Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Marvel Comics tarihine baktığımızda, ‘The Eternals’ adı verilen kahramanların ve onların yer aldığı resimli roman serisinin ilk kez 1970’li yıllarda ortaya çıktığını görüyoruz.

        1970’ler, Erich von Daniken’in ‘Tanrıların Arabaları’ adlı kitabının tüm dünyada satış rekorları kırdığı bir dönemdi… Erich von Daniken, uzaydan gelen ve üstün teknolojilere sahip bir ırkın uygarlık tarihini baştan sona değiştirdiğini iddia ediyor ve kitabında bu tezini kanıtlamaya çalışıyordu. Popüler kültürün nabzını tutmak ve çağın ruhunu yakalamak konusunda her zaman başarılı olan Marvel’ın, uzaydan gelen The Eternals adındaki süper kahramanları aynı dönemde okurların önüne sürmesi, kuşkusuz tesadüf değildi. ‘Binlerce yıl önce dünyayı ziyaret etmiş üstün uzaylı’ fikrinin moda olduğu bir dönemdi çünkü…

        Öte yandan, ‘The Eternals’ yıllar içinde gelip geçici modalara bağlı bir seri olmadığını kanıtladı. 1980’lerin ortalarında ve 2000’li yıllarda peş peşe gelen yeni kitaplarla yayın hayatını günümüze kadar sürdürmeyi başardı. 1970’lerde Eternals kahramanları Thor’un serüvenlerine dahil olmuşlardı. Yazar Neil Gaiman 2006’da yayınlanan yeni kitap dizisiyle ‘The Eternals’ı Marvel Evreni’ne dahil etti, serinin popülerliğini pekiştirdi.

        Serinin Marvel Sinematik Evreni’ne (MSE) bağlandığı ‘Eternals’ filmine ‘orijin öyküsü’ demek mümkün. Her biri farklı süper yeteneklere sahip olan Eternals ekibi, insanları Deviant adı verilen yırtıcı canavarlardan kurtarmak için geliyor Yeryüzü’ne. M.Ö. 5000 yılında indikleri dünyadaki misyonlarının Deviant’ların tümünü öldürmek olarak ‘sınırlandırıldığını’ görüyoruz. Çünkü insanların kendi aralarındaki anlaşmazlıklar dahil hiçbir şeye müdahil olmamaları gerekiyor. Erich von Daniken’in kitabındaki uzaylıların aksine, onlardan uygarlığın gelişimini tümüyle kendi haline bırakmaları isteniyor. Onları oraya gönderen Arishem adlı ‘Göksel Varlık’ tarafından belirlenmiş bir ilke bu… Uygulanmasının kolay olmayacağını hissediyoruz ama film, geçmişte çok oyalanmadan Pink Floyd’un ‘Time’ şarkısı eşliğinde ön jeneriğe ve oradan da günümüz Londra’sına getiriyor bizi…

        Film boyunca ekip üyelerinin Yeryüzü’ndeki 7 bin yıllık serüvenlerinin kritik anlarına, dönüm noktalarına ara sıra dönüyoruz ama asıl hikâye günümüzde geçiyor. Bu arada, filmin asıl mevzusunun ‘insanlara müdahale etmek ya da etmemek’ ikileminde düğümlenmediğini hemen anlıyoruz. Özellikle, insanların zihnini kontrol edebilen Druig (Barry Keodhan) ve üstün mühendislik becerilerine sahip Phastos (Brian Tyree Henry) karakterleri üzerinden işlenen bir yan tema bu…

        Hikâyenin asıl teması, ‘Göksel Varlıkların otoritesine boyun eğmek ya da eğmemek’ ikilemi üzerinden gelişiyor. Onları oraya gönderen Arishem’ten ziyade daha çok kendi aralarında çatışmalar yaşıyorlar. Arishem’in temsil ettiği ‘baba otoritesi’ ile hesaplaştıklarını düşünürsek her birinin 7 bin yıl süren büyüme hikâyelerinin en kritik aşamasında olduklarını öne sürmek dahi mümkün. Öyle ki, ya kendi hikâyelerini yazmaya başlayacaklar ya da ‘baba’larının yazdığı hikâyeyi kabullenecekler.

        Yönetmen Chloé Zhao’nun, Patrick Burleigh, Ryan Firpo ve Kaz Firpo ile birlikte yazdığı senaryo, uzaydan gelen süper kahramanların 7 bin yılı nasıl geçirdiklerinden ziyade günümüzdeki konumlarına odaklanıyor. Adları itibarıyla Thena (Angelina Jolie), Gilgamesh (Don Lee) ve İkaris’in (Richard Madden) geçmişte pek boş oturmadıklarını, Mezopotamya ve Yunan mitolojisine dahil olduklarını anlıyoruz ama film, tümüyle şimdiki zamanda yaşadıkları ikilem üzerine inşa ediliyor.

