Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanlığı seçiminde İYİ Parti lideri Akşener’in olumlu bakmaması nedeniyle sonuç alınamamıştı.

        Ana hatlarıyla getirilmek istenen model, Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin aday göstermeyip, Abdullah Gül’ün adaylığı etrafında bütünleşmesini öngörüyordu.

        Hiçbir parti aday çıkarmayacak, tek aday olarak Gül ile yol alınacaktı…

        Akşener, “Adaylıktan vazgeçmem” deyince model çalışmadı…

        İlginçtir, son dönem yerel seçim için aranan tam anlamıyla “Gül modeli” bir ittifak şekli…

        Bu hem MHP’nin getirdiği “siyasi kombin” veya “tak, tuk, tuk…” modelinde hem de İYİ Parti lideri Akşener’in deyimiyle “yerelde işbirliği” arayışında karşımıza çıkıyor.

        Dikkat çeken ise model önerileri ağırlıklı olarak MHP ve İYİ Parti’den gelirken, oy oranı yüksek AK Parti ve CHP’nin daha temkinlilik içinde olması…

        Çünkü her iki parti de bu günlerde yaptırdığı araştırmalarda ittifak ile tek başına girmesini kantara çıkarmış ne çektiğini görmek için topuz kaydırıyor.

        Yani hangisinin nerede getirip, nerede götürdüğünü anlamaya çalışıyor.

        KAÇARI YOK

        Şurası kesin ki günün sonunda hepsinin ittifak veya işbirliğinden kaçma şansı yok…

        Ancak bu ne Akşener’in Ankara için ortaya koyduğu “Biz adayı çıkaralım, CHP seçmeni de ardına takılsın” modelinde çalışır ne de MHP’nin getirdiği “Büyükşehir senin, ilçeler benim veya ilçeler senin büyükşehir benim…” modelinde hayat bulur.

        Üzerine son dönem yaşanan ekonomik kriz de eklendiğinde, Ankara’dan Genel Merkez odaklı aday belirleme, partilerin sosyolojik tabanlarında aynı etkiyi göstermez.

        Bunda en çok zorlanan da AK Parti ile MHP olur…

        Çünkü yakın geçmişe kadar birbirlerine rakip olan iki parti 3 yıldır yakınlaşma içinde…

        Bu yakınlaşma da öyle bütün içinde hareketi de kapsamıyor, kendi başına kazancını önceliyor.

        Yani toplanan oyun getirdiği sayıdan MHP milletvekillerini alıp çıkarırken, AK Parti de aynı şekilde kendi vekillerini kazandı.

        TEK BAŞKAN VAR

        Oysa belediyede tek başkan seçilecek…

        Bu da AK Parti tabanının da kabul edeceği bir MHP’li bulup aday göstermek kadar, MHP’lilerin kabul edeceği bir AK Partili adayı bulup çıkarmayı zorunlu kılacak.

        Dolayısıyla, İstanbul, Ankara dışındaki yerel dinamiklerin güçlü diğer illerde yerel tabanın aday üzerindeki kabulü de önemli.

        Hatta Ankara ve İstanbul’un bazı ilçelerinde yerel beklenti Orta Anadolu’daki birçok ilden yüksek...

        BELİRLEME ZORLUĞU

        Nitekim geçen yerel seçimde örnekleri birçok seçim çevresinde görüldü.

        En iyi örnek de Ankara’da Mansur Yavaş…

        CHP’nin adayıydı, “Elim kırılsa CHP’ye oy vermem” diye yıllar boyu direnen MHP seçmeninden de oy almayı başardı.

        Dolayısıyla, kökten gelen ideolojik bağını özünde koruyan MHP tabanında bu durum daha baskın ortaya çıkıyor; oy verme davranışında adayın kimliğini de önemsiyor.

        CHP ve İYİ Parti açısından da geçerli…

        Geçmişte yapılan araştırmalar CHP ve İYİ Parti seçmeninin diğer partilere göre birbirine daha yakın olduğunu gösterse de tabanının hoşlanmadığı adaya oy vermeyeceği de aşikar.

