Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhur İttifakı’nda bugünlerde yaşanan gerilime bakıp “Tamam ittifak bitti” diyenler yanılır.

        Çünkü her ikisinin de diğerinden vazgeçmesi olanaksız.

        AK Parti’nin mega kentlerde ne kadar MHP seçmenine ihtiyacı varsa, MHP’nin de genel seçimdeki gücünü sürdürebilmesi için AK Parti seçmenine aynı oranda ihtiyacı var.

        Her iki partide de uzun süredir yapılan ve bazen gerilime yol açan hesap da bunun üzerine kurulu…

        AK Parti, özellikle İstanbul başta olmak üzere muhafazakar sol ağırlığın olduğu bölgelerde seçime MHP ile gitmesi halinde ne kaybedeceğinin yanı sıra, MHP ile hareket etmezse milliyetçi akımın yüksek olduğu kentlerde ne kaybedeceğine bakıyor.

        Diğer bir deyişle, MHP ile gitmesinin yarattığı bedelin, diğer taraftaki kazançla kapatılıp kapatılamayacağının muhasebesini yapıyor.

        Kamuoyundaki, “MHP ne derse hükümete yaptırıyor; hükümet MHP’nin dediğinden çıkmıyor” algısını yok etmeye uğraşıyor.

        “AK Parti’nin MHP’lileştiğine” ilişkin sosyolojik tabanda var olan düşünceyi kırmanın yolunu arıyor.

        Bunu yaparken, özellikle mega kentlerde kendisine oy veren liberal seçmeni de kolluyor.

        “Andımız” ve “af konusundaki” politik yaklaşımının özü de bu temele dayanıyor.

        TEMKİNLİ POLİTİKA

        AK Parti, 2002-2009 arasında uyguladığı, çözüm sürecinde pik noktasına ulaştırarak hata yaptığı kanısına vardığı politikasına bu kez dengeli ve oldukça temkinli dönüyor.

        “Andımız” olayında olduğu gibi, karşıtlığı abartıp milliyetçi seçmeni kaçıran veya tamamen retçi tutum takınarak liberalleri küstüren politikalarda denge arıyor.

        Kontrollü karşıtlık içinde, iki kefeye de aynı miktarda tepki koyuyor.

        Dilerseniz, terazinin horozunu dengede tutmak, isterseniz de soba politikası deyin; ne yanacak kadar yakın ne de donacak kadar uzak kalmak istiyor.

        Bu aşamada “dili şişen tabanına hoş gelecek mesajlar vererek de teşkilat tepkisini” emiyor.

        İTTİFAKTA KIRMIZI ÇİZGİ

        Bütün bunları AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in dünkü açıklamalarında bulmak olasıydı.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dönük tepkileri “kırmızı çizgi” olarak ilan ederek, bundan sonrasına yönelik son raddeyi belirledi; teşkilatın yüreğini serinletti.

        Affa karşı çıkarken, “İlgili başkanlığımızda çalışma tamamlanmak üzere; zaten son noktayı koyduğumuz zaman Cumhurbaşkanımız açıklar” diyerek de af konusundan uzaklaşmadı.

        Benzer durum ittifak ile ilgili cümlelerinde de görüldü.

        Bir taraftan, “Her konuda anlaşıyor olsak, iki ayrı parti olmayız. Her iki partinin de yıllar içerisinde kurumsallaşmış kimliği var. Her tartışmada anlaşacağız diye bir şey yok” diyerek kimlik ayrışmasını itiraz edilemeyecek zemine taşıdı.

        Bununla birlikte her yerde aday çıkaracaklarını yineledi…

        Devamında “(ittifak için) Bir formüle varılacak veya varılmayacak; arkadaşlarımız görüşmeleri gerçekleştiriyorlar. Siyasi kimlikler korunurken, çeşitli konularda anlaşmazlık olursa bu ittifakın yıkıldığı anlamına gelmez” diyerek de Cumhur İttifakı'na yönelik korumacılığını sürdürdü.

        SİYASAL FERMANTASYON

        AK Parti’nin bu politikasını seçim döneminde de sürdüreceği açık.

        Yani, MHP ile görüntü verirken, bazı ana politikalarda farklı kulvarlarda olduğunu anımsatmaktan kaçınmayacak.