        REKLAM

        Açıktan açığa konuştukları bir liderlik meselesi de var aralarında. Kimilerine göre liderlik sadece fiziksel güçle ilgili. Finale doğru böyle düşünenlerin haklı çıkması; liderlikte fiziksel gücün, savaş meydanındaki başarının belirleyici olması bence filmin tatsız yanlarından biri.

        Öte yandan, senaryo her karakterin varoluş sorunlarına ucundan köşesinden girmeye gayret ediyor. Ama işte tam da bu noktalarda filmin çok karakterli dramatik yapı içinde dağılıp gittiğini, başta Thena’nın şizofreniyi hatırlatan sorunu olmak üzere hiçbirinin hakkını tam olarak veremediğini düşünüyorum. Her kahramanın ilgiye değer hikâyeleri, çelişkileri var ama senaryo hiçbirisinde çok derinleşemiyor. Bir ana karakter olarak konumlandığı için en çok Sersi’ye (Gemma Chan) yakın hissediyoruz kendimizi. Bir müze küratörü olarak modern dünyaya ve insanlara uyum sağlamış olduğunu görüyoruz. Marvel aleminin cinsel yönelimini saklamayan ilk gay karakteri Phastos ve Bollywood yıldızı Kingo (Kumail Nanjiani) için de aynısı geçerli. Onlar süper kahraman veya yarı tanrı olarak insanlardan saklanmak yerine hayatın içinde olmayı, insanlaşmayı tercih etmiş durumdalar. Marvel dünyasının ilk işitme engelli kahramanı, süper hızlı Makkari’yi (Lauren Ridloff) de aynı gruba koyabiliriz. Ama diğerleri için aynısını söylemek çok zor. Özellikle İkaris, Thena, Gilgamesh ve grubun lideri Ajak’ın (Salma Hayek) başka bir çağda kaldıkları kesin. Guruları andıran Druig’in takipçileriyle bir köyde; sonsuz ergenliğe mahkûm illüzyonist Sprite’ın (Lia McHugh) şehir hayatı içinde saklandığını unutmamak gerek. Bu arada, ‘Vampirle Görüşme’de (Interview with the Vampire) Kirsten Dunst’ın canlandırdığı hiç büyümeyen kızı andıran Sprite’ın en mutsuz Eternal olduğunu da belirtelim.

        REKLAM

        Karakterlerin tüm bu tercihleri, ikilemleri ve çelişkileri gerçekten ilgiye değer. Ama 10 karakterli bir dramatik yapıda yüzeysel kalmaya mahkûm oluyorsunuz haliyle. Öyle ki en çok öne çıkarılan Sersi ile İkaris arasındaki romantik bağ bile doğru dürüst geliştirilemiyor. Aşk üçgenini tamamlayan, Sersi’nin erkek arkadaşı Dane Whitman’ı (Kit Harington) ise film boyunca pek göremiyoruz zaten.

        ‘Eternals’ Marvel Sinematik Evreni’nde (MSE) daha önce hiç görülmemiş bir uygulamayla 10 karakterin orijin öyküsünü tek filmin içinde çözmeye çalışıyor. Özellikle ‘Avengers’ serisinin yıllar boyunca peş peşe gelen ‘solo filmler’den sonra çekilmesi, MSE’nin en önemli avantajıydı. Solo filmlerde tanıdığımız karakterlerin ‘Avengers’ başlıklı filmlerde bir araya gelmesi, MSE’ni ayrı bir yere taşımıştı. Burada ise 10 karakteri tanıtan bir orijin öyküsü var. Aslında birçok X-Men filminde de böyle çok karakterli bir yapı görür ama hiç rahatsız olmayız. Çünkü onlar ana karakterlere daha iyi odaklanırlar. Burada ise Sersi’nin ana karakter olduğunu sık sık unutuyoruz.

