı avını, kiliseyi ve engizisyonu anlatıyor. Ama Çamuroğlu'nun asıl derdi, şeytanla özdeşleştirilen kadına bakışın üzerinden dini taassubu sorgulamak.

        Sizi Alevi-Bektaşi tarihini anlatan incelemeler ve romanlarla tanıdık. 21'inci yüzyılda Ortaçağ'ı anlatmaya neden ihtiyaç duydunuz?

        Ortaçağ'ın karanlık bir dönem olup olmadığı tarihçiler arasında önemli bir tartışma konusu ama 21'inci yüzyılın büyük bir yön kaybı duygusu ve endişeyle başladığı ortada. En basiti, küresel ekonomik krizin bitip bitmeyeceği tartışılmakta. Bunlar bizde bir avuç insan tarafından sorun edilse de sonuçlarını hepimiz yaşayacağız. Bundan 20 yıl önce "İtalya'da Berlusconi, Fransa'da Sarkozy, Almanya'da Merkel" deseydiniz insanlar gülerdi. Karanlık bir döneme doğru gittiğimiz kanısındayım ve bu da benim içimi kararttı. Bunu paylaşmak istedim okurlarımla.

        Hıristiyan Ortaçağ'ı anlatıyorsunuz ama ilerleyen yüzyıllarda dini taassup konusunda İslam öne mi geçti?

        İslam'ın İbn Rüşd'lü, İbn Sina'lı, Muhyiddin ibn Arabi'li yıllarına kavuşacağını ve o dönemi de aşabileceğini düşünüyorum. Ama İslam iktidar oyununun tam göbeğine yerleştirildi. Bu iktidar oyununun mahvedemeyeceği hiçbir şey, hiçbir değer yoktur.

        Kadın, Hıristiyanlık tarihinde kötülükle (ya da şeytanla) eşanlamlı tutuldu? Bunun alt metninde yatan neydi?

        Nedeni "ilk günah" kavramı. Kutsal metinlere göre Adem'i yoldan çıkaran Havva, yani kadın. İslamiyet'te bir farkla bu ilk günah sonradan bağışlanır. Ama elbette Judeo-Hıristiyan gelenekte kadın günaha çağrının en önde gelen aracıdır. Bu da bir bakıma da şeytanla işbirliği yapmak anlamına gelir.

        Kadının çektiği doğum sancısı da, bu günahın cezası olarak algılanıyordu herhalde...

        Tevrat bu konuda açık; "Acı içinde doğuracaksın" diyor. Bu, "ilk günahın" cezalandırılmasıdır. Aynen söylediğiniz gibi algılanıyordu ve ebeler de bu nedenle baş şüpheliydi! Kadının "cezasını" hafifletmek isteyen herkes "şüpheli şahıs"tı.

        'SUUDİ ARABİSTAN'DA BİR KADININ BAŞI KESİLDİ'

        Batı'da (ya da Hıristiyanlık'ta) cinsellik günah kaynağıyken, Doğu'da (ya da İslam'da) bir zenginlikti sanırım. Bu nasıl tersine döndü?
        Modernleşme üzerinden, özellikle İslamcılar pek çok Hıristiyan kavramıyla kucaklaştı. Modernleşme eleştirilerinde dahi Kilise yahut Kilise'ye yakın düşünürlerin ürettiği argümanlardan faydalandılar. Zamanla bunun dini konulara bakışlarını etkilemesi kaçınılmazdı. Hal böyle olunca cinsellikte muazzam bir ikiyüzlülük sürüyor. Şimdi toplumun muhafazakârlaştığından söz ediliyor. Komik! Gençliğimizde kız arkadaşımızın elini tutmak uzun bir mesafe kat etmek anlamına gelirdi. Bir de şimdiki gençliğe baksınlar. Trenin içinde trenin ters yönünde koşanlar var sadece.