        Bu aykırılıklarını da liderlik yerine, Numan Kurtulmuş, Bülent Turan, Bekir Bozdağ’ın demeçlerinde rastlandığı gibi, ikinci isimler düzeyinde sürdürecek.

        Böylece son üç seçimdir kıl payı kazandığı bazı mega kentlerdeki liberal, muhafazakar seçmeni kaçırmama yoluna gidecek.

        Yani, Türk siyasetine Prof. Dr. Mümtaz Soysal’ın kattığı, “vuruşarak çekilmek” sözüne uygun politikanın Cumhur İttifakı'nda bu aşamada uygulanması olanaksız…

        Yaşananları nasıl tanımlayacağımıza gelirsek; ister dengeli ayrıştırma deyin, isterseniz siyasal fermantasyon…

        Her ikisi de ortaya çıkan olumsuz algıları çürütmeyi hedefliyor; o kadar…

        MHP’NİN %19 KOZU

        MHP açısından da durum farklı değil.

        Çünkü “AK Parti olmazsa biterler” algısı MHP’yi rahatsız ediyor.

        MHP teşkilatında en çok rastlanan yakınmanın ana teması şu söylem üzerine kuruluyor:

        “Her istediğini yaptıran, her kadroya adam dolduran gibi lanse ediliyoruz; bunların hiçbirinin gerçekle alakası yok. Ne dediğimiz atanıyor ne de istediğimiz iş yapılıyor…”

        Bununla birlikte MHP de ortaya çıkan gerilimden hoşnutsuz değil…

        Ancak oradaki hava da bunun bir kopuşa kadar götürecek boyutta ulaşması niyetini taşımıyor.

        Hatta MHP’deki tutum, AK Parti’de nadir de olsa rastlanan, “Daha fazla tavize gerek yok, ittifak bitiyorsa bitsin” noktasına bugüne kadar hiç ulaşmadı.

        Tam tersine ittifakı “Ülkenin bekası ve başkanlık sisteminin devamı açısından korumaya muhtaç” görüyor; ihtimam gösteriyor.

        Ancak kendi duruşundan taviz vermeyi de hiç düşünmüyor.

        MHP’nin bu duruşuna yakın gelecekte daha çok tanıklık edileceğini söyleyebilirim.

        KARARSIZLARIN GÜCÜ

        MHP’nin bunu devam ettirmek için elinin güçsüz olduğunu savlayanlar yanılır.

        MHP bu konulardaki en büyük dinamiği yine AK Parti seçmeninden alıyor.

        Özellikle de iktidardan uzaklaşmaya hazır, ancak muhalefet partilerine gitmekten uzak seçmen MHP’ye güç katıyor.

        “Kararsızların ağırlıklı bölümünü” oluşturan bu seçmen kesiminin toplam içindeki payı son ekonomik krizle küçümsenmeyecek oranda arttı...

        Bazı rakamlara bakılırsa %14 ile %19 arasında değişen orana ulaştı.

        ANNE TERLİĞİ ETKİSİ

        Geçmişte görüldü ki bu seçmen kitlesi, her daim kendi iktidarına zarar gelmeyecek kadar ders verme yoluna gitti.

        Anne terliği fırlatmaya benzer davranış sergiledi…

        Bazen de merhum Özal’ın dediği gibi, “kantarın topuzunu” kaçırdı veya Oltan Sungurlu’nun söylemiyle, “üzerinden tank geçiren” boyuta ulaştı.

        Ancak bu dönemde aynı hareketi göstermesi olası görünmüyor.

        Çünkü ikinci parti olarak geçmişte nasıl MHP’yi tercih ettiyse, aynı eğilimi göstermesi kaçınılmaz.

        Dolayısıyla MHP’nin İstanbul Büyükşehir’de aday çıkarmayacak olması, ilçelerinde aday çıkarmayacağı anlamına gelmiyor.

        Ya da Ankara’da ciddi bir isimle çıkmasının AK Parti açısından yaratacağı etki de ortada duruyor.

        Özetle bu dönem herkes sınırlarını çiziyor.

        Sınırının nerede bitip nerede kesişip nerede ayrıldığını tespit için harita çiziyor.

        Siyasal kuramcı Baudrillard’ın “Haritadan önce toprak yoktu” söylemine uygun şekilde seçmen sınırlarının haritasını çıkarıyor…

        Diğer Yazılar