        ‘Eternals’ın çok tanrılı Yunan mitolojisini andıran bir dünyası var. ‘Thor’ serisi ve ‘Wonder Woman’ da aynı kaynağa yönelir ama her iki seri de başka alemden gelen üstün insanları modern dünyanın içine atar; uyum ve uyumsuzluk sorunlarına odaklanır. Ayrıca her ikisi de öncelikle süper kahraman olarak çıkarlar karşımıza. Nereden geldiklerini bilirler; köken sorunları yoktur. Burada ise işler çok daha karışık. 7 bin yıl dünyada yaşamış ve vakitlerinin çoğunu ‘emekli süper kahraman’ gibi geçirmiş, kendilerini Yarı Tanrı gibi hisseden, kökenlerinden habersiz varlıklar var… Özetle ‘Eternals’, MSE’nde pek alışmadığımız türde bir süper kahraman filmi modeliyle geliyor karşımıza.

        Yine de filmi aksiyon ve entrikadan ziyade karakterler ve onlar arasındaki ilişkilerin ayakta tuttuğunu düşünüyorum. İki buçuk saat boyunca sıkılmadıysam, bunun nedeni hepsi de birbirini andıran ‘Deviant ve Eternal savaşları’ değil… Kingo’nun, ‘kameralı’ menajeri olarak süper kahramanların arasına dahil olan ölümlü Karun’un (Harish Patel) varlığı bile aksiyon sahnelerinden galiba daha ilgiye değer. Çünkü filmin mizah duygusuna en önemli katkı Karun’la geliyor…

        Filmin en sevmediğim yanı, süper kahraman sinemasını eski usul bir epik fantezi geleneğiyle birleştirmesi oldu. Dev sürüngenleri andıran Deviant’lar filmin belki de en zayıf halkası. Onların varlığı yüzünden ‘Eternals’, 1950’lerin ucuz B filmlerini akla getiriyor. Çünkü sonuçta bütün aksiyon, ‘süper kahramanlar dev canavarlar’a karşı öyküsü üzerinden ilerliyor. Bizi 20. yüzyıl öncesi kadim masallara, devlere bağlayan Göksel Varlıklar’ın da görsel açıdan filmi hayli demode kıldığını düşünüyorum. Arishem’le iletişim kuran Ajak ve Sersi’nin Göksel Varlık karşısındaki o minicik halleri, binlerce yıl öncesinin masallarını akla getiriyor.

        Filmin çoğu süper kahraman filmi gibi ‘dünyayı toptan yok etme ve kurtarma’ fikri etrafında dönen sürpriz entrikasını da çok parlak bulmadım. Karakterler ve aralarındaki çatışmalar itibarıyla Marvel standartlarını tuttursa da bence hikâye kalitesi açısından tatmin edici bir film değil.

        Yönetmen Chloé Zhao’nun CGI efektleri azaltmak ve filmi gerçek mekânlarda çekmek için gösterdiği çaba saygı değer. Londra’da karanlıkta geçen aksiyon sahnelerini sevdim. Caddeler ve nehir iyi kullanılıyor ama finale doğru kumsaldaki sahneler için aynısını söylemem zor. Deviant’lar bence ancak karanlıkta korku gerilim tarzı dekupajla etkili olabilecek canavarlar. Bol ışıkta onları bütün detaylarıyla görmek, bizi eski usul B tipi canavar filmlerine götürüyor ve bu görüntü, 2021 yapımı gösterişli, görkemli bir epik filme pek uymuyor.

        Zhao’nun çağdaş aksiyon estetiği üzerine düşünen bir yönetmen olmadığı çok belli… Buna karşılık, karakterleri iyi işlediğini ve oyuncu yönetiminde başarılı olduğunu düşünüyorum. ‘Nomadland’ ile yazar ve yönetmen olarak son yılların en iyi filmlerinden birine imza atan Zhao’nun çağdaş aksiyon türüne kişisel bir yorum getirebildiğini söylemek çok zor.

        Öte yandan, başlangıçtaki hedefin bu olduğunu da pek düşünmüyorum. ‘Ant-Man’ ya da ‘Guardians of Galaxy’ gibi yönetmene geniş alan açan soygun filmi ya da uzay operası gibi bir proje değil ‘Eternals’. Marvel’ın, Zhao’dan beklentisi eski usul epik bir filmin içine inandırıcı karakterler yerleştirmesiydi bence. Aksi halde Deviant’lar, Babil’de dolaşan mitolojik tanrılar ve Göksel Varlıklar feci derecede demode ve sıkıcı olabilirdi… Özetle, Zhao’nun üstüne düşeni yaptığı söylenebilir.

        Devamı gelir mi, gelmez mi kestirmek zor. Marvel’ın kararını gişelerden gelen sonucun belirleyeceğini biliyorum ama bana sorarsanız, 26. filmine ulaşan Marvel Sinematik Evreni, ‘Eternals’ serisini de kapsayacak şekilde genişlemese daha iyi olabilirmiş.

        6/10

        Diğer Yazılar