        En azından, geçen seçimdeki öfkesi nedeniyle sandığa gitmeme olasılığı var…

        Dolayısıyla ittifak yerelde partilerin olmazsa olmazı olarak duruyor; ancak yukarıdan yapılan belirlemenin aşağıda tutacağının garantisini vermiyor.

        Geçen seçim kamuoyu araştırmaları ile aday belirlemenin nasıl bir yanılgı yarattığı gerçeği de partilerin hafızasında duruyor.

        Belki de bundandır, bütün partiler aday belirlerken sadece kamuoyu yoklamasına bakmak yerine, o bölgedeki sivil toplum örgütleri, teşkilat ile tanıdık, bildiklerin kanaatini de alıyor…

        ***

        Ajanlar savaşı

        Sovyetlerin dağılması öncesinden çok daha ağır soğuk savaş dönemine tanıklık ediyoruz…

        Hem de kendi topraklarımızda…

        Haydi, gelin olayları kenara bırakıp, aktörler üzerinden gidelim…

        Madem soğuk savaşa atıf yaptık, Suriye’deki Rus savaş uçağının düşürülmesinden sonraki süreci ele alalım.

        Rus savaş uçağı Kasım 2015’te düşürüldü.

        FETÖ’nün darbe girişimi 2016’da geldi…

        Devlet aklı, darbeyi savuşturmasını bildi.

        Bütün gücünü devreye koydu, FETÖ’nün bilinen unsurlarını yakaladı.

        Ancak önemli olan ByLock yazışmalarıydı; eski Sovyetler’den kopan Litvanya’da geliştirilen yazılımın şifresinin çözülmesiyle “mahrem yapıları” Kasım 2016’da çökertilmeye başlandı.

        KARLOV SUİKASTİ

        Çok sürmedi, ABD vatandaşı Rahip Brunson 9 Aralık 2016’da FETÖ ve PKK adına suç işlediği, hakkında yeterli delillere ulaşıldığı gerekçesiyle tutuklandı.

        Çok geçmedi 21 Aralık 2016 akşamı Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Karlov katıldığı sosyal etkinlikte bir polis memurunun suikastına uğradı…

        Ankara olaya sert tepki gösterirken, Moskova’nın tutumu dikkat çekiciydi…

        Sanki suikastla kimlerin hangi mesajı vermeyi amaçla yaptığını biliyor davranışı sergiledi; Ankara’nın telaşını yatıştırması gözden kaçmadı.

        KAŞIKÇI OLAYI

        Ortalık yatıştığını sanıyorduk ki, Mart 2017’de Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla, Rıza Zarrab ile ilişkili olduğu gerekçesiyle ABD seyahati sırasında gözaltına alınıp tutuklandı.

        Ankara ABD Büyükelçisi’nin tutumlarını sert dille eleştirirken, Washington da Ekim 2017’de Türkiye ile vizeleri durdurma kararı aldı.

        Her şeyin yatıştığını sandığımız sırada Suudi vatandaşı Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’na girdi ve bir daha çıkmadı.

        İstihbarat dünyasıyla da ilişkisi olduğu iddiası ortaya atılan Kaşıkçı’nın Başkonsolosluk’ta öldürüldüğü anın ses kaydının olduğu ileri sürüldü.

        Kaşıkçı’nın içerde yaşadıklarının sesini, girerken kodladığı kolundaki elektronik saat aracılığıyla dışarda bekleyen nişanlısına teslim ettiği cep telefonuna aktardığı haberi yayıldı…

        ABD Kaşıkçı olayına sert tepki koydu, hakkında ajanlık suçlaması bulunan Brunson mahkemede serbest kalıp ülkesine döndü.

        Her olaya tüccar yaklaşım gösteren Trump, Kaşıkçı olayına yönelik tepkisini daha da yükseltti…

        Ne mi demek istiyorum…

        Hiç, sadece olayları alt alta sıraladım ve hafıza canlandırdım…

        Öyle komplo falan üretme gibi bir derdim de yok…

        Diğer Yazılar