        Son dönemde Türkiye'de İslam'ın Hıristiyanlık üzerinden Protestanlaştığı, kendinde olmayan yasakçı uygulamaları Hıristiyanlık üzerinden aldığı öne sürülüyor. Mesela kürtaj, içki yasağı gibi konularda...

        Böyle bir durum var. Ama temelde, insanların önemli bir kısmının hayatlarını dini inançlarına göre düzenlediğini zannetmiyorum. Bu konuda muazzam bir ikiyüzlülük hüküm sürüyor. Demokrasilerin dinleri referans alarak ilerleyebileceği kanısında değilim; bütün dinler için... "Demokratik din" tutarlı bir kavram değil.

        Kitabın sonunda cadı avının bugün de devam ettiğini vurguluyorsunuz... Nasıl?

        Her yerde her türden cadı avları sürüyor. "Cafe'ye gitti" diye adam kızını bıçaklıyor. Adamın biri sokak ortasında karısı ya da sevgilisini öldüresiye dövüyor, kimse müdahale etmiyor. Ama bir başka adam sokakta sevgilisini aşkla öpse "namus bekçileri" anında harekete geçer. "Alçak erkekler dünyası" diyorum buna ve alçaklık prim yapıyor. Kitabın sonunda verdim, 2011'de bir kadın Suudi Arabistan'da "büyücülük" suçlamasıyla kafası kesilerek idam edildi. Duymuş muydunuz? Siz duyduysanız niçin bu Türkiye'de duyurulmadı? Üstelik burada fail koca ya da sevgili değil, düpedüz devlet. Oturup ciddi ciddi karar veriyor ve kadının kafasını kestiriyor koca herifler.

        'CADILAR EVRENSELDİR'

        Kitabınızda, Hidayet adında bir tane var ama var ama tarihte hiç "Türk cadı" oldu mu?

        Cadıdan ne anladığınıza bağlı. Uzun süredir bizde kayboldu gibi ama Türk kadınları arasında "Ocaklı" denilen şifacı tipler vardı. Yani cadılık da cadı avları da evrenseldir. Uygulamalarında ve sonuçlarında önemli farklar vardır.

        Cadı avını yapan engizisyon yargıcı Georg Sauer, "Melankoli, düzene isyan ve ayakların baş olmaya çalıştığı yerde Şeytan'ı aramaya başlamalısınız" diyor. 20'inci yüzyılda kapitalist düzen karşıtlarına yönelik cadı avı da bu düsturla mı başlamıştı?

        Kalabalıklar veya çoğunluklar kendilerinden o kadar emindirler ki uzakta duranlara şüphe hatta düşmanlıkla yaklaşırlar. Sürülerinin aşağılanması gibi gelir bu onlara. Carl Gustav Jung "Kalabalıklarda özellikle de hareket esnasında bilincin yitimini" çok güzel tanımlar. Burada bilinç bazen hayvandan da aşağı seviyeye iner. Biri çıkar "Urun" der, vururlar.

        1500'lerde Yahudiler potansiyel cadı olarak mı görülüyordu?

        Yahudiler Kilise'nin gözünde zaten her zaman şeytanın potansiyel işbirlikçisiydi. Tuhaftır bugün bazı Müslümanlar da bu anti-semit Hıristiyan düşüncesini onların bıraktığı yerden alıp sürdürüyor. Sol ve komünizm ise aslında bütün dinlerin tanıdığı bir şeydi. Din kurumları bu olguya cephaneliklerine başvurarak cevap verdiler.

        'İSLAM'DA ŞEYTAN BİR MELEKTİR'

        "Son yıllarda pek çok İslami literatürde şeytan kavramına muazzam güçler yüklenmeye başladı" diyorsunuz...

