Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YSK’nın dün aldığı karar, hem siyasi hem de hukuki yönden uzun yıllar tartışma yaratacak nitelikte.

        Yıllardır Ankara’da seçim takip edip, kanunların yapımına tanıklık edip, YSK kararlarını satırı satırına okumuş biri olarak diyorum ki aklım şaşırdı.

        Buna neden de Büyükşehir Belediye Başkanlığı için alınan karar ile hemen ardından Maltepe ile Büyükçekmece kararları arasındaki çelişki…

        Bir de YSK’nın aynı üyelerle geçen hafta Bursa Mustafakemalpaşa için aldığı kararı eklendiğinde, iş daha da sarpa sarıyor.

        Çünkü YSK’nın 4’e karşı 7 oyla aldığı karar, bir önceki ve sonraki kararlarıyla çelişkili…

        Şu cümlem dahi durumu özetlemeye yeter...

        HANİ 2 MART SONDU?

        Sıradan gidersek…

        Öncelikle YSK Başkanı Sadi Güven’in de 4 kişi içinde yer alıp aykırı oy kullandığı karar, aynı kurulun 16 gün önce aldığı kararla çelişkili.

        Buradan yola çıkarak şu soruların yanıtını gerekçeli kararda bulmak gerekiyor…

        1-YSK 20 Nisan günü Bursa Mustafakemalpaşa’daki sandık kurullarının belediye çalışanlarından oluştuğu, bunun tam kanunsuzluk hali oluşturduğuna ilişkin başvuruyu oturuma katılan 10 üyenin oyuyla şu gerekçeyle ret etti:

        “Sandık Kurullarına ilişkin itirazların YSK’nın 13/12/2018 tarih ve 2018/1105 kararı ile kabul edilen Seçim Takvimine göre 2 Mart 2019 tarihinde kesin olarak karara bağlanması nedeniyle tam kanunsuzluk iddiasına ilişkin talebin reddine…”

        Yani diyor ki eğer bir aksilik görüyorsan 2 Mart 2019 gününe kadar itiraz etmeliydin.

        Bunu yapmadığına göre başvurunun reddine…

        YSK bu kararını sadece bu seçimde de almış değil; 2014 yerel genel seçimi, 2015 ve 2018 milletvekili genel seçimlerinde de almış.

        Takvim içinde yapılmayan başvuruların hepsini reddetmiş.

        İSTANBUL’DA GEÇERLİ DEĞİL

        Şimdi denilecek ki; “Kanun 2018’de değişti, kamu görevlileri şartı getirildi…”

        Ama unutulmasın ki, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Kanunu’nun 22 ve 23’üncü maddelerinin devamı aynı kaldı; sandık kurullarının doldurulamaması halinde sandık kurullarında görev almasında sakınca olmayan kişilerce doldurulacağına hükmetti.

        Bunu bir kenara bıraksak dahi, aynı kurul 16 gün önce aldığı kararını İstanbul için tersine döndürdü.

        YSK’nın 7 üyesi sandık kurullarına 2 Mart 2019’a kadar başvurunun yapılması gerektiğine ilişkin kararını tanımadı ve şu kararı aldı:

        “Bir kısım sandık kurullarının ilçe seçim kurullarınca kanuna aykırı oluşturulması ve bu hususun da seçim sonucuna müessir olması nedeniyle 31 Mart 2019 tarihinde yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaliyle yenilenmesine…”

        Burada dikkat çeken cümle, “Seçim sonucuna müessir olması nedeniyle…”

        Yani YSK, sandık kurullarının oluşumunu seçimin sonucuna etki yaptığına hükmetmiş.

        İKİ İLÇEDEKİ ÇELİŞKİ

        Ancak aynı kurul, bu kararının ardından Maltepe ve Büyükçekmece konusunda AK Parti ve MHP’nin aynı yöndeki itirazını ise reddetti.

        Şimdi soru şu…

        Madem 2 Mart tarihine kadar başvuruda bulunulması gerekiyordu o zaman neden aynı kural İstanbul’da geçerli olmadı?

        Ya da seçim kurullarının oluşumundaki aksaklık Büyükşehir Belediye Başkanı gibi daha yüksek oy gerektiren aynı zarfa girmiş pusulanın sonucuna “müessir” oluyor da neden iki ilçenin daha az oya tekabül eden sonucunu etkilemiyor?

        YSK’nın 7 üyesi kanuna aykırı sandık kurulu görevlendirmelerini yapan ilçe seçim kurulu başkan ve üyeleri ile seçim müdürleri hakkında da suç duyurusunda bulunmuşken, nasıl oluyor da bir sonraki kararında bunu görmezden geliyor?

        Ara kararda bu sorulara yanıt bulmak olası olmadı…

        Ama YSK’nın gerekçeli kararında bütün bu soruların yanıtlarının halka iyi anlatılması gerekiyor…

        YSK’nın karara imza koyan 7 üyesinin “Kararımı veririm, üst itiraz merci olmadığına göre geriye çekilirim, kim ne yaparsa yapsın” deme hakkı da yok…

        Çünkü verdikleri gerekçeli kararın, aralarında YSK Başkanı Sadi Güven’in de bulunduğu, Kürşat Hamurcu, Yunus Aykın ve Cengiz Topaktaş’ın karşı oy yazılarının da önüne geçmesi gerekiyor ki halkın vicdanında hukukiliği kabul görsün.

        “Aldıkları kararda haklılarmış” denilmesini sağlasın…

        Yoksa en basitinden yukarıda sıraladığım üç örnek dahi kararın çelişkisini göstermeye yeter…

        BULUNACAK SANDIK GÖREVLİSİ

        Ayrıca karar oyların sonucuna etki edip, İmamoğlu ile Yıldırım arasındaki 13 bin 729 oy farkını kapatıp öne geçecek nitelikte olmadığı da anlaşılıyor; sandık kurullarının oluşumu nedeniyle iptal edildiğine hükmediyor…

        Unutulmamalı ki aynı sandık kurulları bundan önceki birkaç seçimde de aynı yerlerde görev yaptı…

        Kayseri, Samsun, Ordu, Trabzon, Balıkesir ve Manisa da dahil her sandıkta benzer kurullar oluşturuldu.

        Görev alanların çoğunluğu da banka kökenli isimlerden geldi…

        YSK dünkü kararı ile hepsi hakkında da suç duyurusunda bulunmuş oldu…

        Bakalım 23 Haziran’daki yenilenen seçimde kimler sandık başkanlığı görevini üstlenecek?

        Veya yeteri kadar sandık görevlisi bulunmazsa YSK ne yapacak?

        Diğer Yazılar