Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Boyadan saçları yanan kadınla uğraşılmaz, hele ki o kadın sarışınsa, durum x2 hassaslık gerektirir. Nereden mi biliyorum, bakın son bir ayda başıma gelenler.

        Kendi kuaförüme gitme üşengeçliğini gösterdiğimden, ki haksız sayılmam saç boyatmak için Bakırköy’den kalk tee Varyap’a git falan az biraz meşakkatli gelmişti o gün, annemin tavsiye ettiği kuaföre gittim. Beklentim de öyle yüksek değildi, mevcuttaki röfleyi yenilemek, ne kadar zor olabilir ki? Boya kafama sürüldü ve ben beklemeye başladım ama ne beklemek. O bekleme esnasında insan hafiften başına gelecekleri hissediyor. Adama gidip;

        “Karrdeeşşş, bak benim saçlarım sarı zaten, sen yıka artık şu saçı”

        “Ben biliyorum saatini; sen merak etme”

        “Canıımm saçlarım zaten ince telli, sen yıka artık, hiç bu kadar uzun süre tutulmadı saçlarım”

        “Sen baaana bırak!!!”

        Şimdi karşımdaki adama durumu izah etmeye çalışıyorum o bana gelmiş, bana bırak, ben bilirim ayağı yapıp aklınca kendi profesyonelliğini gösteriyor, zevzek! Aradan geçen bir saatin sonunda saçlarım yıkandı; havluya sarıldı ve aynanın karşısına oturtuldum. Buradan sonrası saçlarına saplantılı olanlarımız için kabustan farksızdı!

        Havluyu açar açmaz kafamın rengine baka kaldım. Tepemde bir beyazlık ve ben halen daha havlunun kafamda olduğunu varsaymak istiyordum; yani o kadar beyaz saçlarım vardı! Adamın yardımcısı saçıma dokundukça tomar tomar saç bir onun elinde kalıyordu bir de yere dökülüyordu. Sonrası zaten BLACK OUT!! Hangi ara annemi aradım, hangi ara o kadıncağız yanıma geldi, hiç farkında değilim. Annem kuaföre geldiğinde gördüğü manzara ise; yerde duran tomar tomar saçlarım, arkamda hakkımda “Kızda da ne saç varmış, dökül dökül bitmedi, iyi arkası kel kalmadı” diyen bir kadın gürühu ve ağlayıp duran ben. Annemin gelmesiyle aldığım gazla, bir başladık konuşmaya susturabilene aşk olsun. Ne derler bilirsiniz “ …, soydur çeker”, bir annem, bir ben durmadık resmen! Annem beni o kuaförden çıkardığında hala hem adama yağdırıyorum, hem yanan saçlarıma yakınıyorum, hem de ağlıyordum. Annem ise bilumum çocuk eğleme teklifleriyle durumu kurtarmaya çalışıyordu. Mervecim, gel kahve içelim; aa baksana bu elbise sana çok yakışır, alalım mı?; kızım, kurban olayım ağlama, bak ben çok kötü oluyorum…

        Olay anı geçtikten sonra, bu durumu tüm dünya bilmeli diye düşündüğümden hiç vakit kaybetmeden arkadaşlarıma mevzuyu anlattım. Şu kadarını söyleyebilirim, sırf konuşmaların ara cümlelerindeki beddualar yüzünden, kuaförün önümüzdeki bir yıl işi rast gitmeyecek, çok net… Kadını, erkeği hepimiz bir olmuş elin adamına sövüyoruz.

        Normalde tüm hikayenin burada bitmesi gerekirdi ama benimkisi yeni başlıyordu. Halimi görenlerin “eczanede şu varmış, git onu al; saçın dökülmesin diye şu şampuanı kullan; doğal bir hap var saçının yapısını toparlar; sığır iliğiyle, Hindistan cevizi yağını karıştır haftada bir bakım yap; yumurta sarısıyla, hakiki zeytinyağını sür bekle” gibi şahane tavsiyeleri ile yaşıyorum. Anlayacağınız son bir ayım saçlarım ve ben konseptiyle geçti. Halen daha beni gören, duyan herkes bildiği bir bakım kürünü paylaşıyor ve ben o söylenen bakım kürlerinin tamamını kafama uyguluyorum. Eğer başınıza gelirse diye sizlerle de paylaşayım hakikaten o yağlar işe yarıyor; çok şükür kel falan kalmadım, saçlarım eskisi gibi olmasa da yine de toparlandığını söyleyebilirim. Haftaya da hikayenin bakım aşamasını sizlerle paylaşacağım.

        Bu yazının sonunda çıkarılması gereken iki önemli not var;

        1- Kızlar, sakın ola bildiğiniz kuaföre gitmeye erinmeyin.

        2- Saçlarınıza ne olursa olsun, durumu kurtaracak doğal solüsyonu bilen birileri çevrenizde mutlaka oluyor. Onlar güzel insanlar, sözlerini dinleyin.

        Diğer Yazılar