        Bakıyorsunuz bir TV dizisinde şeytan insan kılığında sokakta dolaşıyor. Birtakım kötülükler yapıyor, yaptırıyor. Bunun İslam'daki şeytan kavramıyla pek az ilişkisi var. Katolikler bile bir süre sonra ürettikleri şeytan kavramının ikinci bir tanrı boyutuna geldiğini fark edip bundan çark ettiler. Bir "kötülük tanrısı" haline getirmişlerdi şeytanı ve adeta tanrı bile pes etmişti karşısında. İslam'da ise şeytan asidir, isyan etmiştir ama melektir. Azarlanan, cezalandırılan bir melek; o kadar. Encamı da o kadardır, cirmi de. İslam, uluslararası stratejilerin bir enstrümanı kılmaya çalışanlardan kurtarılmalı bence.

        Keşiş İgnatius, "Şeytan imparator ve kralların saraylarında aranmalı" diyor. Bu, bugüne de uyarlanabilir mi?

        Daha başka nerede aranabilir ki?

        Şeytan bugün için nedir sizce?

        Kötülüktür. Kötülük acı vermektir. İnsanlara maddi ve manevi acı veren her şey şeytandır. İnsanların rızkını çalan her şey ve herkes şeytandır. Kul hakkı yiyen herkes şeytanın ortağıdır. Kötülüğü şeriatla değil vicdanla tanımlamalı. Kaldı ki şeriat da bu saydıklarıma cevaz vermez.

        BUNLAR SİZE NE ANLATIYOR?

        Esad gitsin mi?

        Gitsin de kim gelsin? Sokakta çocukların eline pala verenler mi? Sakal ve bıyık meselesi.

        Ortadoğu'da mezhep savaşı çıkacak mı?

        "Felâketim olurdu, ağlardım" demişti şair.

        Meclis'te cemevi olmalı mı?

        Niçin olmasın?

        AK Parti ve Alevi açılımı

        Bir başka bahara...

        Başbakan Erdoğan

        Allah yardımcı olsun...

        Çamlıca'ya cami

        Yapmayın Allah aşkına!

        Türkiye'deki İslami (muhafazakâr) burjuvazi

        Paradoks! Şefaatçi bulmakta zorlanırlar zamanı geldiğinde.

        Dinin hayatımızda alması gereken rol?

        Vicdan içimizdeki tanrıdır.

        Nazar?

        Evet inanırım.

        'Erkek kadının doğurganlığından korkuyor'

        Örtünmek, kadına duyulan utançla mı başladı?

        Örtünmek Hıristiyanlık'tan da İslam'dan da öncedir. Örtünme deyince önemli bir hususu unutmayalım, erkek de örtünür. Yani örtünme insani bir şeydir. Zaman ve zemini aşar. Ama kadına has mecburi örtünme erkek işi. Belki de erkekler kadının doğurganlık gücünü kendilerine hatırlatacak her şeyden korkuyorlardır.

        "Hz. Muhammed İslam devleti kurmadı"

        İslam'da kilise gibi bir kurumun olmaması din ve siyaseti ayırmak için fırsat olamaz mıydı?

        En iyi siyasi iktidar bile bir ehven-i şerdir. Hz. Muhammed'in bir "İslam devleti" kurduğunu düşünenlerle aynı kanıda değilim. Bu konu ve İslam'ın Hz. Muhammed'den hemen sonrası, Türkiye'de hiç tartışılmadı. Bu unutulması ve unutturulması gereken eski bir kavga değil, İslam'ı nasıl yorumladığınızın ta kendisidir. Maalesef Bizans ve Sâsâni imparatorluklarının devlet yapıları taklit edilmiş, adına da "İslam Devleti" denmiştir. Fiiliyatta sultan ya da halife Basileus yahut Kisra'ya dönüşmüştür. Kilise sarayın içine taşınmıştır. Bu büyük bir yıkımdır. Kutsal kitapların asla siyasi ya da hukuki belgeler olarak okunmasından yana değilim. Vicdanları uyarıcı belgelerdir onlar; emirnameler değil.

        Diğer Yazılar